• KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM /

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, cinsel ilişki sırasında eşlerin birbirlerine bakteri, virüs, mantar veya parazitleri geçirmesiyle meydana gelmektedir.
 
SANKO Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Engin Palaz, cinsel yolla bulaşan hastalıkların dünyada ve ülkemizde tarihsel olarak önemini koruduğunu ve giderek yaygınlaştığını kaydetti.
 
Bu hastalıkların başta HIV olmak üzere çok çeşitli şekillerden hafiften ciddi durumlara kadar geniş spektrumda klinik tablolar oluşabildiğini belirten Opr. Dr. Palaz, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan en yaygın görülenlerin trikomonas vaginalis, klamidya, bel soğukluğu ve frengi olduğunu söyledi.
 
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların ortaya çıkmasındaki risk faktörlerine değinen Opr. Dr. Palaz, “Bir yıl içinde birden fazla partnerle ilişki, ticari cinsel ilişki öyküsü, ilişki yaşının küçülmesi, cinsel eğitiminin yetersizliği, evlilik öncesi kontrolsüz cinsel ilişki, kondomsuz ilişki, cinsel davranışlarda değişiklikler, HIV enfeksiyonu varlığı, kan verilmesi ve erkeğin homoseksüel ilişki öyküsü bulunmaktadır” dedi.
 
Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda mikroorganizmaların vücuda vajenden, rahim ağzından, rektumdan (makat), idrar yolundan ve boğazdan (farenks) girdiğine vurgu yapan Opr. Dr. Palaz, “Gebe kadında bebeğe kan yoluyla ve vajinal doğum sırasında geçebilir, hastalık kan nakli ile de bulaşabilir” uyarısını yaptı.
 
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARDA ÖNEMLİ ETKENLER
 
Bakteriler: N. Gonore, T. Pallidum (frengi), Klamidialar, H. Ducrei, C. Granulomatis, U. Ürealitikum, Micoplazmalar, Gardnerella Vaginalis, Salmonella, Şigella.
Virüsler: HPV, HIV, Herpes Simpleks (uçuk), Hepatitler A, B, C, D, CMV, Epstein Barr, M. Kontagiosum, bağırsak virüsleri.
Parazitler: Trikomonas Vajinalis, E. Histolitika, Giardia, uyuz.
 
Etkenlerden Hepatit B ve HIV’in kandan da geçebileceğini vurgulayan Opr. Dr. Palaz, “Bilinen hayvan rezervuarı yoktur. Hiç şikâyeti olmayan insanlar en önemli kaynaktır.
 
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en önemli komplikasyonu ‘PIH’ yani pelvik inflamatuvar hastalık olup kısırlık, dış gebelik, HPV ile gelişen genital kanserler de görülebilmektedir. Bu hastalıkların sonucu olarak gebelerde düşük gelişimi, bebekte ise gelişme geriliği ya da anomali görülebilir” ifadelerini kullandı.
 
KLİNİK:
 
Hastalarda genital, sistemik veya oral belirtiler olabileceğini anlatan Opr. Dr. Palaz, en sık görülenlerin genital akıntı, genital ülserler ve siğiller olduğuna vurgu yaptı.
 
AKINTI:
 
İdrar yaparken ağrı ve mukoid pürülan akıntı olabildiği gibi hiç şikâyet olmayabileceğine de dikkat çeken Opr. Dr. Palaz, erkeklerde en çok bel soğukluğunun etken olduğunu ve tanının akıntıdan alınan kültürle konabileceğinin altını çizdi.
 
SERVİSİT VAJİNİTLER:
 
Kadınlarda sarı, kokulu akıntı, ağrı olabilmekle birlikte bazen de hiç şikâyet görülmeyebileceğini işaret eden Opr. Dr. Palaz, “Gonore (cinsel temasla bulaşan erkeklerde sıklıkla üretrit -idrar kanalı iltihabı- ve bel soğukluğu, kadınlarda ise sıklıkla servisit -rahim ağzı bölgesi iltihabı- yapan bir hastalık) ve klamidyalar (cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon hastalığı) en sık etkendir. Vajenin doğal florası olup korunmalıdır. Aşırı temizlik ve bazı antibiyotiklerin kullanımı da bu dengeyi bozarak enfeksiyona yol açabilir. İdrar yaparken yanma, vajinal akıntı, kaşıntı en sık görülen yakınmalardır” ifadelerine yer verdi.
 
“Vulvavajinal mantar, bakteri ve Trikomonaslar vajen iltihaplarının en sık nedenidir” diyen Opr. Dr. Palaz, şu uyarılarda bulundu:
“Şeker hastalarında, güçlü antibiyotikler kullanıldığında, AIDS gibi bağışıklığın azaldığı durumlarda mantar hastalıkları ihtimali daha da artmaktadır. Bozulan flora nedeniyle anaerop bakteriler de devreye girerek birden fazla etkenin rol aldığı iltihaplar ortaya çıkabilir. Normalde vajen Ph’ı asidik iken bazik olacak mikropların üremelerine yol açacaktır. Bu nedenle tek doz topikal tedaviler genellikle yeterli olmamaktadır.”
 
PELVİK İLTİHABİ
 
HASTALIK (PİH):
Bu hastalığın ani geliştiğine dikkat çeken Opr. Dr. Palaz, sözlerini şöyle  sürdürdü:
 
“Endometrit, salpenjit, tubaovarian abse, pelvik peritonit denilen hastalıkların hepsi bu adla anılmaktadır. Genellikle aşağıdan yukarı doğru yani vajenden karnın alt bölgelerine doğru yayılır. Ani olarak gelişir. Anaerop ve gram + bakteriler, Streptokok, üreaplazmalar gibi birden fazla etkenle gelişebileceği tedavide göz önünde bulundurulmalıdır.
 
PIH’ta çok eşlilik, 30 günde yeni eş, sık cinsel ilişki, adette ilişki, sigara içimi, uyuşturucu kullanımı gibi etkenler rol oynayabilir. Rahim içi araç (RİA) kullanımının ilk 3 ayında da PIH gelişme riski artmıştır. Doğum kontrolünde mekanik ve kimyasal bariyerlerin kullanımının ise önleyici etkisi vardır.”
 
Klinik olarak akıntı, alt karın ve kasıkta ağrı görüldüğünü anlatan Opr. Dr. Palaz, “Ateş yüksekliği ve enfeksiyonu gösteren kan değerlerinde hastalığın şiddetiyle paralel bir artış görülebilir. Tedavide sefalosporin, tetrasiklin ve anaeroplara yönelik antibiyotikler hastanın kliniğine göre IM veya IV olarak başlanır” dedi.
 
GENİTAL ÜLSER:
Opr. Dr. Palaz, çeşitli belirtilerle kendini gösteren ve antijen testlerle tanısı konan genital ülserler hakkında özetle şu bilgileri aktardı:
 
“Herpes simpleks (HSV), frengi, Lenfogranuloma venereum, Donovanosis’te gelişen yaralardır. En sık nedeni uçuklardır. HSV-1 ve HSV-2 diye iki tipi vardır. Hastaların çoğunda şikayet bulunmazken 2- 20 gün içerisinde kaşıntı ve yanma meydana gelir. Sonra ağrılı veziküller (içi sıvı dolu baloncuklar) oluşur. Bu baloncuklar patlayarak ülsere yaralar meydana gelir. Erkekte penis başı veya gövdesinde, kadında genital bölge dış kısımda, vajen içinde veya rahim ağzında görülür. Bazen ateş, halsizlik, ağrı, bezeler olabilir. 3- 4 hafta sürüp tekrarlayabilir. Tanıda antijen testleri yararlıdır.”
 
SİFİLİZ (FRENGİ):
Sistemik bir hastalık olan frenginin 3 evresi olduğuna dikkat çeken Opr. Dr. Palaz şu bilgileri verdi:
 
“- İlk evresi birinci yılda ülser dönemidir. Temastan 3 ay sonra (2-6 hafta) temas bölgesinde tek ağrısız ülser gelişir. Bölgesel beze ele gelebilir. Birinci dönemde VDRL testi pozitiftir. FTA-ABS veya TPFA kanda bakılır.
- İkinci evrede saç dökülmesi, döküntüler, kondülama lata, yaygın bezeler meydana gelir.
  -Üçüncü evre sistemik tutulumun ön planda olduğu bir evre olup günümüzde pek görülmemektedir.
- Şankroid ise ağrılı ülser olup etkeni H. Ducrei’dir. Hastalarda ülserleşmiş bezeler de bulunabilir.”
 
GENİTAL SİĞİLLER
 
“HPV virüslerin tip 6-11 en sık tipleri ile oluşur” diyen Opr. Dr. Palaz, şunları söyledi:
 
“Bazen tek bazen çok, karnabahar gibi ağrısız lezyonlardır. HPV’nin 16-18-31-33-35 tipleri ise rahim ağzı kanseri nedenidir ve bu tiplere karşı aşılar geliştirilmiştir. Genç kızların, hatta erkeklerin cinsel yaşam başlamadan bu aşıları olmaları önerilmektedir.
 
Ses tellerinde bile siğil görülebilmektedir. Siğillerin tedavisi dondurma, yakma veya ilaçla olmaktadır” şeklinde konuştu.
 
MOLLUSCUM CONTAGIOSUM:
 
Bu lezyonların küçük, ortası pembe beyaz, sıkınca peynir gibi madde çıkan lezyonlar bulunduğunu ifade eden Opr. Dr. Palaz, tedavisinin dondurma veya yakma olduğunu, cinsel dışı yollarla da bulaşabileceğini kaydetti.
 
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARDAN KORUNMA
 
Korunma için kondom kullanımının çok önemli olduğunu belirten Opr. Dr. Palaz, sağlıklı cinsel yaşam biçiminin desteklenmesi, riskli kişilerin taramadan geçirilmelisi, tedavide eşlerin birlikte tedavisi gerektiğini sözlerine ekledi.

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Opr. Dr. Engin PALAZ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 16:14:13