• KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM /

Gebelik ve Beslenme

Gebelik bir kadının hayatı boyunca yaşadığı en farklı dönemdir. Bu dönemde kadın vücudunda gerek ruhsal gerekse de işlevsel birçok değişiklik oluşmaktadır. Gebeliğin başlarından itibaren vücudun enerji ihtiyacı belirgin ölçüde arttığından mümkün olduğunca farklı gıdalarla besin çeşitliliğini artırmak büyük önem taşımaktadır.
 
SANKO Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Çağdaş Demiroğlu, “Normalde hepimiz günde 3 kez ana öğün ile besleniriz. Bu besinler vücudumuzda parçalanıp enerji kaynağı ve gerekli dokularda yapıtaşı olarak kullanılır. Gebelerde ise bu süreç annede değişimlerle birlikte bebekte de hızlı bir büyüme olduğundan gebe olmayan insanlara göre daha hızlı ve yoğun bir şekilde işlemektedir” dedi.
 
Bebeğin anne karnında birçok vitamin ve minerale ihtiyaç duyduğunu belirten Opr. Dr. Demiroğlu, gebelere beslenme ile ilgili şu önerilerde bulundu:
“Gebelerin kahvaltı, öğle ve akşam yemeğinden oluşan 3 ana öğün yanında 3 ara öğün yapmaları gerekmektedir. Ara öğünler meyve, karışık kuruyemiş, haşlanmış sebzeler, süt, yoğurt gibi besinlerden oluşabilir. Bu sayılan besinlerden bir ya da birkaçını az miktarlarda birleştirerek ara öğünler oluşturulabilir. Ara öğünler kişinin kendi uyku ve uyanıklık saatlerine göre ayarlanmalıdır.”
 
Gebelikte su ihtiyacı
 
Gebeliğin tansiyonun düşmesine yol açan bir durum olduğuna dikkat çeken Opr. Dr. Demiroğlu, “Gebelikte bebeğin su ihtiyacı da anneden karşılanacağından günlük 2 litrenin üzerinde sıvı alımı hayati önem taşımaktadır. Bu kliniğe gelen gebelere olmazsa olmaz ilk önerimizdir” ifadelerini kullandı.
 
Gebelikte diyet yapılabilir mi?
 
Gebelik sürecinin anne ve bebeğin enerji, vitamin, mineral ve proteinlere yoğun ihtiyaç duyduğu bir dönem olduğunu, bu nedenle gebelikte diyet yapmanın ve öğün atlamanın uygun olmadığını vurgulayan Opr. Dr. Demiroğlu, şöyle devam etti:
 
“Bununla birlikte gebelikte kilo verilmesi mümkün olup bu kişinin öğünlerinin ve yiyeceklerinin ayarlanması sonucunda kendiliğinden gelişebilir. Fazla kilolu bir gebenin beyaz ekmekten kaçınması, tam buğday ekmeğine geçmesi ve aynı zamanda günlük alınan ekmek miktarını azaltması önerilebilir.
 
Günlük alınan su miktarı gebelikteki kilo düzenlemesinde çok önemlidir. Bazı gebelerde ara öğün sayısını 3’ten 2’ye indirmek, bazılarında ise öğün içeriklerini kısmadan yenilen miktarı düzenlemek yeterlidir. Bu şekilde bir gebe kilo ayarlamasını doğuma kadar yaparak hem gerekli besinleri almış olur hem de kilosunu kontrol altına almış olur.”
 
Gebelikte karbonhidrat alımı nasıl olmalı?
 
Gebelikte hem anne hem de bebek için temel enerji kaynağının karbonhidratlar olduğunu dile getiren Opr. Dr. Demiroğlu, günlük tüketilen karbonhidrat miktarının 175 gramın altına düşmemesi gerektiğini belirtti.
 
Karbonhidratın hangi yolla ve hangi besinlerle alınacağının önemli olduğunu vurgulayan Opr. Dr. Demiroğlu, şunları söyledi:
 
“Ülkemizde çokça tartışılan gebelik şekeri de bu haftalarda ortaya çıktığından bu konuya ayrıca dikkat etmek gerekir. Kliniğimizde anne adaylarına karbonhidrat alımı konusunda herhangi kısıtlama getirmiyoruz ancak karbonhidratı yani şekeri hangi yollarla alacağını anlatıyoruz.
 
Gebelerde rafine yani işlenmiş şekerlerin kullanımı hem ani kan şekeri değişikliklerine yol açıp hem de gereksiz kilo alımına neden olarak gebelik sürecine zarar vermektedir. Çaya atılan küp şeker dahi bu duruma yol açabilmektedir. Liften zengin ve posalı yiyecekler tüketerek kan şekerinin daha yavaş yükselmesi gebelik şekeri oluşumunu belirgin olarak azaltmaktadır. Bu nedenle günlük beslenmede sebze, meyve, tahıllı gıda ve baklagiller mutlaka bulunmalıdır.”
 
Gebelikte protein alımı neden çok önemli?
 
Gebelik döneminin hem annenin vücudunun ihtiyaçlarının artması hem de bebeğin büyüme ve gelişme sürecinde olması nedeniyle yoğun yapım aşaması ile geçtiğini vurgulayan Opr. Dr. Demiroğlu, “Vücudun temel yapı taşı proteinler olduğunu, bu nedenle de gebeliğin hangi ayı olursa olsun besinlerle protein alımı çok önem taşıdığını bildirdi.
 
Proteinin yeterli alınmadığı takdirde bebekte gelişme problemleri, annede ise kas kayıplarının ortaya çıkabildiğini anımsatan Opr. Dr. Demiroğlu, “Gebelerde protein alımı kırmızı et, balık, yumurta, yoğurt, peynir, süt gibi hayvansal kaynaklardan sağlanabilmektedir. Bitkisel kökenli protein içeren besinlerle bu gıdaları bir arada kullanmak protein alımını artıracak ve daha sağlıklı bir öğün ortaya çıkaracaktır. Bitkisel kökenli protein içeren yiyecekler arasında bulgur, nohut, mercimek gibi tahıl ve baklagiller bulunmaktadır. Örneğin bir öğünde et ve balık tarzı bir protein kaynağı ana yemeğinizse yanına bulgur pilavı ya da mercimek çorbası eklenebilir. Bu gıdalara yoğurt ya da ayran eklenerek bitkisel ve hayvansal protein alımı dengelenebilir” diye konuştu.
 
Günlük öğünlerinizdeki yağ kullanımına dikkat!
 
Gebelik sürecinde yağ alımının önemli olduğuna işaret eden Opr. Dr. Demiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Gıdaları hazırlarken kullanılan yağların, gebeliğin her haftasında büyük önem taşımaktadır. Bebeğinizin ve sizin ilk enerji kaynağınız glikoz, yani şeker olup ikinci enerji kaynağı ise yağlardır. Bu nedenle her gebede kolesterol ve yağ değerleri normal insanlardakinden daha yüksektir. Özellikle hayvansal yağların alımı gebelikte anneden kilo alımında bozulmaya yol açmaktadır. Bu nedenle gebelik sürecinde hayvansal yağların azaltılmasını ve daha çok bitkisel yağların kullanımını öneriyoruz. Yemeklerin zeytinyağı, fındık veya kanola gibi bitkisel yağlarla yapılması sağlık açısından önemlidir. Balık, ceviz, keten tohumu gibi gıdalarla da doymamış yağ alımı artırılabilir.”
 
Gebelik sürecinde kalsiyum ve K vitamini alımı
 
Annenin kemik yoğunluğunun korunması ve bebeğin gelişiminde aksama olmaması için kalsiyum alımının çok önemli olduğuna dikkat çeken Opr. Dr. Demiroğlu, gebelikte yeterli kalsiyum almayan anne adaylarında halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinen preeklampsi riskinin, bebekte ise gelişme geriliği ihtimalinin arttığını vurguladı.
 
Yeterli kalsiyum almayan kadınlarda ileri yaşlarda osteoporoz yani kemik erimesi gelişme riskinin arttığının altını çizen Opr. Dr. Demiroğlu, şunları kaydetti:
 
“Öğünlere süt, yoğurt, ayran, kefir, pekmez, tuzsuz fındık, fıstık, badem, ceviz, yeşil yapraklı sebzeler ve yeşilbiber ekleyerek günlük kalsiyum alımı artırılmalıdır. K vitamini vücuttaki pıhtılaşma faktörlerinin çalışmasını sağlamakla birlikte gebelik sonrası iyileşmeyi kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle özellikle gebeliğin son aylarında K vitamini alımının arttırılması önemlidir. Balık yanında kuru baklagiller, fesleğen, tere, maydanoz gibi sebzelerin tüketimi K vitamini alımı için önemlidir.”
 
Gebelikte kahve ve bitki çayları
 
Hamilelerde kafein alımının günlük 200 miligramı geçmemesi gerektiğini ifade eden Opr. Dr. Demiroğlu, uyarılarını şöyle sıraladı:
 
“Bu değer 5 fincan kahve, 7- 8 bardak çaya denk gelmektedir. Bu miktarların üzerindeki kafein alımının düşük riskini artırabileceği, düşük doğum ağırlığına ve bebeğin gelişiminde bozulmaya yol açabileceği gösterilmiştir. Tatlandırıcılarla ilgili yeterli bilimsel çalışma olmadığından gebelikte kullanımı önerilmemektedir.
           
Gebelikte bitkisel çay kullanımı ile ilgili yeterli bilimsel çalışma bulunmamakla birlikte 2 fincana kadar ıhlamur, zahter, nane- limon çayı, papatya çayı tüketilebilir. Bağırsak sorunları yaşayan gebelerde 2 fincana kadar rezene çayı önerilebilir. Gebelikte zayıflama çayları veya ödem atıcı çaylar kesinlikle içilmemelidir.”
 
Gebeliğin ilk üç ayında beslenme
 
“Gebeliğin ilk 3 ayı bebeğin tüm organlarının oluştuğu, beyin ve omurilik açıklıklarının kapandığı ve çoğu anomalinin ortaya çıktığı belki de gebeliğin en önemli dönemidir” diyen Opr. Dr. Demiroğlu, bu dönemde beslenmenin çok büyük önem taşıdığını belirtti.
 
Bu dönemin bulantının en fazla görüldüğü bir dönem olduğunu, bu nedenle beslenme bozukluğu açısından dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Opr. Dr. Demiroğlu, “Kilo alımına dikkat edilmeli ve gerekli besinler mutlaka günlük öğünlerden sağlanmalıdır. Gebeliğin ilk aylarında A, D, E, K, C, B6, B12 gibi vitaminleri; omega 3 gibi doymamış yaş asitlerini (Bitkisel yağlardan sağlanabilir); bakır, çinko, kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi mineralleri ve proteinden zengin gıdaları besinlerle almak çok önemlidir” ifadelerine yer verdi.
 
Bu besinlerle birlikte folik asit alımının da çok önemli olduğunu kaydeden Opr. Dr. Demiroğlu, yeşil yapraklı sebzelerde, mercimek ve kuru baklagillerde bolca folik asit bulunduğunu anlattı.
 
Bu dönemde ihtiyaç duyulan A vitamininin süt ürünleri, yumurta, sarı veya turuncu renkli sebze ve meyvelerden; E vitamininin ise brokoli, ıspanak, tuzsuz yer fıstığı, badem, fındık ve cevizden alınabileceğine vurgu yapan Opr. Dr. Demiroğlu,önerilerini şöyle sıraladı:
 
“K vitamini için yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve balık tüketebilir, C vitamini için ise turunçgiller, yeşilbiber, domates ve lahanadan faydalanabilirsiniz. Tam buğday içeren ekmekler, kepekli makarnalar, tahıl ve baklagiller B6 vitamini yönünden oldukça zengindir. B12 ihtiyacını et, süt ve süt ürünlerinden, yumurtadan karşılayabilirsiniz. Bu sayılan besinlerden farklı günlerde değişen miktarlarda günlük öğün ve ara öğünlere katılırsa çeşitli vitaminlerden yeterli miktarlarda alınmış olur. Vitaminlerin yanı sıra, çeşitli mineral ve proteinler için et, balık ve yumurta yenilmelidir. Fosfor açısından en zengin balıklar somon ve uskumrudur. Tüm bunları içeren bir beslenme programı oluşturursanız ayrıca vitamin takviyesine ihtiyaç kalmayacaktır. Folik asit bebeğin beyin ve omurilik gelişimine katkıda bulunacak ve sinir sistemi anormallikleri yaşama ihtimalini azaltacaktır. Bu sebeple folik asit takviyesi gebeliğin ilk 3 ayında mutlaka yapılmalıdır.”
 
Gebeliğin 3-6. ayında beslenme
 
Hamileliğin 12 ila 24’üncü haftaları arasını kapsayan bu süreçte bebeğin organ gelişimini tamamlayarak büyüme evresine girdiğini anlatan Opr. Dr. Demiroğlu, “Bu haftalarda ilk 12 haftadaki önerilere ek olarak demir ve D vitamini alımı özellikle önemlidir. Anne adayları bulantının azalmasıyla birlikte iştah artışı yaşayacaklarından kilo artışına dikkat etmek gerekir. Özellikle bu aylarda demir içeren gıda almaya özen gösterilmelidir. Demir ıspanak, lahana gibi bazı sebzelerde, et ve et ürünlerinde bolca bulunabilmektedir. Süt iyi bir demir ve kalsiyum kaynağıdır.” şeklinde konuştu.
 
Gebeliğin bu aylarında D vitamini başlanması Sağlık Bakanlığı tarafından da önerildiğini kaydeden Opr. Dr. Demiroğlu, “İklim uygunsa bolca güneşe çıkmak ve açık havada çok yormayacak yürüyüşler yaparak güneş ışığı almak D vitamini düzeyini artıracaktır. Gebeliğin 16. haftasından sonra ise gebede demir takviyesi yaparak gebenin demir eksikliğinden korunması çok önemlidir. Bu takviyeye doğumdan sonraki 3 aya kadar da devam edilerek kansızlık gelişimi önlenmelidir.” uyarısını yaptı.
 
Gebeliğin 6. ayından sonra beslenme
 
Bu dönemin gebeliğin 24- 40. haftaları arasını kapsadığına işaret eden Opr. Dr. Demiroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
 
“Beslenme için genel olarak ilk 6 ayda anlatılan öneriler geçerlidir. Bu haftalar gebelik sürecindeki en önemli besin ihtiyacının olacağı haftalardır. Bebek bu haftalardan sonra (özellikle son 2 ayda) belirgin şekilde kilo kazanacak, karnınız hızla büyüyecek ve bebek hedef kilosuna ulaşacaktır. Kabaca bebeğin kilo alımını şöyle hesaplayabiliriz; 6 aya kadar (gebeliğin 24. haftası) bir bebek yaklaşık olarak 600 gram ağırlığa ulaşacaktır, bundan sonraki 4 aylık sürede ise ortalama 3000 gramın üzerine çıkacaktır.
 
Gebeliği ikiye ayıracak olursak bebeğinizin organ gelişimi 6. aya kadar gerçekleşirken, bebeğin asıl kilo alımı ise 6. aydan sonra olmaktadır. Yani bebeğin doğum ağırlığının büyük çoğunluğu bu haftalarda oluşmaktadır.
 
Beslenme gebeliğin her döneminde hem anne adayı hem de bebek sağlığı için çok önemlidir. Gebeliğin doktor gözetiminde takibi sırasında gerekli besin takviyeleri önerilebilir.”

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Dr. Öğr. Üyesi Çağdaş DEMİROĞLU
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 16:16:24