• BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ /

Hidrosefali

Hidrosefali, “beyinde su toplanması” olarak da bilinen, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında beyin omurilik sıvısının normalin üzerinde birikmesi durumudur.
 
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Kadir Çınar, hidro=su ve sefali=baş kelimelerinin birleşiminden oluşan hidrosefalinin, beynin ventrikül denilen odacıklarında bulunan beyin omurilik sıvısının aşırı miktarda artışından kaynaklandığını ve bu durumun, kafa içindeki basıncın yükselip beynin zarar görmesine neden olacağını söyledi.

Çocuklarda ve yaşlılarda sık görülür

Klasik hidrosefalinin beyindeki su dolanım yollarında tıkanma ya da sıvı yapımı ve emilimi arasındaki dengenin bozulmasına bağlı olarak gelişen, ventriküllerde genişleme ve kafa içi basıncın artmasıyla seyreden klinik bir tablo olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Kadir Çınar, “Gerçek konjenital hidrosefalinin görülme sıklığı her 1000 canlı doğumda 1-1.5 arasında bildirilmiştir. Bununla birlikte diğer konjenital nörolojik hastalıklarla birlikte olan ve edinilmiş birçok kafa içi patolojiye bağlı olarak gelişen hidrosefali ile bu oran her 1000 canlı doğumda 3-4’e ulaşmaktadır. Hidrosefali her yaşta ama sıklıkla çocuklarda ve yaşlılarda görülür” dedi.

Omurilik sıvısının üç temel görevi var

Dr. Öğr. Üyesi Çınar,, erişkinde günlük üretimi yaklaşık 500 ml olan ve gün boyunca sürekli yapılıp geri emilen, beyni ve omuriliği saran beyin omurilik sıvısının “Beyin ve omuriliğe gelen darbelerin zararlı etkisini azaltmak, beynin beslenmesine ve atıkların taşınmasına yardımcı olmak, beyin ve omurilik arasında dolaşarak beyindeki basınç değişikliklerini düzenlemek” olmak üzere üç temel görevi olduğunu kaydetti.

BULGULAR

Hidrosefalide sık rastlanan bulguların yaş gruplarına göre değişkenlik gösterebildiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, şöyle devam etti: 

Yenidoğan (0-2ay)

Yenidoğanlarda (0-2 ay) baş normalden fazla büyür. Diğer belirtiler ise bıngıldakların gergin olması, kafa derisinin incelmesi, kafadaki damarların belirginleşmesi, kusma, huzursuzluk, gözlerin aşağıya kayması ve nöbet geçirme.

Çocuklarda (2 ay ve üstü)

2 ay ve üstü çocuklarda baş anormal büyür. Bıngıldakların geç kapanması, baş ağrısı, bulantı, kusma,  çift görme, huzursuzluk, yürüme veya konuşmada gerilik, iletişim bozukluğu, nöbetler diğer belirtilerdir. Daha büyük çocuklarda uyanık kalmada veya uyanmada zorluk görülebilir.

Orta yaşlı erişkinlerde

Orta yaşlı erişkinlerde görülen önemli bir belirti baş ağrısıdır. Bu yaş grubunda ayrıca uyuklama, denge bozukluğu, idrar kaçırma, kişilik bozuklukları, demans (bunama) ve görme bozuklukları görülür.

Yaşlılarda

Yaşlılarda iletişim kurmada bozukluk görülür. Ayrıca yürümede dengesizlik, hatırlamada zorluk, baş ağrısı, idrar kaçırma gibi bulgulara rastlanır. 

HİDROSEFALİ NEDENLERİ

Opr. Dr. Çınar, hidrosefali tanısının anne karnında bebek doğmadan önce konulması durumunda yürürlükteki yasalara göre gebeliğin sonlandırılması için hastanelerdeki etik kurul heyetinin vereceği rapora ihtiyaç olduğunu bildirdi.
 
Hidrosefalinin temelde “Beyin içindeki sıvı dolanımının tümör, doğuştan tıkanıklık gibi sebepler ile bozulması ve beyin omurilik sıvısının üretimi ve emilimi arasındaki dengesizlik” olmak üzere 2 nedene bağlı olarak geliştiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Çınar, genel olarak hidrosefaliye yol açan nedenlerin yaş gruplarına göre ayrıldığına dikkati çekti.

Yenidoğan (0-2ay)

En büyük hasta grubunu 0-2 ay arası yenidoğan grubunun oluşturduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi  Çınar, “Sadece hidrosefali olabileceği gibi omurgada gelişen diğer doğumsal anomaliler (meningomiyelosel) ile birlikte olabilir. Beyin içine genellikle kendiliğinden oluşan kanamalar sonrasında beyin odacıkları genişlemektedir” ifadelerini kullandı.

Çocuklar ve yetişkinler

Dr. Öğr. Üyesi Çınar, beyin enfeksiyonları (menenjit vb), beyin kanamaları, beyin tümörleri ve kafa travmalarının çocuklar ve yetişkinlerde hidrosefaliye neden olabileceğini belirtti.   

Yaşlılar

Dr. Öğr. Üyesi Çınar, beyin omurilik sıvısının emiliminin azalmasına bağlı olarak beyin odacıklarının genişlemesinin normal basınçlı hidrosefali olarak adlandırıldığını bildirdi.

TANI

Erken bebeklikte hidrosefaliden, aile veya çocuk doktoru tarafından hızlı büyüyen kafatası ile şüphelenildiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Çınar, şöyle konuştu:
 
“Çocuklarda sadece başın büyük olması, hidrosefali hastalığının olduğunu göstermez. Daha geç dönemde ve ileri yaşlarda kafatası kemikleri birleştiği için klinik bulgularla hidrosefaliden şüphelenilir. Erken dönemlerde USG tanı için yardımcıdır. Kesin tanı için tomografi veya MRG kullanılır. Beyin cerrahları kesin tanı ve olası nedenleri için daha çok MRG incelemesini tercih eder.”

TEDAVİ

Hidrosefalinin ilaçlarla tedavisi olmadığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Çınar, beyin ve sinir cerrahisi uzmanları tarafından yapılacak cerrahi girişimlerle hidrosefalinin düzeltilebileceğine vurgu yaptı.
 
Cerrahi girişim şeklinin hidrosefalinin altında yatan sebebe göre farklılık gösterdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Çınar, “ Tümör gibi bir neden varlığında sadece tümörün çıkartılması hidrosefalinin tedavinde yeterli olabilir. Aquaduct stenozu dediğimiz sıvı dolanım bozukluklarında kafatasına açılan bir delikten endoskop adı verilen cihazla girilerek tıkanıklığın açılması mümkündür. Bu işlem tüm hidrosefali hastalarında kullanılmaz ve bazen işlem sonrası bile şant takılması gerekebilir” dedi.

Beyin sıvısı başka bir vücut boşluğuna aktarılmalıdır

Sıvı üretim ve emilim bozukluklarında beyin-omurilik sıvısının dolaşımını eski haline getirmenin mümkün olmadığını, bunun için sıvının beyinden başka bir vücut boşluğuna aktarımının sağlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Çınar, bu uygulamayı şöyle anlattı:
 
“Bu aktarım için ‘şant’ adı verilen sistemler kullanılır. Şantın tek yönlü ve kontrollü hızda çalışan ve kafa derisinin altında  ‘pompa’ denilen parçası bulunur. Fazla olan beyin-omurilik sıvısı sistem sayesinde vücudun başka bir bölgesine (karın boşluğu, göğüs boşluğu, kalp vb.) taşınır. Böylece beyin içindeki basıncın artması önlenir. Ancak beyinde aralıksız olarak su üretildiği için bu sistem sürekli olarak çalışmak zorundadır. Şant cilt altında olduğu için bebeklerde dışardan bakıldığında fark edilebilir. Çocuklarda ve yetişkinlerde ise elle muayene edildiğinde cilt altından hissedilebilir.”

Şant ameliyatı genel anestezi altında yapılır

Şantların özelliklerine göre dışardan ayarlanabilen, düşük, orta, yüksek basınçlı, antibiyotikli, düz tabanlı, pediatrik, erişkin gibi birçok çeşide sahip olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Çınar, sözlerini şöyle sürdürdü: “İdeal şant, hastanın problemine göre doktorun tercih ettiği şanttır. Şantlar basınca bağlı çalıştığı için pil gibi bir güç kaynağına ihtiyacı yoktur. Şant ameliyatı genel anestezi altında yapılır. Kafatasına açılan küçük bir delikle şantın ucu beyin içindeki odacığa yerleştirilir. Baş, boyun ve karın cildinin altından geçen bir tünel açılarak şantın diğer ucu, sıvının rahatlıkla emilebileceği karın boşluğu içine yönlendirilir.  İki kateter pompa ile birleştirilerek ameliyat sonlandırılır. Enfeksiyonu önlemek için ameliyat öncesi 1 doz ve sonrası kısa süreli antibiyotik verilir.

Hastaların önemli kısmı normal hayatını sürdürür

Hasta ameliyat sonrasında bir süre hastanede gözlem altında tutulur. Genellikle hastanın şikâyetlerinin çoğu ameliyat sonrası düzelir. Ancak beyinde tedavinin gecikmesine bağlı kalıcı hasar meydana gelmişse hastanın görme ve zeka gibi bazı fonksiyonları düzelmeyebilir. Hastanın hastanede kalış süresi hastanın iyileşme durumuna göre değişir. Hidrosefali nedeniyle tedavi edilen hastaların önemli bir kısmı normal hayatlarını sürdürebilirler.”

Sorun yoksa DA şant çıkarılmamalıdır

Dr. Öğr. Üyesi Çınar, şantların belli bir ömrü olmadığını, 30-40 yıl hiçbir problem olmadan çalışan şantlar olduğu gibi, enfeksiyon, tıkanıklık vb. sebeplerle şantın günler ve aylar içinde görevini yapamaz hale gelebileceğini ve hastanın yeniden ameliyat olmak zorunda kalabileceğini anımsattı.
 
Kafa grafisi ve beyin tomografisinin şant sistemine zarar vermediğini bildiren Dr. Öğr. Üyesi Çınar, şu bilgileri paylaştı: “MRG tetkiki için şant tipinin uygun olması şarttır. Basınç ayarı dışardan yapılabilen ve manyetik alandan etkilenen şant varsa, manyetik rezonans tetkiki yapılmadan önce doktoruna sorulmalıdır.
 
Beynin şant sistemine bağımlılığı uzun yıllar devam edebilir. Hastaların çoğunda şant ihtiyacı ömür boyu devam etmektedir. Hastaların çoğunda problem yoksa da şantın çıkartılması önerilmez.”

Komplikasyon halinde uzmana başvurulmalıdır

Şantlı hastanın, şant komplikasyonlarının önlenmesi için düzenli olarak kontrole getirilmesinin önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Çınar, aşağıdaki durumlarda uzmana başvurulması uyarısını yaptı:
 
“Ameliyat yerinde ve şant hattı üzerinde kızarıklık ve hassasiyet, hastada huzursuzluk, bulantı, kusma, baş ağrısı, çift görme, ateş, karın ağrısı, havale geçirme ve ameliyat öncesi şikayetlerin tekrarlaması durumu varsa mutlaka doktora başvurulmalıdır.
 
Sorunlar erkenden fark edilip düzeltilirse ölüme dahil yol açabilecek sonuçlar ortaya çıkarılabilir ve hızla tedavi edilebilir. Herhangi bir şüphe durumunda mümkünse ameliyatı yapan doktora, değilse oturduğunuz yere en yakın beyin ve sinir cerrahisi merkezine başvurmanız önemli olacaktır”.

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Dr. Öğr. Üyesi Kadir ÇINAR
BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-02 11:28:58