UZMAN KLİNİK PSİKOLOG GÖZDE KIRATLI: “AİLE ORTAMINDA YAŞA VE GELİŞİM DÜZEYİNE UYGUN OLARAK BAĞIMLILIKTAN BAĞIMSIZLIĞA DOĞRU ÇOCUĞUN YAŞAM BECERİLERİNİN GELİŞMESİNE İZİN VERİLMELİDİR”
“AİLEDE YENİ DOĞAN KARDEŞ VARSA, ÇOCUK EBEVEYNİNDEN SEVGİ VE İLGİYİ KAYBETMEKTEN ENDİŞELENDİĞİ İÇİN EVDEN AYRILMAK İSTEMEYEBİLİR”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Gözde Kıratlı, çocuğu okula başlama yaşına gelen ailelerin, aile ortamında yaşa ve doğru gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin vermeleri gerektiğini söyledi.
Kıratlı, çocuk için okula başlamanın; alışmış olduğu, güvende hissettiği aile çevresinden ilk kez ayrılması, yeni yaşamsal beceriler, duygusal, zihinsel, fiziksel bir olgunluk düzeyi gerektiren bir geçiş süreci olduğunu kaydetti.
Okul hayatının, uyulması gereken yeni bir düzen, yerine getirilmesi gereken yeni sorumluluklar, kendini ve çevreyi keşfetmesi gereken yeni bir sosyal çevre anlamına geldiğini belirten Kıratlı, “Çocuğun okulun ilk gününde neler yaşadığını anlamaya çalışalım. Bir çocuğun yanında bakım vereni olmadan yeni tanışacağı insanlarla, yabancı bir ortamda kalmaktan endişelenmesi doğal mıdır değil midir” dedi.
Çocuğun beyin gelişimi henüz tamamlanmadığı için duygu düzenleme ve dil becerisinin bir yetişkininki kadar iyi olmadığını ve soyut düşünme becerisine ise henüz geçmediğini anlatan Kıratlı, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla yaşadıklarını bir yetişkininki kadar iyi anlamlandıramaz. Duygularını tanımayan çocuklar bunu nasıl ifade edeceğini bilemez ve yaşadıkları zorluğu daha çok ‘ben okula gitmek istemiyorum’ gibi bağımlı davranışlar, ‘karnım ağrıyor, uyumak istiyorum, ağlama’ gibi kaçınmacı davranışlar ya da saldırgan tepkilerle dışavururlar.
Her çocuk böyle değildir. Okula başlama yaşından önce ‘Anne ben okula gitmek istiyorum’ diyen çocuklar da vardır. Yeni ortama kimi daha kolay adapte olur kiminin ise adapte olması daha uzun bir zaman alabilir ama önünde sonunda çocuk okula uyum sağlar. Çocuğun okul için ne kadar hazır olduğu başarısını etkiler.”
UYUM SÜRECİ
Uyum sürecinde, çocuklarda görülen kaygılı mizaç özelliğine değinen Kıratlı, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çocuğun ebeveynleriyle güvenli bağlanma geliştirememiş, güvensiz bağlanan, yani kaygılı, korkulu, kaçıngan bağlanma stili geliştirmiş olması ve buna bağlı olarak uyum sağlamaya çalışırken çevreye duyduğu güvensizlik, ebeveynlerinden en az birinin aşırı koruyucu tutumuna bağlı olarak çocuğun özerklik ihtiyacının karşılanmamış, bağımlı özellikler geliştirmiş ve kendi baş etme becerilerine olan inancının zayıf olması ya da esnek tutumlarla uygun sınırlar konulamamış çocuklar uyum sürecinde kurallara uymakta zorluk yaşayabilir.
Çocuğun okula uyum ve başarısını öğrenme kapasitesi, ilgisi, sağlık durumu, bulunduğu sosyal çevrenin refah düzeyi, talihsiz ya da iyi geçirdiği okul öncesi deneyimi de etkileyebilir. Bunların yanı sıra aile bir kriz dönemi atlatmışsa, yeni bir eve veya şehre taşınma gibi durumlar yaşanmışsa çocuk yeni ortama girmek için hazır hissetmeyebilir. Ailede varsa yeni doğan kardeş, çocuk ebeveyninden sevgiyi ve ilgiyi kaybetmekten endişelendiği için evden ayrılmak istemeyebilir.
Okula başlangıç aşamasında çocuğun, okula gidiş yolunda algıladığı tehlikeler, okul içerisinde kaybolabileceğine dair endişesi, sınıfın kalabalık oluşundan ötürü ürkmüş olması, ailesinin onu söylenilen saatte almaya gelmeyeceğine, bineceği servisi bulamayacağı, okulda yalnız kalabileceğine dair endişeleri olabilir. Bunun yanı sıra kendi okuldayken evde neler olduğu, ebeveynlerinin onu özleyip özlemediği, oyuncaklarına bir şey olup olmayacağı, tuvaleti gelirse ne yapacağı, arkadaşı olup olmayacağı vb. konularda kaygılar duyabilir.”
AİLE NE YAPMALI
“Çocuğun okula başlama zamanı, değiştirmesini istediğiniz alışkanlıklarından bir anda vazgeçirmeye çalışmak için uygun bir zaman değildir. Bu zamana kadar çocuğunuzla birlikte uyumuşsanız, yatağınızı ayırmak için okula başlama zamanını beklemeyin. Bu bağımlı davranışından kurtulması için onu bu sürecin öncesinde destekleyin” diyen Kıratlı, şöyle konuştu:
“Okula uyum sürecinde çocuğun o zamana kadar yaşadıklarının dışa vurumu söz konusudur. Aile ortamında yaşa ve gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin verilmelidir. Böylelikle çocuk okula uyum sürecini daha kolay geçirir, daha mutlu bir öğrenci olur. Çocuk için sadece iyi ve uygun bir okul seçmenin ya da okul için gerekli malzemelerin alınmasının okula hazırlık anlamına gelmediğinin farkında olunması lazım.
Çocuğun uyum sürecini kolaylaştırmak için, çocuğun okul alışverişini birlikte yaparak okul süreciyle ilgili karar verme ve sorumluluk alması desteklenebilir. Bunun yanı sıra, koşulların ne olacağını çocuğa açıkça anlatmak gerekir. Sabah kaçta uyanacağı, okulun saat kaçta açılıp kapanacağı, okula nasıl gidip geleceği gibi bilgilerin çocuğa önceden verilmiş olması çocuğun tanıdık olduğu durumlarla daha rahat başa çıkmasını sağlar.
Çocuğu ilk gün okuldan ailenin alması, ikinci gün servisle gidip gelmesi basamak basamak sürece alıştırılması yeterlidir. Ebeveyn de bu süreçte kuruma güvendiğini belli edip çocuğu iç huzuruyla okula ve öğretmenlerine emanet ederek okuldan ayrılmalıdır. Çocuk gün geçtikçe okul ortamını tanıdıkça güvende hissedecek, ebeveyninin okulda onu bırakıp gitmesine ilk zamanlarda olduğu gibi tepki vermeyecektir.”
AİLELER NE YAPMALI
Ebeveynlerin çocuklarının endişeli tutumları karşısında sakin bir duruşla yaklaşmaları gerektiğini vurgulayan Kıratlı, “Çünkü endişeli mimikleri olan telaşlı bir anne çocuğa aslında sakin kalabilirsin mesajını vermemiş olur” ifadelerini kullandı.
Ebeveynlerin çocuklarla okul hakkındaki beklentileri üzerine konuşarak gerçekçi beklentiler oluşturabileceğine dikkat çeken Kıratlı, ailelerin yapmaları gerekenleri şöyle özetledi:
“Örneğin; ‘Şu derste sıkıldım’ diyen bir çocuğa, derslerin ilgi alanları doğrultusunda ona bazen sıkıcı ya da keyifli gelebileceği, bunun ilgi alanlarını keşfetmek için bir fırsat olabileceği anlatılabilir. Ya da ‘Ders yapmak yerine oyun oynamak istiyorum’ diyen bir çocuğa okul sorumluluklarını almanın ilk başta biraz zor gelebileceği, zamanla bu duruma daha iyi uyum sağlayabileceği ve zamanı daha iyi yöneterek hem sorumlulukların hem oyun için gerekli zamanı nasıl yaratabileceği tartışılabilir.
Aile üyeleri kendi okul deneyimlerini çocukla paylaşabilir, çocuklar bundan çok hoşlanırlar. Bu onları size yaklaştırır, kendilerini anlaşılmış hissettirerek kendi yaşadıklarının normal bir süreç olduğunu düşündürür. Çocuk okuldan döndüğünde sınıf ortamında nelerin hoşuna gidip gitmediğini konuşarak kaygısını dışa vurmasını sağlamak ve zorlandığını durumlara yönelik alternatif çözüm yollarını tartışmak baş etme becerisini güçlendirir.”
EĞİTİMCİLER NE YAPMALI
Bu süreçte eğitimcilerin tutumunun da çok kritik rol oynayacağının altını çizen Kıratlı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocukları ebeveynlerinden bir anda uzaklaştırarak yalnız kalmaya zorlayıp onlarda öğrenilmiş çaresizlik yaratmamalıdırlar. Çocuğun ilk ayda, öğretmen, sınıf arkadaşları, okul sistemi ile bağ kurana kadar ebeveynlerinin ulaşılabilir olduğunu bilmeye kaygılı ve güvensiz hissettiğinde onlar tarafından duygusunun düzenlenmesine ihtiyacı vardır.
Çocuğunuzun okul hayatıyla ilgilenmek sadece eğitimiyle ilgilenmek anlamına gelmez. Çocuğun okul hayatı arkadaşlarını, okul şakalarını, servis anılarını, öğretmenlerini ve derslerini de kapsar. Bu anlamda çocuğun okulla ilgili sadece ödevlerine, yerine getirmesi gereken sorumluluklarına ve uyması gereken kurallara odaklanmanız doğru olmaz.
Okul sorumluluklarının yerine getirilmesiyle ilgili ebeveynlerin öğretmenleri bir tehdit unsuru olarak kullanmaması, eğer varsa çocuğun dikkat eksikliği ve hiperkativite bozukluğu gibi psikiyatrik bir tanısı bu durumun rehberlik birimine ve sınıf öğretmeniyle bildirilerek işbirliği yapılması önemlidir. Bu süreçte eğitimcinin uyum süreci ile ilgili bilgili olması çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun öğretmen tutumunu sergilemesi, sevgi, saygı, işbirliği, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma davranışlarını özendirmesi önemlidir.”