Bel ve pelvik kuşak (özellikle kasık veya alt karın bölgesinde oluşan ağrı) ağrısı gebelikte en çok yaşanan kas-iskelet sistemi şikâyetlerinden biridir. Bel ve pelvik ağrısının kontrolünde en önemli yaklaşım gebenin erken dönemde eğitilmesidir. Anne adayını gebelikte ortaya çıkan değişikliklerle ilgili bilgilendirmek ve problemlerle baş edebilmesi için desteklemek fizyoterapistler için önemli bir görevdir.
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Arş. Gör. Uzm. Fzt. Meltem Uzun, bel ve pelvik kuşak ağrısının gebelik boyunca görülme sıklığının yüzde 24-90 oranında olduğunu söyledi.
Fizyoterapistlerin gebelere en çok destek verebileceği sorunların başında bel ve pelvik kuşak ağrısının geldiğini belirten Uzm. Fzt. Uzun, “Bu ağrılar uyku kalitesinin bozulması, günlük yaşamdaki aktivitelerin azalması ve iş gücü kayıplarına yol açabilmektedir. Bu durumun daha sonraki gebeliklerde de tekrarlama olasılığı çok yüksektir. Bel ve pelvik ağrılar gebeliğin herhangi bir döneminde görülebilmekle birlikte çoğunlukla 4- 7. aylarda ortaya çıkmaktadır. Ayakta durma, ağırlık taşıma, eğilme, oturma gibi durumlarda şiddetlenebilmektedir.” dedi.
Gebelik boyunca gebenin vücudunda ne tür değişimler görürüz?
Anne karnında fetüsün büyümesi ile birlikte annenin vücudunun ağırlık merkezinin öne doğru yer değiştirdiğini vurgulayan Uzm. Fzt. Uzun, gebelikte vücutta görülebilecek diğer değişimler hakkında şunları anlattı:
- “Bel çukuru ve sırt kavisi artar. Omuzlar öne doğru yuvarlanır, baş kıvrımı artarak baş öne doğru yer değiştirir, dizler geriye doğru pozisyonlanır.
- Gebelik boyunca değişen hormonlar sebebi ile eklemleri destekleyen bağlarda gevşeme oluşur.
- Fetüs büyüdükçe göğüs kafesi öne ve yanlara doğru genişler, diyafram kası yukarı doğru yer değiştirir.
- Karın kasları uzar ve zayıflar.
- Karın bölgesindeki organları aşağıdan destekleyen kas yapılarının oluşturduğu pelvik taban kasları aşağı doğru çöker ve zayıflar.”
Bel ve pelvik ağrısı durumlarında fizyoterapist yaklaşımları nelerdir?
Bel ve pelvik ağrısının kontrolünde en önemli yaklaşımın gebenin erken dönemde eğitilmesi olduğunu kaydeden Uzm. Fzt. Uzun, “Bu eğitimlerde vücut farkındalıklarının artırılması, günlük yaşamlarında vücut mekaniklerini nasıl kullanacakları ve nelere dikkat edecekleri ile ilgili önerilerde bulunulur” dedi.
Bel, pelvis ve karnı destekleyen kemerlerin omurgayı ve eklemleri destekleyerek ağrının giderilmesinde kullanılabileceğini bildiren Uzm. Fzt. Uzun, bu ağrılarda uygulanabilecek fizyoterapist yaklaşımlar hakkında şu bilgileri paylaştı:
- “Yumuşak dokuları destekleyerek dolaşımın düzenlenmesine yardımcı olan kinesio bant gibi özel bantlama teknikleri uygulanabilir.
- Ağrı giderici bir akım olan TENS, gebelerde hiçbir yan etkisi olmadığından kullanılabilir.
- Nefes ve gevşeme teknikleri ağrı kontrolünde etkili yöntemlerdir.
- Gerekli kasların kuvvetlendirilmesi ve esnetilmesine yönelik gebeye özel egzersiz yaklaşımları etkilidir.
- Uzman fizyoterapist eşliğinde grupla yapılan klinik yoga ve pilates gibi bütüncül egzersizler gebenin motivasyonu ve sosyalleşmesi açısından uygulanabilecek yöntemlerdir.
- Uzman fizyoterapistler tarafından elle yapılan tedavi teknikleri ağrının kısa sürede azalmasında oldukça etkilidir.
- Sıcak- soğuk uygulamalar doğru bölgelere, doğru sürelerde uygulanarak ağrı şiddetinin azalmasında katkıda bulunabilir.
- Uzman ve deneyimli kişiler tarafından yapılacak uygun masaj yaklaşımları ağrı kontrolünde kullanılan yöntemler arasındadır.”
Koruyucu prensipler nelerdir?
Uzanma ve uyuma sırasında destekli ve rahat pozisyonların tercih edilmesi gerektiğine dikkat çeken Uzm. Fzt. Uzun, yatış pozisyonlarında bütün eklemleri içerecek şekilde yastık benzeri destekler kullanılması gerektiğine vurgu yaptı.
Desteksiz bir şekilde gövdenin döndüğü hareketlerden kaçınılması gerektiğinin altını çizen Uzm. Fzt. Uzun, gebelerin bu ağrılardan kendini koruması için dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıraladı:
- “Dönme hareketleri pelvisi oluşturan eklemlere daha az yük binecek şekilde bacaklar açık dizler bükülü şekilde yapılmalıdır.
- Uzun süreli oturma ya da ayakta durma pozisyonundan kaçınılmalıdır.
- Tansiyon düşüklüğüne sebep olabileceğinden uzun süreli sırt üstü pozisyonda kalınmamalıdır.
- Oturma pozisyonunda pelvis oturağın arkasına tam dayanacak, ayaklar düz şekilde zemin tarafından tam destekli, uyluk destekli, uyluk bacak açısı 90 derece, omurga eğrilikleri korunacak ve bel küçük bir yastıkla destekli şekilde olmalıdır.
- Ayakta durma pozisyonunda ağırlık her iki ayağa eşit, ayaklar bir miktar ayrı ve hafif dışa dönük, dizler hafif gergin, omurga eğrileri korunacak ve simetrik şekilde pozisyonlanmalıdır.
- Ev süpürülürken elektrikli süpürge aleti gövdeye mümkün olduğunca yakın tutulmalı ve itip çekme hareketi yaparken gövde bükülmeden ileri geri hareket edilmelidir.
- Yerden bir cisim alırken bir ayak yerle temasta diğer diz bükülü olacak şekilde yüzey teması geniş tutulmalıdır.
- Diz üstü pozisyondan kalkmak için önce tek diz üzerine geri gelinip sonra her iki bacağa eşit ağırlık verecek şekilde zemini iterek iki bacak düzeltilmelidir.
- Ağırlık taşırken her iki tarafa eşit ağırlık dağılımı olmalı, ağırlık vücuda yakın tutulmalı ve gövde bir tarafa eğilmemelidir.”
Gebelik ve doğum sürecinin konforlu geçmesi için doğru bilgilendirme ve gerektiğinde doğru uygulamalara ulaşmanın önemli olduğuna vurgu yapan Uzm. Fzt. Uzun, “Anne adayını gebelikte ortaya çıkan değişikliklerle ilgili bilgilendirmek ve problemlerle baş etmek için desteklemenin fizyoterapistler için önemli bir görevdir” diyerek sözlerini tamamladı.