• KBB /

Alerjik Rinit

Alerjik rinit, daha çok gelişmiş toplumlarda karşımıza çıkan, nüfusun yüzde 10 ila 30’u üzerinde etkiye sahip, sıklığı giderek artan kronik bir hastalıktır.
 
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak, Burun, Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı'ndan Dr. Öğr. Üyesi İlyas Dişikırık, alerjik rinitin, IgE bağımlı ve Tip1 aşırı duyarlılık şeklinde meydana çıkan, sulu ve bol burun akıntılı, nöbetler halinde hapşırma, burun tıkanıklığı- kaşıntı ile kendini belli eden, burun mukozasında görülen bir hastalık olduğunu söyledi.
 
“Alerjen genellikle hava yoluyla vücuda girer ve solunum yolu mukozasında mast hücresi ile karşılaşır. Alerjenin besinlerle alınarak sindirim yolunu etkilemesi daha az görülür. Burada hedef organın mutlaka sindirim sistemi olması gerekmez. Solunum yolu da etkilenebilir” diyen Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, şunları kaydetti:
 
“Hastalık, olguların yüzde 80’inde 20 yaşından önce başlar. 30 yaşından sonra başlama oranı daha düşüktür. Bununla birlikte ilk kez 80’li yaşlarda bile ortaya çıktığı görülmektedir. Erkeklerde, çocukluk çağında daha sık görülmekle birlikte yaş ilerledikçe bu oran eşitlenir hatta kadınlarda daha fazla görülmeye başlar.
 
Yapılan araştırmalar;
  1. Ailesel nedenler
(genetik yatkınlık)   
  1. Sosyo-ekonomik
düzeyin yükselmesi
  1. Şehirlerde havanın kirli olması,
  2. Siyahi ırk
  3. Ailede ilk çocuk olma
  4. Evde hayvan besleme
  5. Doğumu izleyen ilk bir yılda sigara tüketimi
  6. Bir yaşından önce bebeğe yapay mama verilmesi gibi bazı faktörlerin alerjik rinit sıklığını artırdığı görülmüştür.”
 
ALERJİK RİNİT ÇEŞİTLERİ
 
Alerjik rinitlerin mevsimsel alerjik rinit ve prenial alerjik rinit olmak üzere iki şekilde görüldüğüne dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, “Bunlar ayrı ayrı tanımlanmış olsa da zaman zaman mevsimsel alerjik rinitler beklenenin aksine daha geniş bir süreye yayılması, buna karşın prenial alerjik rinitlerin adeta mevsimsel olabilecek şekilde çok daha kısa dönemli olması nadir değildir, hatta aynı hastada her iki çeşit birlikte görülebilir” dedi.
 
  1. Mevsimsel Alerjik Rinit (Saman Nezlesi / Polinosiz):
Toplum tarafından en iyi bilinen rinit biçiminin mevsimsel alerjik rinit olduğunu anlatan Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, “Spesifik bir hava yoluyla gelen alerjenin belirli bir mevsimde ortaya çıkması ile başlar. Tipik ve iyi tanınan belirtileri burun tıkanıklığı ve çok fazla sulu akıntı, damak, göz, burun ve boğazda yoğun kaşıntı hissi ve tekrarlayan hapşırık nöbetleridir” ifadelerine yer verdi.
Belirtilere konjiktivit, astım, ürtiker ve egzamanın da eşlik edilebileceğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, şöyle devam etti:
 
“Sinüzit tabloyu karmaşık hale getirebilir. Çocuklarda efüzyonlu otitis media (kulaklarda su toplanması) tabloya eşlik edebilir. Belirtiler başlangıçta belirli bir mevsime ve belirli bir alerjene bağlı iken, hastalık ilerledikçe daha uzun zamana yayılarak daha şiddetli bir hal alabilir. Mevsimsel rinitlere yol açan alerjenler ülkelere hatta aynı ülkenin coğrafik bölgelerine göre farklılık gösterebilir. Çim, yabani ot polenleri, ağaç, mantar, küfler sıklıkla karşılaşılan hava yoluyla gelen alerjenlerdendir. Erken yaz ve geç ilkbahar döneminde çimen, geç yaz döneminde yabani ot, erken ilkbahar döneminde ise ağaç polenleri ortaya çıkar.”
 
  1. Prenial Alerjik Rinit:
Prenial alerjik rinitin yıllarca sürebileceğine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, “Bu durum aktif anlamına gelir. Zaman içerisinde devamlılık esastır. Prenial alerjik rinit belirtileri genellikle yıl boyunca sürer. Burun tıkanıklığı yanında bilhassa geniz akıntısı şikayetleri en fazla görülür. Burun tıkanıklığı hastanın tek şikayeti olabilir. Bu hastalar ağızdan solunum, horlama ve sinüzit belirtileri ile karşımıza çıkabilir. Prenial alerjik rinite neden olan alerjenler genellikle ev kökenlidir. Köpek - kedi tüyü, toz akarları, küf mantarları, hamam böceği dışkıları sıklıkla görülen alerjen kaynaklarıdır” diye konuştu.
 
MUAYENE BULGULARI
 
Muayenede burunun giriş kısmında kızarıklık, zaman zaman soluk görünümlü olmakla birlikte ödemli burun etleri, burun ve ağız içinde değişen renk ve kıvamda akıntılar saptandığına vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, şu bilgileri paylaştı:
 
“Bu bulgular bu rinite has bir durum değildir diğer rinitlerde de karşılaşılabilir.  Konjiktivit, göz kapaklarında ödem, gözde kızarıklık ve sulanma, varsa orta kulakta su toplanması bulguları saptanır. Bunların en iyi bilineni gözaltlarında koyulaşmadır.”
 
TANI YÖNTEMLERİ:
 
Deri Testleri:
Deri testlerinde pozitif bulunan alerjenlerin yüzde 10’unun şikâyet oluşturmadığını, negatif bulunan alerjenlerin ise yüzde 10’unun şikayetlere neden olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Deri testleri çok güvenilir sonuç vermemekle birlikte fikir vermesi açısından önemlidir. Deri testleri aynı zamanda o bölgedeki en sık görülen alerjenlere karşı tarama amaçlı da kullanılabilir. Deri testlerinin dışında Pric Testi, RAST Testi, Eliza Testi gibi laboratuvar testleriyle de tanı konabilir.”
 
Tedavi Yöntemleri:
Alerjik rinit tedavisinin uzun soluklu bir tedavi olduğunu anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, şunları anlattı:
 
“Hasta ve doktor uyumu çok önemlidir, hastaya tedavinin uzun süreceği ilk başta söylenmeli ve tam iyileşmenin mümkün olamayabileceği hastaya uygun bir ifadeyle bildirilmelidir. Tedavide korunma, çevre kontrolü, ilaç ve aşı tedavisi olmak üzere dört yaklaşım vardır. Bu tedavi şekilleri birlikte veya teker teker uygulanabilir.
 
Alerjiye neden olan etkenden korunma ve çevre kontrolü için hava yoluyla gelen alerjenin solunum yolu mukozası ile temasını önlemek esastır.”
Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, hava yoluyla gelen alerjenlerden biri olan polenler için alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:
 
“ - Polen yoğunluğunun yüksek olduğu mevsimlerde mümkün olduğu kadar dışarı çıkılmamalıdır.
  - Eğer çıkıldıysa dönüşte mutlaka duş alınmalıdır.
  - Mümkün olduğu kadar kapı ve pencerelerin kapalı tutulması gerekir.
  - Dışarıya çıkıldığında maske kullanılabilir.”
 
Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, alınması gereken diğer önlemleri ise şöyle özetledi:
 
“Diğer sık görülen mantar sporları içinse yine rüzgarlı havalarda dışarı çıkılmaması, mantar sporları toprakta bulunduğundan, tarla sürülmesi kazı yapılması gibi işlemler sırasında mutlaka maske takılması, çim biçme işlemi sırasında da yine maske kullanılması, yine küf mantarları serin ve nemli ortamları sevdiğinden bodrum katları, duş teknesi, lavabo, döşeme kumaşları, nem makinaları gibi şeylere dokunulduğu zaman önlem alınması uygundur. Ev tozu akarlarına karşı evin tamamen halıyla kaplanması uygun değildir. Hastaların kendisi mümkünse ev temizliği ile uğraşmamalı hatta temizlik sırasında evden çıkmaları uygundur. Yatak altlarında eşya saklanmamalı, çarşaf ve yatak takımları iki haftada bir 60-70 derece su ile yıkanmalı, oturma grupları malzemeleri için ahşap tercih edilmeli, çift filtrasyon sistemi olan süpürgeler kullanılmalıdır.
 
Sık görülen alerjenlerden olan hayvan kaynaklı alerji yapan maddelerden korunmak için kedi, köpek ve diğer ev hayvanlarının evden uzaklaştırılması ve bunlarla temas halindeki mobilya, halı, örtü gibi malzemeler sık temizlenmelidir. Eğer hayvanı evde beslemeye devam etmek zorundaysak, hayvanın haftada bir veya iki defa yıkanması, halısız bir ortamda bulundurulması ve hayvanın bulunduğu ortamda maske kullanılması önerilir. Böcek alerjenlerine karşı ise mutfakta yiyecek artıkları bırakılmaması, bulaşıkların hemen yıkanması, yiyeceklerin açıkta kalmaması, gereklilik halinde ilaçlama yapılması gerekir.”
 
İlaç Tedavisi:
 
Alerjik rinitlerde ilaç tedavisine çok sık başvurulduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, “Halbuki ilaçlar sadece belirtileri gidermekte ve hastalığın sürecine olumlu etkisi olmamaktadır. Kullanılan ilaçlar belirtilerin giderilmesi, çevresel kontrolün ve alerji yapan maddelerden korunmanın mümkün olmadığı özellikle yıl boyu süren alerjik rinit belirtilerinin giderilmesi, aşı tedavisine kadar hastanın rahatlatılması ve operasyon gerekiyorsa burun operasyona hazırlamak için kullanılabilir” dedi.
 
Aşı Tedavisi:
 
Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, alerjik rinitte uygulanacak aşı tedavisinde dikkat edilmesi gerekenleri şöyle açıkladı:
 
“1. Rinitin nedeni kesinlikle Tip1 IgE bağımlı aşırı duyarlılık reaksiyonuna bağlı olmalıdır.
  1. Güçlü ekstreleri bulunan alerjenlere karşı olmalıdır.
  2. Hasta alerjenlere karşı kesinlikle korumasız olmalı ve bu alerjenle temasının önlenemiyor olmalı.
  3. Hastadaki semptomların şiddet ve yoğunluğu aşı tedavisi için harcanacak zamana, paraya ve risklere değmelidir.
 
Bazı istisnalar haricinde aşı tedavisi yaşlılar ve okul öncesi çocuklar için önerilmemektedir.”
 
Aşı tedavisinin 3-5 yıl sürebileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, tedaviye bu süreyi kabul eden hastaların başlaması gerektiğinin altını çizdi.
 
“Ağır akciğer hastaları, kardiyovasküler hastalıklar, beta blokerlerin kullanılıyor olması ve gebelik, aşı tedavisi için uygun olmayan hastalardır” diyen Dr. Öğr. Üyesi Dişikırık, sözlerini şöyle tamamladı:
 
“Eğer bir yıldan sonra hastanın semptomlarında bir dü  zelme olmamışsa aşı tedavisi sonlandırılmalıdır. Aşı tedavisinin en önemli komplikasyonu anafilatik şoktur. Uygulanırken, şok halinde müdahale edilebilecek bir ortamda olması gerekir. Alerjik rinitlerde aşı tedavisi, uygun hastaya, uzman kişiler tarafından uygulandığında etkili bir tedavidir.”

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Dr. Öğr. Üyesi İlyas DİŞİKIRIK
KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 17:14:37