Vücudumuz gibi cildimiz de hava değişimlerinden etkilenir. Havaların ısınması ve güneşin kendini daha çok göstermesi ile birlikte dermatolojik bazı hastalıkların görülme sıklığı artar. Bu hastalıkların başında alerjik deri hastalıkları gelir.
Bahar mevsiminin gelmesi ile birlikte özellikle alerjik bazı hastalıklarda artış gözlendiğini belirten SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Fatma Elif Yıldırım, “Alerji terimi dış ortamda bulunan madde ve uyaranlara karşı bağışık hücrelerimizin aşırı duyarlılığını veya tahammülsüzlüğünü ifade eder” dedi.
Alerjik reaksiyonların genellikle genetik olarak alerjiye yatkın kişilerde daha sık görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Yıldırım, alerji yatkınlığı olarak tanımlanan ‘Atopi’ nin bebeklik döneminde bile deride kızarıklık ve kaşıntılarla kendini gösterdiğini kaydetti.
Alerjinin vücutta farklı mekanizmalarla ortaya çıkabileceğini ifade eden Doç. Dr. Yıldırım, “Deri yüzeyine değen veya sürülen kimyasal bir madde deriden emilir. Emilen bu maddeler derinin üst tabakasında bulunan hücrelerce yabancı madde olarak algılanarak hemen her dokuda bulunan T hücrelerine sunulurlar. T hücreleri bilgiyi belleklerinde saklarlar ve bu madde ile her karşılaştıklarında salgıladıkları kimyasal madde ile deride alerjik reaksiyon başlatırlar” diye konuştu.
“Alerji gelişiminde diğer bir mekanizma ise deri, solunum yolları ve sindirim sisteminden giren alerjen maddelerin, alerjik reaksiyonlardan sorumlu mast hücrelerini etkilemeleri ile gerçekleşir” diyen Doç. Dr. Yıldırım, mast hücrelerinin alerjiyi şiddetlendiren maddelerin salımına yol açtığını ve klinik olarak alerjik astım, ürtiker (kurdeşen) gibi reaksiyonların ortaya çıkmasına neden olduğuna vurgu yaptı.
Alerjilerde en çok solunum yolları, deri, dolaşım sistemi ve sindirim sisteminin etkilendiğini anlatan Doç. Dr. Yıldırım, şöyle devam etti:
“Alerjen adı verilen yabancı maddelere karşı bağışıklık sisteminin verdiği tepkime sonucunda histamin adı verilen maddeler salgılanır. Bu madde ve benzeri maddelere bağlı olarak burun akıntısı, hapşırık, öksürük, baş ağrısı, burun tıkanıklığı ile ürtiker benzeri deri lezyonları oluşur.
Toplumda genel olarak bilinenin aksine, alerjik reaksiyon hemen gerçekleşmeyebilir. Alerji, alerjen maddenin gücüne ve maruziyet sıklığına bağlı olarak, ilk temastan sonra olabildiği gibi, tekrarlayan temaslar sonrasında da gelişebilir.”
Bahar alerjilerinin genellikle bahar aylarında ortaya çıkan polenlere karşı geliştiğini vurgulayan Doç. Dr. Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle bahar ayında polenlerin etrafa saçılması, ağaçların çiçek açması ve çimenlerin yeşermesi ile kurdeşen gibi birtakım alerjik hastalıklarda beraberinde gelmektedir. Polen bitkilerin erkek organlarında salgılanan, havayla taşınan ve gözle görülmeyen çok küçük proteinlerdir. En sık ağaçlar, çimenler ve yabani otlar tarafından salgılanır.
Alerjenler genellikle budama, kesme ya da temizleme gibi işlemler sırasında kuruyup dökülen yaprak ve parçacıklar aracılığıyla havaya karışır. Bahçıvanlarda, çiçekçilerde, evlerinde bitki besleyenlerde ve park ve ağaçlık bölgelerde uzun süre dolaşanlarda egzama benzeri lezyonlar gelişir. Genellikle ellerde ve yüz gibi güneş gören alanlarda kaşıntılı ufak kızarık kabarıklıklarla kendini gösterir.”
Bahar aylarında sık görülen deri hastalıklarından birinin de halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtikerler olduğunu bildiren Doç. Dr. Yıldırım, “Vücutta kızarık ve kabarık döküntülerle karakterize olan ürtiker, alerjenlere tepki olarak salgılanan histamine bağlı olarak gelişir. Yüzde ve göz kapaklarında şişme, boğazda takılma hissi, nefes darlığı, bulantı, kusma ve ishal gibi şikâyetlere de neden olabilir” ifadelerini kulandı.
Bahar alerjisi olan kişilerde artış gösteren bir diğer deri hastalığının atopik dermatit (Egzama) olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yıldırım, bunun çocukluk çağında başlayan ve kimi zaman erişkin döneme kadar devam eden kaşıntılı bir deri hastalığı olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Yıldırım, atopik zemini olan kişilerde zaman zaman tekrarlayan, daha çok kıvrım yerlerini tutan egzamaların çoğunlukla kış aylarında artış göstermesine rağmen özellikle saman nezlesi olan kişilerde bahar aylarında da görülebildiğini anımsattı.
Güneşe bağlı alerjilerin cildin açıkta kalan bölümlerinde özellikle eller, kollar ve yüzde kızarıklık, kaşıntı ve kabarmaya neden olduğuna işaret eden Doç. Dr. Yıldırım, bu alerjilerin teşhis edilmesi için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
“Bu hastalıkların teşhisinde deri prick test ve yama testi uygulanır. Deri prick testinde, ön kola alerjen maddeler uygulanır ve verdiği reaksiyona göre pozitif ve negatif olarak yanıt değerlendirilir. Yama testinde ise sırta yapıştırılıp 48 saat deride kalan alerjenlere karşı olan reaksiyon gözlenir. Tüm bu testlerden sonra amaç alerjeni bulup o maddeye temas etmekten kaçınmak olmalıdır.”
Bu hastalıkların tedavisinde hastalığın şiddetine bağlı olarak kortizonlu kremler, nemlendiriciler veya kaşıntı giderici kremler gibi lokal tedaviler kullanılabileceği gibi, sistemik tedavilerin de kullanılabileceğini kaydeden Doç. Dr. Yıldırım, sistemik tedaviler arasında kaşıntı giderici antihistaminikler veya tedaviye yanıtsız durumlarda kullanılan sistemik steroidlerin sayılabileceğini belirtti.
Doç. Dr. Yıldırım, tıbbi tedavinin mutlaka günlük hayatta yapılacak aşağıdaki uygulamalarla desteklenmesi gerektiğini vurguladı:
“Eve gelir gelmez duş almak, kıyafetleri değiştirmek.
Araba kullanırken camları açmak yerine klima çalıştırmak.
Arabadaki veya evdeki klimaya polen filtresi taktırmak, bunları belli aralıklarla temizlemek.
Rüzgarlı havalarda mümkünse dışarı çıkmamak.
Yüze bariyer özelliği olan nemlendirici kremler kullanmak, dermatit şikâyetini hafifletir. Banyo yaparken kurutmayan ve nemlendirici özelliği olan yıkama jelleri kullanılmalıdır. Banyo sonrası deriyi nemlendirmek alerjen temasını azaltır.”
SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
Güncelleme Tarihi:2022-03-04 11:22:47