Çocuklarda kazara içilen yakıcı maddeler yemek borusu darlığından ölüme kadar değişen önemli sonuçlara neden olmaktadır. Özellikle başlangıç safhasındaki tedavi planı oldukça önemlidir.
Yemek borusu yanığı, tuz ruhu, kezzap, kireç sökücü gibi asit içerikli temizlik malzemelerinin yanlışlıkla, az miktarda da olsa içilmesiyle gelişiyor. Yemek borusu yanıklarında tıbbi veya cerrahi tedavilere rağmen yutma zorluğu gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.
Tedavi uzun yıllar sürebilir
Çocuklarda yemek borusu (özofagus) yanıklarının sıkça karşılaşılan sağlık sorunlarından biri olduğunu belirten Hastanemiz Çocuk Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Nevzat Uçaner, bu yanıkların aylar, hatta yıllar süren bir tedavi süreci gerektirdiğini söyledi.
Yemek borusu yanıklarının genellikle kireç sökücü ve yağ sökücü olarak bilinen maddelerin az miktarda da olsa yanlışlıkla içilmesi sonucu oluştuğunu anlatan Opr. Dr. Uçaner, yanıkların yemek borusunda meydana getirdiği tahribatla ilgili şu bilgileri verdi:
“Çamaşır suyu ve deterjanların içilmesiyle de yemek borusunda yanıklar oluşmakta, ancak bunlar daha yüzeysel yanıklar olduğu için kalıcı hasar meydana getirmemektedir.
Yağ çözücü, kireç çözücü, kezzap ve tuz ruhu benzeri maddelerin içilmesiyle, yemek borusunda oluşan oldukça ağır hasarlı yanıklar nedeniyle darlıklar ve bunun sonucu ciddi yutma zorluklarıyla karşılaşmaktayız. Hastalar bazen suyu bile yutmakta zorluk çekerler.”
Hasta kusturulmamalıdır
Yemek borusu yanıklarında hastanın kesinlikle kusturulmaması gerektiğini vurgulayan Opr. Dr. Uçaner, bu vakalarda neler yapılması gerektiği şöyle sıraladı:
“Hasta kesinlikle kusturulmamalıdır. Kusma aynı yerin ikinci kez yanmasına sebep olmaktadır. Çoğu aile zehirlenme endişesiyle süt, yoğurt benzeri şeyler içirerek çocuğu kusturmaya çalışırlar. Mide yıkanmasının da herhangi bir yararı yoktur.
Hastaya ilk anda serum takılmalı ve 2-3 gün damardan beslenmeli, ağız yoluyla herhangi bir şey verilmemelidir. İçtiği söylenen madde mümkünse doktor tarafından görülmeli, içip içmediği tam olarak araştırılmalıdır.
Hasta hastaneye yatırılarak, ilk üç gün gözetim altında tutulmalı ve içilen maddenin özofagusta (yemek borusunda) oluşturduğu zararın tespiti için özofagoskopi yapılmalıdır.”
Özofagoskopi nedir?
Yemek borusunda meydana gelen yanık sonucu oluşan hasarın derecesini saptamak için ‘Özofagoskopi’ uyguladıklarını belirten Opr. Dr. Uçaner, “Bu sistem, ucu ışıklı boru şeklindeki aletle hastayı genel anestezi altında muayene etmeye yarar. Bu şekilde yemek borusundaki hasarın derecesi tam olarak saptanabilir” dedi.
Yanık saptandıktan sonra yapılması gerekenler
Yemek borusunda yanık saptandıktan sonraki aşamada hastanın ilk üç hafta sıvı gıdalarla beslenmesi gerektiğinin altını çizen Opr. Dr. Uçaner, “Olası enfeksiyonun önlenmesi için uygun antibiyotik tedavisine başlanması gerekmektedir. Sistemik kortizon tedavisinin herhangi bir yararı olduğu ispatlanamamıştır. İlk 3-4 haftayı takiben çekilen özofagus grafilerinde darlık saptanırsa belirli aralıklarla genişletmeler yapılmalıdır. Hastaların yarıya yakını genişletmelerden yararlanmaktadır” diye konuştu.
Son çare cerrahi girişimdir
Bilinen tüm tıbbi yöntemlerin denenmesine rağmen yemek borusundaki darlığın devam etmesi durumunda cerrahi yöntemlere geçilmesi gerektiğini söyleyen Opr. Dr. Uçaner, şöyle devam etti:
“En iyi özofagus, hastanın kendi özofagusudur’ ilkesinden hareketle yemek borusu olabildiğince korunmalıdır. Ancak, bu başarılamazsa cerrahi girişimler son seçenek olarak kullanılmalıdır. Ameliyatta fonksiyon göstermeyen yemek borusu yerine, kalınbağırsak, ince bağırsak veya mideden hazırlanan tüpler getirilmekte ve yeni bir özofagus oluşturulmaktadır.”
Tam iyileşme olmaz
Yemek borusu yanıklarında birçok cerrahi yöntemin denendiğini ifade eden Opr. Dr. Uçaner, ameliyat sonrası yaşanan sıkıntılara değinerek, “Ameliyat sonrası yeniden yutma zorluğu, ülserler ve benzeri sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunların halledilmesi veya azaltılması oldukça zordur” uyarısını yaptı.
Yakıcı maddeler çocuklardan uzak tutulmalı
Yanıkların önüne geçilmesi için öncelikle yetişkinlere büyük görev düştüğünü vurgulayan Opr. Dr. Uçaner, aile bireylerinin, çocuklarının bu tür maddelere ulaşmasını engelleyecek önlemleri alması gerektiğini söyledi. Bu tür vakaların daha çok kırsal kesimde, çok çocuklu ve sosyo - ekonomik düzeyi düşük ailelerde görüldüğüne dikkat çeken Opr. Dr. Uçaner, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu maddelerin açıkta satılması engellenmeli ve yerel yönetimlerle işbirliği yapılarak, yeterli önlemler alınmalıdır. Açıkta satılan deterjan ve benzeri maddeler bazen su veya kola şişesi içinde satılmakta ve bu durum çocuk için bilinmeden hazırlanmış bir tuzak olmaktadır. Ayrıca özellikle annelere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
İlaçlar, deterjanlar, yağ ve kireç çözücüler, tuz ruhu, kezzap gibi yakıcı maddeler, mutlaka çocukların erişemeyeceği yerlerde muhafaza edilmelidir. Küçük bir ihmal yemek borusunda ciddi yanıklara yol açmakta ve bunun sonucu oluşan darlıkların tedavisi uzun zaman (aylar hatta bazen yıllar) almaktadır. Anne ve babalar uyarılmalı, çocuklara okul öncesinden başlayarak ciddi bir eğitim verilmelidir.”