Obezite, birçok hastalığın meydana gelmesinde büyük role sahiptir, diz ağrıları obezitenin neden olduğu rahatsızlıklar arasındadır. Kilolar sebebiyle dizlere ağır yük biner ve dizlerde ciddi sorunlar meydana gelir.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Bülent Sever, osteoartrit’in (kireçlenme), daha çok tek eklem tutan, orta ve ileri yaşlarda görülebilen ve klinik olarak da ağrı şikâyeti ile devam eden bir rahatsızlık olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Sever, “Osteoartrit kadınlarda daha sık görülür. En önemli sebepleri arasında genetik faktörler olmakla birlikte, çevresel etmenler arasında artık en kuvvetli faktör olarak obezite kabul edilmektedir” dedi.
Vücut kitle indeksi 20’nin altında olan bir kişinin diz ekleminde osteoartrit ya da halk arasında kireçlenme görülme riskinin 0,1 iken, vücut kitle indeksi 36’nın üzerine çıkması yani obezitenin oluşması durumunda bu riskin 13,6’ya yükseldiğini belirten Doç. Dr. Sever , “Bu da obezitenin, dizdeki kireçlenme yani osteoartrit dediğimiz hastalıkta ne kadar önemli bir yer kapladığını göstermektedir” ifadelerini kullandı.
Kilo arttıkça dokular aşınır
Obezitenin, osteoartriti ya da dizde yük taşıyan eklemlerdeki sıkıntıları artırdığını kaydeden Doç. Dr. Sever, şöyle devam etti: “Diz, kalça, ayak bileği gibi yük taşıyan eklemlerde bu yükü taşıyan mekanizma, bu eklemlerdeki kıkırdak dokusudur. Bu kıkırdak doku, kolajen bir yapıda olup, belli bir dayanıklılığı, direnci ve kuvveti vardır. Bu dayanıklılık, direnç ve kuvvet öncelikle aileden genetiğe ya da ırksal dediğimiz bir takım şeylere bağlıdır. Ancak ne kadar kuvvetli olursa olsun, bir doku üzerine binen yük arttıkça, doku da haliyle aşınacaktır. Vücut kitle indeksi yüksek olan yani obez dediğimiz bir hastanın kıkırdaklarına binen yük çok daha fazla olacaktır.
Yükün artması, dokunun da kuvvetine rağmen aşınmasını artıracaktır. Vücut kitle indeksi düşük olan normal ağırlıktaki bir hastaya göre kıkırdağa binen yük çok daha fazla olacaktır. Bu fazla yük de kıkırdağın ne kadar kuvvetli, genetik geçişi ne kadar sağlam ya da kolajen yapısı ne kadar iyi olursa olsun, bu yapının aşınmasına neden olacaktır. Yük azaldığı takdirde ise kıkırdak doku ya da kolajen doku çok dirençli olmasa da daha uzun süre yaşayabilecektir.”
Vücut ağırlığı ne kadar fazla olursa, kıkırdaktaki harabiyetin de o kadar fazla olacağını ve sorunun ‘dizde kıkırdak dökülmesi’ denilen kireçlenmeye dönüşeceğine dikkati çeken Doç. Dr. Sever, “Peki bir insan obez ise ya da hayatının belli bir sürecini bu şekilde yaşadıysa, kıkırdağa fazlaca yük bindiyse ve kıkırdakta aşınma ya da hasar oluşmuşsa ancak bu hasta zayıflarsa nasıl bir etkisi olabilir? ‘Zararın neresinden dönülürse kardır’ mantığıyla olaya yaklaşmamız gerekiyor. Mutlaka zayıflamak kıkırdağa binen yükü azaltacağından, en azından sağlam kalan kıkırdağın korunması açısından olumlu yönden etkili olacaktır” diye konuştu:
Obez hastaların kireçlenme tedavisi daha zor bir süreç
Ortopedik açıdan bakıldığında, obezitenin ya da vücut kitle indeksinin yüksek olmasının yükü taşıyan eklemlerde sorunlara yol açtığının altını çizen Doç. Dr. Sever, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunların daha çok kalça, diz ve ayak bileğinde direkt olarak kıkırdak yıkımına ve bu nedenle de dizde kireçlenme ve diz ameliyatlarına yol açtığı bilinmektedir. Tıp; insanların iyiliği ve sağlığı için vardır. Bunların önlenmesi amacıyla obezitenin yani vücut kitle indeksinin azaltılmasında uygulanan cerrahi gerek tıbbi yöntemleri ortopedi hekimleri olarak destekliyoruz.
Diyelim ki; obeziteyi azaltarak, belli sağlam dokuları, en azından sağlam kıkırdağı korumaya çalıştık ancak deformasyon daha ileri bir aşamada ve hasta belli bir yaşta, hala obez ve artık protez, yani artroplasti ameliyatı olacak duruma gelmiş. Bu hastaların kireçlenme tedavisi nedeniyle yapılan protez ameliyatlarının daha kısa süreli, başarısızlık oranının ise daha yüksek olduğu, yapılan protez ameliyatının ömrünün daha kısa olduğu çalışmalarla kanıtlanmıştır.”
Hastalara ameliyattan önce zayıflamalarını öneriyoruz
“Diz çok kötü, kıkırdaklar çok aşınmış bir hastaya protez ameliyatı yapılacaksa öncelikle hastanın zayıflatılması, obezitesiyle mücadele, yaptığımız ameliyatın sağ kalımını, başarısını artıracaktır” diyen Yrd. Doç. Dr. Sever, şunları kaydetti: “Dizin çok ileri seviyede kireçlenmesi durumunda bile yapacağımız ameliyatın başarılı olması için hastanın yine de zayıflaması gereklidir. Çok obez bir hastaya bu ameliyatları önermiyoruz. ‘Zayıfla da gel’ tarzında bir ifade kullanmak istemesek de, işin doğrusu ortopedi hekimlerinin eli kolu bu şekilde bağlanıyor. Çünkü şişman hastaya protez yapmak demek o hastanın hem yapılacak ameliyatın başarısını düşürerek hekimin moralini bozacak hem de hastanın iyileşme şansını düşürecektir.
Dizlerdeki önemli sorunlardan biri de menüsküs yani diz bağı yırtıkları ve yaralanmalarıdır. Bedensel olarak aktif ve vücut kitle indeksi yüksek hastalarda bu bağ yaralanmaları ve menüsküs yırtıklarının oluşum riskinin daha yüksek olduğuna dair çalışmalar var. Bu nedenle sadece diz, kıkırdak değil, dizin stabilitesini sağlayan bağlar da obezite de risk altındadır.”
Yrd. Doç. Dr. Sever, kilonun her yaş grubunda, önemli bir sağlık sorunu olarak ortaya çıktığını ve sadece hastaların değil, onlara teşhis koyan, tedavilerini geçekleştiren hekimler için zorluklar getirdiğini de sözlerine ekledi.