Çok geniş bir uygulama alanına sahip olan ve tekrarlayan omuz çıkıkları, kireçlenmeler, yırtılmalar, eklem içi kıkırdak kopmaları ya da zedelenmeleri gibi durumlarda kullanılan kapalı omuz ameliyatları hasta için çok konforlu, komplikasyon riski düşük bir cerrahi yöntemdir.
Omuzun anatomik yapısı hakkında bilgi veren SANKO Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Bülent Sever, omuz ekleminin diz ve kalça ekleminden sonra vücudun en büyük üçüncü eklemi olduğunu ve bu eklemin aynı zamanda vücutta en fazla kullanılan, en fazla işlev gören, en hareketli eklem olduğunu bildirdi.
Yaralanmaya açık bir eklemdir
Omuz ekleminin diğer iki büyük eklemden farkının stabilitesinin daha çok çevre kaslar ve bağlar yardımıyla oluşması olduğunu belirten Doç. Dr. Sever, diğer eklemlerde bunu daha çok anatomik kemik ve kapsül yapısının sağladığını kaydetti.
Omuzda ise bu dengenin anatomik yapıdan ziyade çevredeki kas ve tendon yapıları aracılığıyla sağlandığına dikkat çeken Doç. Dr. Sever, “Çünkü omuzun kemik yapısını oluşturan omuz başı topuzu ile karşısındaki yuva arasında çok ciddi bir uyum yoktur. Yuva küçük iken, baş çok büyük gelir. Bu uyumu önler. Yine kapsül içi negatif basınç düşüktür. Yani omuzun stabilitesine çok fazla etkisi yoktur. Bunun dezavantajı,yaralanmaya çok daha açık bir eklem haline gelmesidir” diye konuştu.
Hareketli olduğu için yaralanmalara açıktır
Omuzun anatomik olarak kemik, kas ve tendon (Kasları kemiklere bağlayan bağ) yapısından oluştuğunu anlatan Doç. Dr. Sever, şunları söyledi: “Kemik yapısının, yuva küçük, baş büyük olduğu için, çok uyumlu olduğu söylenemez. Tam bir top – soket görüntüsü vardır. Top büyüktür ancak soket bunun ancak üçte birini kaplayabilir. Kıkırdak doku (Labnum) yardımı ile bu kaplanma artar. Ancak yeterli değildir. Bunun etrafında kapsül, kapsülün etrafında tendonlar vardır. Bu tendonlar omuzun içe ve dışa hareket etmesini sağlar. Bunların omuzun stabilitesinde çok büyük önemi vardır. Tendonların 3 tanesi omuzu dışa, bir tanesi içe döndürmek için vardır. Kaslar ise omuzun stabilitesinde görev gördükleri gibi, dışarıdan da belirgin olmasını sağlarlar.”
Omuz ekleminin çok fazla kullanıldığı ve çok hareketli yapısı nedeniyle yaralanmalara maruz kalan bir eklem olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Sever, yaralanmaların ise doğal olarak bu dengeyi sağlayan anatomik yapılarda meydana geldiğine dikkati çekti.
Omuz yaralanması en fazla kimlerde görülür?
Omuz yaralanmalarının, omuzu günlük hayatında kullananlardan çok basketbol, voleybol, hentbol gibi fırlatma sporuyla uğraşanlarda daha sık görüldüğünü ifade eden Doç. Dr. Sever, omuzda tekrarlayan yüklenmeler oluştuğu için omuzda yaralanmalarla da daha sık karşılaşıldığını belirtti.
Doç. Dr. Sever, omuz yaralanmalarına sıklıkla görüldüğü diğer meslek grupları şöyle sıraladı: “Ellerini daha fazla kullanan meslek gruplarında, beton kırma makinesi, darbeli matkap kullananlarda, boyacılık yapanlarda omuzla ilgili rahatsızlıklar daha sık görülür. 50 yaş üstü insanlarda majör travma veya tekrarlayan minör travma olmasa dahi dejenerasyona bağlı kendiliğinden omuzda yırtıklar oluşabilir. Bu yaş grubunda omuz ağrısı olan hastalarda akla ilk rotatorcuff yırtıkları gelir.”
Omuz Ameliyatları
Doç. Dr. Sever, omuz ameliyatlarının açık ve kapalı olmak üzere iki şekilde gerçekleştirildiğini söyledi.
Kapalı ameliyat (Artroskopi)
Kapalı omuz ameliyatlarına Latince “Eklem içine bakmak” manasına gelen ‘Artroskopi’ denildiğini bildiren Doç. Dr. Sever, öncelikle hastanın tanısı konulduktan sonra nasıl bir tedavi yöntemi uygulanacağının belirlenmesi ve hastanın bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.
Ameliyat öncesinde anesteziyle ve gerekli durumlarda diğer branşlarla konsültasyon yapıldığını belirten Doç. Dr. Sever, “Hasta ameliyata hazırlanarak, çoğunlukla genel ama duruma göre lokal anestezi altında ameliyat yapılır. Omuzun tüm katmalarını, kasları, eklemin kapsülünü, tendonları sıyırmadan, sadece omuz çevresinde birkaç adet, birer cm’lik delik açılır. Bu deliklerden birinden omuz içine bir kamera, diğerlerine de el aletleri yerleştirerek yapılabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Kapalı ameliyatın artıları nelerdir?
Omuzda uygulanan kapalı ameliyatların hasta için çok konforlu, komplikasyon riski düşük bir cerrahi yöntemi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Sever, “Açılmadığı için ağrı ve kanama daha az olur, rehabilitasyonu daha kolay olacaktır, diğer kaslar zarar görmediği için çevirme hareketlerinde kısıtlılık riski düşecektir, kozmetik olarak baktığımıza daha az iz kalacaktır ve bunlar daha kısa bir ameliyat süresiyle sağlanacaktır” şeklinde konuştu.
Ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirildiği için hastanın bir gün hastanede yatırıldıktan sonra ertesi gün taburcu edildiğini belirten Doç. Dr. Sever, rehabilitasyona ertesi gün başlanabileceği gibi yırtığın ve dikişin durumuna göre 4 – 6 hafta kadar bekleme süresinin ardından da başlanabileceğini kaydetti.
Doç. Dr. Sever, kapalı omuz ameliyatlarının Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde başarıyla uygulandığının altını çizdi.
Omuz artroskopisinin uygulama alanları
Omuz artroskopisi denilen kapalı ameliyat yönteminin çok geniş bir uygulama alanı olduğunu belirten Doç. Dr. Sever, bunları şöyle anlattı: “MR ya da diğer görüntüleme yöntemleriyle tanı konulamayan rahatsızlıklarda tanı koymak için kullanılabileceği gibi, tekrarlayan omuz çıkıklarında, pazukasının eklem içi yapışma yerlerinde, omuzun sıkışma sendromu denilen köprücük kemiğinin omuzdaki başının kireçlenmesi durumunda, omuzun sıkışma sendromunda, rotatorcuff denilen omuzun iç ve dışa hareketini sağlayan cuffın yırtılmasında, eklem içi kıkırdak kopmaları ya da zedelenmelerinde kullanabiliriz.”
Tekrarlayan omuz çıkıkları
Tekrarlayan omuz çıkıklarının daha çok genç yaştaki hastalarda, ilk omuz çıkığından sonra ortaya çıktığına dikkati çeken Doç. Dr. Sever, tanı konulduktan sonra yırtık olan yerin kapalı ameliyatla dikildiğini ve omuz tedavisinin yapıldığını kaydetti.
Omuz ameliyatlarının açık yapılması durumunda hastanın üç ayda düzeldiğini ancak kapalı şekilde yapıldığında diğer kas ve tendonlara zarar verilmediği için 1,5 aylık bir sürede hastanın tekrar sosyal hayatına dönebildiğini söyleyen Doç. Dr. Sever, şöyle konuştu: “Pazu kasının eklem içi yırtılması dediğimiz durumların tedavisinde yine artroskopi uygulanabilir. Bu da daha çok bu bölgeyi dikmek şeklinde gerçekleştirilir. Omuz içinde kıkırdak veya yırtığı tamamlamak patolojisi, kemik patolojisi gibi şeyler varsa, labrum yırtığı gibi, eklem faresi dediğimiz rahatsızlıklar da beraberinde tedavi edilebilir.”
Omuz sıkışma sendromu
Omuz sıkışma sendromunun özellikle kol kaldırıldığında omuzda ağrı yapabilen bir rahatsızlık olduğunu ve bu rahatsızlığın omuzda ‘akromion’ denilen kemik yapısının anatomik olarak biraz aşağıya doğru eğimli olmasından kaynaklandığını vurgulayan Doç. Dr. Sever, sözlerini şöyle tamamladı: “Omuz sıkışması daha çok gençlerde görülür. Bunun cerrahisinde de kapalı ameliyat yöntemi uygulanır. Kemik törpülenerek, sıkışma dediğimiz hadise ortadan kaldırılır. Bu ameliyatın açık yapılması durumunda omuz topuzunu oluşturan kaslar tamamen ayrılacağından komplikasyon oluşma riski yüksektir. Bu kasın tekrar yapışmaması ve omuz kuvvetsizliği gibi problemler ortaya çıkabilir. Kapalı ameliyatta böyle komplikasyon oluşmadan, bir gün hastanede yatış süresinin ardından omuz hareketiyle ilgili rehabilitasyona başlanabilir.
Toplumda en sık görülen omuz sıkıntısı rotatorcuff yırtıklarıdır. Omuzun içe ve dışa hareketlerini sağlayan kasların gençlerde travmatik (düşme, çarpma, trafik kazları gibi), daha ileri yaşlardaysa dejenerasyon, kireçlenme, basit bir travma ya da kendiliğinden yırtık gibi nedenlerle görülür. Ancak daha çok ileri yaş rahatsızlığıdır. Burada da kapalı ameliyat en iyi çözümdür.”