• ÇOCUK HASTALIKLARI /

Fenilketonüri

Fenilketonüri kalıtsal bir metabolik hastalıktır. Bu hastalıkla doğan çocuklar proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli bir amino asiti metabolize edemezler. Sonuçta kanda ve diğer vücut sıvılarında artmış olan fenilalanin ve onun artıkları çocuğun gelişmekte olan beyninde hasar yapar ve ileri derecede zihinsel özürlü olmasına ve sinir sistemini ilgilendiren daha birçok belirtinin ortaya çıkmasına neden olur.
 
Fenilketonüri hastalığının kalıtsal olduğunu belirten SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğr. Üyelerinden Doç. Dr. Yusuf Ünal Sarıkabadayı, “Besinlerle alınan ve vücutta kaslarda bulunan proteinlerden oluşan fenilalaninin tirozine dönüşümünde rol alan fenilalanin hidroksilaz (PAH) enzim eksikliği ya da bu enzimin kofaktörü (enzimin çalışması için gerekli olan proteinin yapısında bulunmayan madde) olan tetrahidrobiopterin; metabolizma bozuklukları sonucunda görülmektedir. Fenilketonürili çocuğun anne ve babasında fenilalanin hidroksilaz enzimi yapımında sorumlu biri normal diğeri bozuk iki gen vardır” dedi.
 
Anne ve babasından bozuk genleri alan çocuğun fenilketonüri hastalığı ile doğduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, “Anne ve baba taşıyıcı olduğunda her çocuğun fenilketonürili olma olasılığı yüzde 25’tir. Fenilketonüri, Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde her 10.000 – 30.000 yeni doğanda bir görülmesine karşın ülkemizde 3.000 – 4.500 yenidoğandan birinde görülmektedir. Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü ülkelerden biridir” diye konuştu.
 
Belirtiler ilk aylarda fark edilmeyebilir
 
Fenilketonüri hastalığı olan bebekleri sağlıklı bebeklerden ayıran özelliklerin ilk birkaç ay içerisinde fark edilmeyebileceğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, şöyle devam etti:
 
“Ancak tedavi edilemeyen fenilketonürili çocuklarda 5. - 6. aylardan sonra zekâdaki gerileme belirgin hale gelir. Akranlarından farklı olarak oturma, yürüme ve konuşma gibi becerileri kazanamazlar. Beyin gelişimleri normal olmadığından başları da küçük kalır. FKU klinik olarak zekâ gelişim ve beyin fonksiyonlarında gerilik görülürken metabolik olarak da kanda fenilalanin düzeyi artmaktadır. Bazı vakalarda inatçı kusmalar tanımlanmıştır.”
 
Genel bir büyüme geriliği gözlenir
 
Çocuk büyüdükçe nörolojik bulguların da kendini göstermeye başladığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, şunları kaydetti:
 
“Yavaş gelişen zeka geriliği, çevreye ilgisizlik, kas tonusunun artması, hiperaktivite, amaçsız hareketler, ritmik sallanma, toprak yeme alışkanlığı ve anormal kas aktiviteleri, yüzde 25 olguda kasılma atakları, yüzde 50’sinden fazlasında EEG anormallikleri ve mikrosefali önemli bulgularındandır. Bu çocuklarda aslında genel bir büyüme geriliği gözlenmektedir. Fenilketonüri hastalığı olan çocuklarda görülen diğer belirtileri de şöyle sıraladı:
 
“Deri açısından tirozin – melanin (cilde rengini veren madde) yapımının engellenmesi nedeni ile bu hastaların derileri açık tenlidir ve gözleri renklidir. Hastalarda bazen seboreik veya ekzematoid, skleroderma benzeri deri lezyonları görülmektedir. Tedavi edilmeyen çocukların terlerinde küf kokusu vardır. Hastalarda diş anomalileri de gözlenmektedir. Geniş aralıklı dişlerle birlikte, diş mine gelişim geriliği, belirgin üst çene kemiği görülmektedir”.
 
Erken teşhiste tedavi edilebilir
 
Fenilketonüri hastalığının, yenidoğan döneminde bebeğin topuğundan alınan bir damla kanın incelenmesi ile teşhis edilebileceğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, şu bilgileri paylaştı.
 
“Bu nedenle fenilketonüri hastalığı ile doğan bebeğin beyni etkilenmeden erken  tanımlanması ve diyet tedavisine alınması çok önemlidir. Diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yenidoğanları kapsayan fenilketonüri taraması uygulanmaktadır. Erken teşhis edildiğinde fenilketonüri tedavi edilebilen bir hastalıktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bebek 2-3 gün iyi beslendikten sonra, topuk kanı verilmelidir. İyi beslenmeden alınan topuk kanında, yalancı negatif sonuçlar çıkabilmekte, bu da tanının konulması ve bebeğin beyninin zarar görmesine sebep olabilmektedir.
 
Hangi yaşta olursa olsun, zeka geriliği veya nedeni bilinmeyen hiperaktivite, sinirli ve saldırgan davranışlar, kendine dönük yıkıcı davranışları ve toprak yemesi olan vakalarda fenilketonüri  akılda bulundurulmalıdır”. Fenilketonüri  için klasik ve kliniği daha hafif alt tipler tanımlanmıştır. Klasik FKU’da kanda fenilalanin düzeyi >20 mg/dL ve idrarda fenilketonlar (fenilpiruvat, fenilasetat) bulunmaktadır.
 
Hafif alt tiplerde ise kanda fenilalanin düzeyi 2-20 mg/dL arasındadır ve idrarda fenilketonlar yoktur. Fenilketonüri de demir-3-klorür testi ile idrarda fenilpiruvat atılımının gösterilmesi tanıda değerlidir. Yaygın olarak dünyada ve ülkemizde Gutrie testi ile yenidoğanlarda topuk kanından FKU tanısı ve taraması yapılmaktadır. Bu testin duyarlılığı >%90, yalancı pozitiflik oranı <%1’dir.”
 
Radikal bir tedavisi yoktur
 
Tedavide genel ilkenin gıda ile alınan fenilalanin miktarını azaltarak kan fenilalanin düzeyini normal sınırlar içinde tutmak olduğunu bildiren Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, “Fenilketonüri ömür boyu hassasiyet, programlı ve multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Radikal bir tedavisi halen yoktur. Ancak tedavilerde amaç kan fenilalanin düzeyini düşürmek veya normale indirerek beyin hasarını önlemektir. Tedaviye mümkün olan en erken sürede (doğumdan sonraki ilk hafta) başlanmalıdır. Kan fenilalanin düzeyi >10mg/dL olan her vaka tedavi edilmelidir” ifadelerine yer verdi.
 
Diyet tedavisi çok önemli
 
Diyet tedavisi için fenilalanini çok azaltılmış veya fenilalanin içermeyen özel ve ilaç niteliğindeki mamaların ve protein içeriği azaltılmış un, ekmek, makarna gibi ürünlerin kullanılması gerektiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, şöyle konuştu:
 
“Fenilketonüri hastalığı özel olarak üretilmiş düşük proteinli diyet ürünleri ile uygun bir şekilde tedavi edilirse hastanın normal zekaya kavuşması mümkündür. Ayrıca diyetle birlikte fenilalanin düzeyini yükselten nedenlerden uzak kalınmalıdır. Örneğin enfeksiyonlar, travmalar, cerrahi girişimler sonucu artmış katabolizma, diğer esansiyel amino asitlerin ve/veya enerjinin yetersiz alınması, büyüme hızının yavaşlaması sonucu azalmış fenilalanin gereksinimi ve tedaviye uyum gibi.
 
Diyet tedavisi kesildiğinde algılama fonksiyonlarda bozulma, konsantrasyon süresinde kısalma, unutkanlık, depresyon, anksiyete, agorafobi, benlik saygısında azalma ve ani nörolojik tablolar gelişebilir. Enzim yerine koyma tedavisi ve gen tedavisi henüz hayvansal deney aşamasında olup, ayrıca diyet tedavisine ek olarak, alternatif tedaviler de verilmektedir.”
 
Maternal Fenilketonüri / HPA
 
Annenin FKU olması durumunda annedeki yüksek fenillanin seviyesinin gelişen bebekte kalıcı hasara neden olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Sarıkabadayı, sözlerini şöyle tamamladı:
 
“Bebekte mikrosefali, zeka geriliği, kalp anomalileri, düşük doğum ağırlığı görülmektedir. Bu nedenle fenilketonürili ya da HPA’li her kadın gebelik boyunca hatta gebe kalma düşüncesi döneminde tedavi edilmelidir. Gebelikten en az üç ay öncesinde kan fenilalanin düzeyinin <6mg/dL olması, fenilalanin düzeyinin haftada iki kez ya da en az hafta bir kez kontrol edilmesi, B12, folik asit gibi diğer vitamin ve diyet ürünlerinin alımına özen gösterilmesi, anne adayına psikososyal destek verilmesi sağlanmalıdır.”
 
Doç. Dr. Yusuf Ünal SARIKABADAYI 
SANKO Üniversitesi Tıp Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD Başkanı

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 12:52:41