Astım hava yolları aşırı duyarlığı ile özellikle gece hırıltılı solunum, nefes darlığı, öksürük ve göğüste sıkışıklık nöbetleri ile seyreden bir hastalıktır. Semptomlar kişiden kişiye değişiklik gösterir. Oluşan semptomlar tedaviyle ya da nadiren kendiliğinden düzelebilir.
Hastanemiz Göğüs Hastalıkları Uzmanı, SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nevhiz Gündoğdu, astımın ortaya çıkmasında hem kişisel hem de çevresel etkenlerin rol oynadığını söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, “Ailede astım olması, çocukken erkek cinsiyet, erişkinde kadın cinsiyet, obezite, sigara içimi, ev tozu akarları, ev hayvanları, polenler, küfler, mantarlar, hava kirliliği astımın ortaya çıkışında etkili risk faktörleridir. Bazı mesleklerde de oluşan maruziyetler de astıma yol açabilir (Sağlıkçılarda lateks, fırıncılarda un, çiftçilerde soya tozu, güzellik salonu çalışanları persülfat, marangozlarda odun tozları vb)” dedi.
Tanı doğru konulmalı
Astım tedavisinin başarılı olmasında astım tanısının doğru konulmasının çok önemli olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, “Astım semptomları zaman zaman ortaya çıkacağından ve oluşan semptomlar yalnızca astıma özgü olmayıp başka hastalıklarda da görülebileceğinden semptomlar önemsenmeyebilir. Böylece yanlış ya da yetersiz tedaviler olabilir” diye konuştu.
Tanı solunum fonksiyon testleri ile desteklenir
Astım tanısında hastadan bilgi alınmasının çok önemli olduğunu anımsatan Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, şöyle devam etti: “Tanı, sıklığı ve şiddeti zaman içerisinde değişebilen nefes darlığı, hışıltılı solunum, öksürük ve göğüste sıkışma hissi gibi semptomlar ve değişken hava akımı kısıtlanmasının varlığı ile konulabilir. Hastanın hiç semptomsuz dönemleri olabilir bu dönemde muayenesi normal olabilir. Hastanın muayenesinin normal olması astım olmadığını göstermez. Tanı solunum fonksiyon testleri ile desteklenir. Solunum fonksiyon testleri hava yolu darlığının derecesinin ve ilaçları verilen cevabın değerlendirilmesi tanının konulmasına yardımcı olur. Solunum fonksiyon testlerinin normal olması da astım tanısını dışlamaz. Alerjinin değerlendirilmesi, bireysel olarak astım semptomlarına neden olan risk faktörlerinin ayırt edilmesine yardımcı olabilir.”
Astımlı hastalarda alerjik değerlendirme yapılmalı
Astım ile alerjik hastalıklar arasında güçlü bir ilişki olduğuna işaret eden Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, “Astım ile en sık alerjik rinit birliktelik gösterir. Bu nedenle astımlı kişilerde alerjik değerlendirme yapılması tanı ve tedavi düzenlenmesinde yararlı olabilir. Astımda alerjik değerlendirme; alerjik astım tanısı, alerjenden korunma, alerjen spesifik immünoterapi açısından değerlendirme ve ağır astımlı olgularda anti-IgE tedaviye karar verme açısından özellikle önemlidir” ifadelerine yer verdi:
Bazı testler yapılır
“Maruziyetle oluşan duyarlılıklar açısından hasta değerlendirilmelidir” diyen Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bahar aylarında oluşan şikayetlerde polen duyarlılığı, özelikle evde ve gece ortaya çıkan yakınma durumunda ev tozu akarı duyarlılığı, küflü ortam maruziyeti varsa küf mantarı duyarlılığından şüphelenilir. Anamnezinde alerji düşünülen hastada ilk tercih edilecek yöntem deri prick testidir. Spesifik IgE ölçümü, atopinin değerlendirilmesi için kullanılabilir yaygın cilt hastalığı veya anafilaksi öyküsü bulunan hastalarda tercih edilebilir.”
Astımda ilaçlar doğru kullanılmalıdır
Astım tedavisinde ağızdan, damar ve solunum yoluyla kullanılan ilaçlar olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, bu ilaçların hastalığı kontrol edici ve rahatlatıcı etkileri olduğunu bildirdi.
Akciğerlere solunum yoluyla alınan ilaçların yan etkisinin az ve tedavide etkin olması sebebi ile sık kullanıldığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, “Fakat bu ilaçların kullanımı doğru olmadığında tedavide etkinlikleri olmaz. Bu sebeple solunum yoluyla kullanılan ilaçlar tedavide verildiğinde cihazların doğru şekilde kullanıldığı mutlaka kontrol edilmeli ve hastalara bu konuda hastalara eğitim verilmelidir” dedi.
Tedavinin yanı sıra korunma da önemli
Astım tedavisinde hedefin tam kontrol olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tedavide hasta ve hekim işbirliği halinde olup kişiye özgü tedavi programları oluşturulmalıdır. Ayrıca astımda tedavinin yanı sıra korunma da çok önemlidir. Hastanın tetikleyiciler konusunda eğitilmesi ve bunlardan uzak kalması sağlanmalıdır.
Hastalar geçirdikleri ataklarla hem tedavi maliyetleri ile maddi kayıp yaşamakta hem de okul ve işe gidememe gibi sebeplerle sosyal kayıplar olmaktadır. Bu sebeple kişinin kendini koruması ve uygun tedavilerle atakların önlenmesi çok önemlidir.”