• KBB /

Çocuklarda Orta Kulak İltihabı

Orta kulak iltihabı, çocukluk çağında en sık karşımıza çıkan hastalıklardan biridir. Uzmanlar iyi tedavi edilmediği takdirde işitme kaybı, menenjit ve hatta ölümlere yol açabilen orta kulak iltihabı hakkında ebeveynleri uyarıyor.
 
Çocuklarda önemli bir problem olan orta kulak iltihaplarını daha iyi anlamak için, öncelikle kulağın nasıl çalıştığının bilinmesi gerektiğini belirten SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'ndan Dr. Öğr. Üyesi İlyas Dişikırık, “Kulak kepçesinin topladığı sesler dış kulak yoluyla kulak zarına gelir ve onu titreştirir. Zardaki ses titreşimleri orta kulak boşluğundaki çekiç-örs-üzengi kemikçiklerini geçerek iç kulak sıvısını titreştirir. Salyangoz şeklindeki iç kulağın içinde dizilmiş olan işitme hücreleri bu titreşimleri uygun işaretlere dönüştürerek işitme sinirine aktarır” dedi.
Kulak zarı büyüklüğünün serçe parmağının tırnağı kadar olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi  Dişikırık, “Orta kulak, kulak zarı ile iç kulak arasındadır, hava ile doludur, sadece yutkunurken açılan Östaki borusu yoluyla havalanır. Östaki borusunun diğer bir görevi orta kulağın duvarlarını döşeyen örtü dokusunun salgıladığı sıvıları genize boşaltmaktır. Bu sayede sağlıklı orta kulakta hiç sıvı birikimi olmaz” diye konuştu.
 
Dr. Öğr. Üyesi  Dişikırık, çocuklarda en sık görülen orta kulak iltihaplarının “Seröz Otit Media (EOM) ve Akut Otit Media” olmak üzere iki grupta toplandığını kaydetti.
 

A) Seröz Otit Media (EOM)

Bu orta kulak iltihabı tipinin genel ve lokal enfeksiyon belirti ve bulguları olmadan sağlam kulak zarı arkasında sıvı toplanmasıyla ortaya çıktığını belirten Dr. Öğr. Üyesi  Dişikırık, şöyle devam etti: “Orta kulak ve burun ile irtibat halinde bulunan boşlukların iltihaplanması ile karakterize olan birçok klinik tablo vardır ve bu tablolar zaman içinde birbirine dönüşebilir. Akut orta kulak iltihabının iyileşmesinden sonra orta kulakta sağlam kulak zarı arkasında effüzyon (sıvı birikmesi) kalabilir ve giderek kaybolur. Effüzyonların yüzde 50’ si dört hafta içinde ve yüzde 80’i sekiz hafta içinde kaybolur. Bu nedenle bir orta kulak iltihabı atağının ardından orta kulakta effüzyon, ancak üç aylık kritik süreyi geçerse EOM olarak kabul edilmeli ve tedavi edilmelidir. Yani hasta kulak ağrısı ve akıntı, ateş ve benzeri yakınmaları dile getirmez. Bugünkü bilgilerimize göre EOM akut orta kulak iltihabı ile kronik orta kulak iltihabı arasında yer alan bir geçiş şeklidir.
Anne ve babalar genellikle çocuklarının kendilerine cevap vermemesi, ilgisiz cevaplarla soruları geçiştirmesi, televizyonu çok yakından izlemesi gibi şikâyetlerden yakınır. Çocuğun sese karşı olan tepkisi azalır. Yuva veya anaokuluna giden çocuklarda öğretmenler çocuğun duymadığını fark edebilir ve aileyi uyarabilirler. Aileler tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları ile işitme kaybının arttığını söylerler. İki taraflı olgularda işitme kaybı daha ağır olduğu için daha erken fark edilebilir. Yapılan çalışmalarda ABD’de 6-12 yaş grubundaki çocuklarda görülme sıklığı yüzde 22 olarak bildirilmiştir. Türkiye’de net sıklık bildirilmemiştir.”

Riski Artıran Faktörler

  • Üst solunum yolu enfeksiyonları 2-6 yaş grubundaki çocuklarda 6-7 kez daha sık karşılaşılır.
  • Geniz eti (Adenoid vegetasyon),
  • Yetersiz tedavi.
  • Yaz aylarında düzelen çocuklarda, sonbahardan itibaren üst solunum yolu enfeksiyonlarının başlamasıyla sıklıkla tekrar edebilir.
  • Doğumsal anatomik bozukluklar ve ırk.
  • Erkeklerde kızlara oranla daha sık görülmektedir (Cinsiyet).
  • Çocukta alerji olması.
  • Kalabalık ortam.
  • Yaşanan bölge ve iklim.
  • Genel ve lokal bağışıklık sistemi bozuklukları.
  • Nem derecesi.
  • Erken doğum.
  • Çocuğun erken yuvaya verilme.
  • Anne sütü ile beslenmenin çeşitli sebeplerle erken bırakılması.
  • Vücut ağırlığının beklenen normallerden düşük olması gibi.
 
Hastalığın sık görüldüğü süt çocukluğu ve oyun çocukluğu döneminin, çocukların aynı zamanda konuşmayı öğrendikleri ve çevrelerini tanıdığı dönem olduğunu anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Araştırmacılar bu tür çocukların dili öğrenme ve kullanma yetenekleri ile sosyal uyumlarının normal çocuklara göre daha kötü olduğunu bildirmektedirler.
 
Bu hastalarda işitme eksikliği odyoljik testler ile saptanabilir. Çocuk büyük ise diapozon testleri ile de iletim tipi bir işitme kaybını ortaya koymak mümkündür.
Efüzyonlu olgularda odyometrik olarak 25-40 dB arasında değişen iletim tipi işitme kaybı saptanır. İmpedans odyometrisi en çok kullanılan ve yaygın tanı yöntemidir. B tipi yani pik yapmayan eğriler efüzyonu gösterir. Ancak yalancı pozitiflik bulguların sayısı bazı uygulamalı çalışmalarda yüzde 30’a kadar yükselmiştir.
 
Bu hastalık daha çok çocukluk çağı hastalığıdır. Hastaların bu hastalıktan kurtulabilmeleri ancak yaşın ilerlemesi ve etkin tedavi yöntemlerinin (ilaç, tüp takılması, geniz eti alınması gibi) yapılması ile olmaktadır. Sık olarak tekrarlar ve ilerler ise kulakta kireçlenme, iç kulak tipi işitme kaybı, kolesteatom denilen ve ileride büyük sıkıntılar veren ve mutlaka işitmeyi bozan, ameliyatlar gerektiren tablolara yol açabilir. Enfeksiyon beyne doğru ilerler ise menenjit ve hatta ölüm bile olabilir.”

Tedavi

Tedavide ilk olarak bünyesel risk faktörlerinin belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, “Bunlar yaş, kronik üst solunum yolu enfeksiyonlarının varlığı, geniz eti, alerji, yüz gelişim anomalileri ve bağışıklık sistemi bozukluklarıdır. Başta mevsim olmak üzere çevresel risk faktörleri de tedavi planında önemli rol oynarlar. Eğer çocuk kreşe devam ediyorsa, efüzyon iki taraflı ise ve üç haftadan daha fazla bir süredir devam ediyorsa bu efüzyonun kronikleşme ihtimali yüksektir” ifadelerini kullandı.
 
Yaşın küçük olmasının hem tedavinin başarısını düşürdüğünü hem de nüks etme olasılığını yükselttiğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, tedavide dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi:
 
“Aynı şey mevsimler içinde geçerlidir. Altında ciddi bir patolojinin olmadığı hastalarda kendiliğinden şifa, olguların 5’te 1’inde bildirilmiştir. Antibiyotikler ile belli oranda iyileşme sağlanmakta ancak sık tekrar etmektedir. Bu nedenle antibiyotik tedavisine alınan hastaların aralıklı olarak kontrol edilmesi ve tekrarlama olasılığının akılda tutulması gereklidir. Aile bu konuda dikkatli davranmalıdır. Ancak bazı hastalarda aktif enfeksiyonun önlenmesi için steroid tedavisine ihtiyaç duyulur. Çünkü steroid etkin bir antiinflammatuar etkiye sahiptir. Ancak bu konuda çelişkili bilgiler de mevcuttur.
 
Sinüzit ve benzeri enfeksiyonlar ile geniz etinin büyük olması tedaviyi olumsuz yönde etkiler. Eğer bademcikler çok büyük ve geniz eti varsa, o zaman cerrahi tedavi kaçınılmazdır. Bu olgularda ilaç tedavisi ile vakit kaybetmek gereksizdir. Adenoid vejetasyon (geniz eti) alınır ve kulağa ventilasyon tüpü takılır. Ventilasyon tüpleri orta kulağı normal gaz konsantrasyonlarındaki hava ile havalandırır ve orta kulaktaki basıncın atmosferik değerlere ulaşmasını sağlar. Orta kulakta sıvı birikmesinin ve negatif basıncın neden olduğu işitme kaybının düzelmesini sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki bu tür çocuklarda tüp atıldıktan sonra tekrar nüksedebilir. Nüks oranını etkileyen başlıca faktör yine hastanın yaşıdır. Ayrıca östaki borusunun fonksiyonundaki bozukluklar ve geniz etinin yetersiz alınması bu riski daha da artırır.” dedi.
 
Ventilasyon tüpü takılmış çocuklarda kulağın sudan korunması gerektiğine dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, şu uyarılarda bulundu:
 
“Tüp zaman zaman tıkanabilir ve işitme azlığı yapar. Bazen tüp takıldıktan sonra meydana gelen kanama da tüpün tıkanmasına sebep olabilir. Bu durumda saf oksijen ya da asit borik ile hazırlanmış oksijenli damlalar kullanılarak buşon yumuşatılıp aspire edilmelidir. Tüp takılı iken akıntı görülürse ya orta kulak iltihabı yinelenmiştir ya da dışarıdan orta kulağa enfeksiyon bulaşmıştır. Çok nadir olarak tüp orta kulağa düşebilir. Bu konuda dikkatli olunmalıdır. Tüp takılmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir durum kalıcı perforasyondur. Bu olasılık daha geniş ve uzun tüplerde görülür ve tüpün kalış süresi ile de ilişkilidir. Bir diğer sorun kulak zarında timpanoskleroz yani kireçlenmedir. Ventilasyon tüplerinin kalış süreleri 2 ay ile 2 sene arasında değişebilir.”

B)Akut Otit (Akut Otitis Media)

Bu hastalığın orta kulakta hızla başlayıp ilerleyen bir iltihaptan kaynaklandığını bildiren Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, “Kulak ağrısı, ateş, huzursuzluk, işitme azlığı, iştahsızlık, kusma, ishal, kulak akıntısı bebeklerde kulaklarını çekiştirme bulgu ve şikâyetlerinin bir kısmı veya tümü bulunur” diyerek ebeveynleri uyardı.

Akut Orta Kulak İltihabının Sebepleri

  • Östaki borusunun görevini yapamaması
  • Orta kulakta bakterilerin çoğalması
  • Burun ve sinüs hastalıkları
  • Diğer üst solunum yolu hastalıkları
  • Alerji
  • Bağışıklık sistemindeki yetmezlik

Akut Otit Tedavisi

Akut otit tedavisinde en az 10 gün antibiyotik kullanıldığını vurgulayan Dr. Öğr. ÜyesiDişikırık, sözlerini, şöyle tamamladı:
 
“Bu sayede, antibiyotik öncesi yıllarda olduğu gibi iltihabın orta kulaktan beyine yayılarak menenjit ve beyin apseleri gibi çok ciddi sonuçlara yol açması artık günümüzde görülmemektedir. Antibiyotik tedavisi ile şikâyetler ilk 24-48 saatte önemli ölçüde azalmalıdır. Orta kulaktaki sıvının boşalarak işitmenin tam olarak düzelmesi çoğu kez 8-12 günde gerçekleşirse de bazen altı haftaya kadar uzayabilir.
 
Sık sık akut otit olan çocuklarda kulak zarına havalandırma tüpü takmak ve geniz etini almak yararlı olur, bu otitin tekrarlanmasını önler.”

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Dr. Öğr. Üyesi İlyas DİŞİKIRIK
KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 17:15:35