• BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ /

Gergin Omurilik Sendromu

Genellikle çocukluk çağlarında rastlanan Gergin Omurilik Sendromu, omuriliğin omurgaya göre fazla büyümesiyle gerginlik oluşturmasıdır. Doğumsal olabileceği gibi omurgaya yönelik cerrahi girişimlerden sonra da ortaya çıkabilen bu hastalıkta erken tanı büyük önem taşır.
 
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Kadir Çınar, Gergin Omurilik Sendromu’nu, “Omuriliğin, özellikle alt ucunda omuriliği çevreleyen yapılara anormal şekilde tespit olması sonucu gelişen ilerleyici bir nörolojik bozulmadır” diye tanımladı.
 
Bu hastalığın çoğunlukla çocukluk çağında olmakla beraber erişkin yaşlarda da görülebileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Çınar, Gergin Omurilik Sendromu’nun erişkinlerde omurilik tümörleri, bazı omurga ve omurilik ameliyatları sonrası görülebileceğini kaydetti.
 
Dr. Öğr. Üyesi Çınar, “Hastalığın gelişiminde temel neden, omuriliğin gerilmesine bağlı kan dolaşım bozukluğu ve bunun sonucunda oluşan hipoksidir (dokunun oksijensiz kalması)” dedi.
 
Oluşumu ve nedenleri
Anne rahmindeki insan embriyosunun santral sinir sistemi gelişimi için en kritik dönemin 18-32. günler arasındaki evre olduğuna dikkati çeken Dr. Öğr. ÜyesiÇınar, şöyle devam etti:
 
“Bu dönemde oluşacak problemler ve nöral tüpün (omuriliğin gelişimindeki evre) uygunsuz kapanması ‘Spinal Disrafizm’ dediğimiz bir dizi omurga ve omurilik hastalığına neden olmaktadır. Toplumda ‘Spina Bifida’ olarak bilinen bu problemler açık ve kapalı Spina Bifida olarak ikiye ayrılmaktadır. Meningosel ve meningomiyelosel adı altında omurganın özellikle alt kısmında içi su veya su ile beraber sinirlerle dolu keseler şeklinde görülen açık Spina Bifida, gebelikte gelişmiş tanı yöntemlerinin yaygın kullanımı ve gebelere erken dönemde başlanan vitamin B ve Folik asit sayesinde azalmıştır.”
 
Dr. Öğr. Üyesi Çınar, kapalı Spina Bifida grubunu oluşturan ve Gergin Omurilik Sendromu’na neden olan patolojileri ve bunların başlıca özelliklerini, şöyle sıraladı
 
Spinal Lipom
Bu patolojinin Gergin Omurilik Sendromu’nun en sık nedenlerinden birisi olduğunu ve kadınlarda daha sık görüldüğünü ifade eden Dr. Öğr. ÜyesiÇınar, “Yalnızca gerginliğe neden olmaz, özellikle bebeklik ve hamilelik dönemlerinde büyüyerek kitle etkisi yaparak sinir hasarlarına neden olur” saptamasını yaptı.
 
Yağlı ve Gergin Filum
Omuriliğin en alt ucu olan ve ‘Konus’ denilen yapının devamında ‘filum’ adı verilen esnek, ince bir doku bulunduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Çınar, “Bu yapının yağ içermesi ve 2 mm’den kalın olması sıkı/gergin filum olarak adlandırılır. Bu durum toplumda yüzde 4-6 sıklığında görülür ve klinik bulgu vermediği sürece normal olarak kabul edilir” ifadelerini kullandı.
 
Ayrık Omurilik Malformasyonu (Diastometomiyeli)
Bu durumu “Omurga kemiklerinin herhangi biri veya birilerinde, omurilik kanalına uzanan ve omuriliği ikiye ayıran kıkırdak veya kemik yapının bulunmasıdır” diye tanımlayan Dr. Öğr. Üyesi Çınar,  “Hemen her zaman bu hastaların omurilik alt ucu, normalde olması gereken 1 veya 2. bel omuru düzeyinin altında yerleşiktir. Bu anomali de kadınlarda daha sık görülür ve sıklıkla hastanın problem olan bölgesinin cildinde kıllanma artışı vardır. Hastaların yüzde 85’inde omurga anomalileri görülür” sözleri ile özetledi.
 
Dermal Sinüs Traktı
“Dermal Sinüs Traktı sıklıkla lumbosakral bölge dediğimiz belin alt bölgesinde görülür” diyen Dr. Öğr. Üyesi Çınar, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“İğne başı büyüklüğünden, birkaç mm ye kadar olabilen cilt çukurları şeklindedir. Omurilik kanalına, bazen de omuriliğe kadar devam eder ve potansiyel bir enfeksiyon odağı olması nedeni ile önemlidir. Dermal sinüs ile koksigeal çukuru klinik olarak ayırmak gerekir. Koksigeal çukur dediğimiz görünüm;  anüsün hemen üstünde sıklıkla anüsü 20 mm’den fazla geçmeyen ve gluteal yarık dediğimiz kalça kıvrımlarının içinde yer alan cilt görünümüdür. Bu görünüm olan hastalara herhengi bir tetkik yaptırmaya gerek yoktur. Dermal sinüs ise gluteal yarığın daha yukarısındadır ve etrafında tüylenme artışı olabilir.”
Gergin Omurilik Sendromunda klinik bulgular
 
Bu sendromda ortaya çıkabilecek bulguların cilt, nörolojik, ortopedik ve ürolojik bulgular olarak gruplandırılabileceğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi, bu bulguların yaşa göre değişebileceğini anımsattı.
 
Yenidoğan ve süt çocuğu döneminde sıklıkla cilt bulguları görülebileceğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Çınar, diğer bulgular hakkında şu bilgiyi verdi:
 
“Beraberinde taşma şeklinde idrar kaçırma, ayak deformiteleri olabilir. Okul çağı ve adelösanlarda bacaklarda his ve kuvvet kayıpları görülmeye başlar. Yürüme ve koşmasında daha önce problem olmayan çocukta bu alanlarda gerileme, yeni başlayan idrar kaçırma, skolyoz dediğimiz omurgada eğrilik, ayaklarda deformite gergin omurilik sendromunu düşündürmelidir. Erişkinlerde bel, perine ve bacak ağrısı, ereksiyon problemleri, sfinkter kusurları ön plandadır. Adelösan ve erişkinlerde ağrı, tipik olarak belde aşırı zorlanma veya fizik aktivite ile artar.”
 
Opr. Dr. Çınar, gergin omuriliğe eşlik eden ya da onun sebep olduğu klinik bulguların aşağıdaki başlıklar altında toplanabileceğin bildirdi:
 
Cilt bulguları
Gergin Omurilik Sendromu’nun ciltte birtakım değişikliklere neden olabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi. Çınar, “Ciltte yüzde 50 oranında değişiklik görülür. Bunlar genellikle orta hatta olmak üzere hemanjiom (ciltte kırmızı renk değişikliği), cilt altı lipom, cilt çıkıntısı, yoğun ya da bölgesel kıllanma, dermal sinüs açıklığı şeklindedir” dedi.
 
Nörolojik bulgular
Yüzde 75 sıklıkta görülen bu bulguların en sık bacaklarda ve ayakta güç kaybı, idrar kaçırma, bel ve bacak ağrısı, bacaklarda kasılmalar, his kaybı şeklinde görüldüğünü kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Çınar, nörolojik bulguların genellikle büyüme dönemlerinde ortaya çıktığını söyledi.
 
Ürolojik bulgular
Bu bulguların tespitinin yenidoğan ve bebeklerde çok zor olduğunu bildiren Dr. Öğr. Üyesi Çınar, “Daha büyük yaşlarda sık idrara çıkma, idrar kaçırma, mesaneyi tam boşaltamama, sık idrar yolu enfeksiyonu sık görülen bulgulardır” diye konuştu.
 
Ortopedik problemler
Ortopedik sağlık sorunlarının yüzde 75 oranında görüldüğünü ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Çınar, bunları şöyle sıraladı:
 
“İlerleyici skolyoz, kifoz, ayak deformiteleri, ayak büyüklüklerinde farklılık, ayağın içe veya dışa dönmesi, bacakta kas zayıflıkları, yürüme bozuklukları, kalça çıkıkları, bacak uzunluklarında farklılık ve ciltte ülserler.”
 
Omurga anomalileri
Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, omurga kemiklerinde değişik şekil bozuklukları görüldüğünü ve bu oranın yüzde 95 olduğunu bildirdi.
 
Anorektal anomaliler
Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, yüzde 10 ile 50 arasında görülebilen bu anomalilerin “İmperfore Anüs, Anal Atrezi, Trekeo-Özofagial Fistül vb. anomaliler” olduğunu söyledi.
 
TANISAL TETKİKLER
 
Radyolojik testler
Kemik yapıyı basit röntgen ve tomografi ile omurilik ve nöral diğer dokuları ise Magnetik Rezonans (MRG) ile değerlendirmek gerektiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Çınar,  böbrek ve mesaneyi değerlendirmek için de Abdominal Ultrason kullanıldığını belirtti.
 
Ürodinamik değerlendirme
Gergin Omurilik Sendromu’na bağlı böbrek ve mesane fonksiyonlarının hem tanısı hem de takibi açısından oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, “Ameliyat öncesi tüm hastalara ürodinamik testlerin yapılması gerekir. Bu testler hem ameliyat edilen hastaların uzun dönem takibinde, hem de ameliyatsız takip edilen hastaların cerrahi zamanlamasında kullanılır” dedi.
 
Elektrofizyolojik değerlendirme
Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, bu testin hastaların güç ve his kaybının değerlendirilmesi ve takibi açısından önemli olduğunu kaydetti.
 
Cerrahi tedavi
Gergin Omurilik Sendromu ilerleyici bir nörolojik bozukluk olduğu için tedavisinin de ameliyat olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, devamla şu görüşleri paylaştı:
 
“Cerrahi başarı için muayenesi ve tetkikleri eksiksiz, uygun hastanın seçimi şarttır. Ameliyat bazı patolojilerde çok basit iken kimi patolojilerde ise komplike ve yüksek risklidir. Ameliyatlarda mikroskop, TUR (yüksek devirli motor), ameliyat sırasında sinir hasarını kontrol için nöromonitor gibi teknolojik cihazların kullanımı riski azaltıp başarıyı artırmaktadır. Sonuçlar genel olarak patolojiye göre değişse de ameliyat sonrası ağrı kontrolü yüzde 50-80, nörolojik korunma yüzde 80-90, bağırsak ve mesane fonksiyonlarında düzelme yüzde 15-70, skolyoz düzelmesi ise yüzde 45-65 oranında olmaktadır.”
 
Komplikasyonlar
Bu hastalıkta iyi planlanmış tedavinin iyi sonuç verdiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, oluşabilecek komplikasyonlar hakkında şu bilgileri verdi:
 
“Ameliyat sonrası beyin omurilik sıvısının yara bölgesinden dışarıya kaçağı, menenjit, yara bölgesinde iyileşme güçlüğü, mesane fonksiyon bozukluğu, çok düşük bir oranda yeni güç kaybı olabilir. Hastalarda ameliyat bölgesinde yapışıklıklara bağlı yüzde 5-50 oranında tekrarlayıcı gergin omurilik sendromu oluştuğu bildirilmektedir. Sonuç olarak, iyi seçilmiş hasta gurubunda iyi planlanmış ameliyatla sonuçlar yüz güldürücü sonuçlar vermektedir”.

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Dr. Öğr. Üyesi Kadir ÇINAR
BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-02 10:27:36