Keratokonus, kornea şeklinin bozulduğu bir göz rahatsızlığıdır. İlerleyici bir hastalık olan keratokonusta hastalar görme azlığı, görüş kalitesinde azalma, gözlük numarasında sık değişim, ışık hassasiyetinde artma gibi şikayetlerde bulunabilirler. Kesin tanı için ise ‘Kornea Topografi-Tomografi Sistemleri’ kullanılmaktadır.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Pelin Özyol, gözün ön kısmında yer alan ve şeffaf bir tabaka olan kornea tabakasında görülen keratokonus hastalığında korneanın inceldiğini, öne doğru sivriliğinin artıp bombeleştiğini söyledi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı da olan Doç. Dr. Özyol, keratokonus hastalığının görülme sıklığının 2000’de bir olduğunu belirterek, “Ancak son dönemlerde gelişmiş tanı yöntemleri ile gizli keratokonus olguları da tanı aldığından, sıklığının daha fazla olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde de sık olarak görülmektedir” dedi.
Keratokonus belirtilerinin sıklıkla 10 - 18 yaşları arasında başladığını, 40’lı yaşlarda durağan bir döneme girdiğini kaydeden Doç. Dr. Özyol, “Erken yaşta başlaması hastalığın seyrini hızlandırarak daha olumsuz sonuçlarla karşılaşmamıza neden olmaktadır. Bu nedenle bu yaş grubundaki çocukların göz muayeneleri, özellikle ailede keratokonus varlığında mutlaka erken dönemde ve belli periyotlar ile yapılmalıdır” uyarısında bulundu.
Gelişmesi için risk faktörleri nelerdir?
Hastalığın risk faktörlerine değinen Doç. Dr. Özyol, “Ailede keratokonus hastalığı olması, vernal keratokonjonktivit gibi alerjik bir göz hastalığının bulunması, sık olarak göz ovalama ve kaşıma belirgin risk faktörleri arasında sayılabilir. Bunun yanı sıra puberte dönemi, hamilelik dönemi ve tiroit ile ilişkili bozukluklarda da görülme ve ilerleme oranı artmaktadır” diye konuştu.
Belirtileri nelerdir?
Keratokonusta miyopi ve astigmatizmanın artacağına vurgu yapan Doç. Dr. Özyol, diğer belirtileri şöyle sıraladı:
“Gözlük numaralarındaki değişim normale göre daha hızlıdır. Ayrıca astigmatizma düzensiz astigmatizma şeklindedir. Bu nedenle hastalar görme azlığı, görüş kalitesinde azalma, gözlük numarasında sık değişim, ışık hassasiyetinde artma gibi şikayetler de bulunabilirler. Keratokonus ilerleyici bir hastalık olduğundan bu şikayetler de giderek artma eğilimindedir.”
Tanı ve takip için neler yapılmaktadır?
Klinik olarak tüm özellikleri oturmuş bir keratokonus varlığında tanının göz muayenesi ile de konulabileceğini, ancak kliniği tam oluşmamış gözlerde bazen tanının atlanabildiğini vurgulayan Doç. Dr. Özyol, şöyle devam etti:
“Keratokonusun en önemli özelliği düzensiz astigmatizmaya neden olması ve yapılan gözlük muayenesinde görme seviyesinin tam olarak artmaması ya da görüş netliğinin tam olarak sağlanamamasıdır. Özellikle bu durumlarda klinik olarak tam oturmamış keratokonus hastalığından şüphelenilmelidir.
Kesin tanı için Kornea Topografi-Tomografi sistemleri kullanılır. Bu sistemler ile gizli, kliniği tam oluşmamış gözlerde bile keratokonus tanısı konulabilmektedir. Takip süresinde yine Kornea Topografi-Tomografi Sistemlerinden yararlanmaktayız. Keratokonusun ilerlemesi ya da uygulanan tedavi sonuçları bu sistemler ile net ve detaylı olarak değerlendirilebilmektedir.”
Tedavide hangi seçenekler mevcuttur?
Tedavinin hastalığın şiddetine göre belirlendiğinin altını çizen Doç. Dr. Özyol, “Henüz yeni tanı almış sadece miyop ve astigmatizması olan gözlerde çok erken dönemlerde gözlük ya da yumuşak kontakt lensler ile görme seviyesi istenilen düzeye çıkarılabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Keratokonus ilerledikçe gözlük ya da yumuşak kontakt lenslerin yetersiz kaldığını anlatan Doç. Dr. Özyol, şunları kaydetti:
“Bu dönemde keratokonus için özel olarak tasarlanan yumuşak keratokonus lensleri ve sert kontakt lenslere geçiş yapılmaktadır. Sert kontakt lensler düzensiz astigmatizmayı düzelterek daha net bir görüş elde edilmesini sağlar. Ancak hasta konforu yumuşak kontakt lensler kadar iyi değildir. Yumuşak lensler ile hasta konforu daha iyi olsa da görme kalitesi sert kontakt lenslere göre daha düşüktür. Günümüzde yine keratokonus için hastaların hem görme kalitesini hem de kullanım konforunu da artıran merkezi kısmı sert ancak çevresi yumuşak olan kontakt lenslerde mevcuttur.
İleri keratokonus hastalarında ise skleral lensler diğer bir seçenektir. Son yıllarda kontakt lenslerde çok önemli gelişmeler olmuş, daha yüksek oksijen geçirgenliği olan, materyal özellikleri daha iyi, göze uyumlu olan, lens tasarımları göz fizyolojisi ve anatomisine daha uygun kontakt lensler geliştirilmiştir.”
Keratokonus hastalarında görme rehabilitasyonunu sağlamak için birçok kontakt lens alternatifine sahip olduklarını vurgulayan Doç. Dr. Özyol, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önemli olan bu alternatifler içinde en doğru lens seçimini yapabilmektir. Doğru lensin seçiminde korneanın geometrik yapısı ve topografisinin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca kontakt lens seçimi hasta uyumu da göz önüne alınarak yapılmalıdır. Kornea kollajen çapraz bağlama tedavisi keratokonus hastalığında kullanılan hastalığı tedavi edici tek yöntemdir. Bu yöntemin en önemli özelliği ilerleyici olan keratokonus hastalığını durdurabilmesidir.
Keratokonusta korneada yapısal zayıflık meydana gelir. İşlem esnasında korneaya önce riboflavin 30 dakika süre ile damlatılmakta ve takiben Ultraviole-A uygulanmaktadır. Ultraviole ve riboflavin uygulaması ile kornea stromasında yer alan kollajen lifler arasındaki bağlar güçlenmekte, korneanın sertliği artırılmakta ve korneanın yapısı güçlendirilmektedir. Bu tedavi ile asıl amacımız keratokonusun ilerlemesini durdurmaktır. Ancak uzun dönemde korneanın dikliğinin azalması ve yapısının güçlenmesi ile bir miktar görme üzerinde olumlu sonuçları da olmaktadır.
Kornea içi halka tedavisi uygulaması keratokonusta görme seviyesini artırmak için geliştirilen tedavi seçeneklerinden biridir. Kornea yapısına uyumlu bir ya da iki saydam halka kornea içerisine açılan tünellere yerleştirilmektedir. Bu şekilde kornea sivriliğinin azaltılması ve görme seviyesinin artırılması amaçlanmaktadır. Ancak hem kornea çapraz bağlama tedavisi hem de kornea içi halka uygulaması için kornea kalınlığının belli değerlerin üzerinde olması gerekir. Yani keratokonusun çok ilerlediği korneanın çok inceldiği bazı gözlerde bu seçeneklerde yararlanamayabiliriz.”
Keratokonus çok ilerleyip, kornea kırıcılığı yüksek değerlere çıktığında, kornea ileri derecede inceldiğinde ve kornea merkezinde skar gelişip kornea saydamlığını yitirdiği durumlarda diğer tedavi seçeneklerinin etkisiz kaldığını söyleyen Doç. Dr. Özyol, “Bu aşamada olan gözlerde keratoplasti gerekebilmektedir. Keratoplasti tam kat yani penetran keratoplasti ya da lamellar yani derin ön lamellar keratoplasti şeklinde uygulanabilmektedir. Aslında tercih edilen yöntemin ön lamellar keratoplasti-DALK olması birçok açıdan avantaj sağlamaktadır” ifadelerine yer verdi.
Bu tedavi seçeneklerinin birlikte kullanılması mümkün müdür?
Uygun yöntemlerin bir arada kullanıldığını bildiren Doç. Dr. Özyol, “Kornea içi halka uygulaması ve kornea kolajen çapraz bağlama tedavisi, yine bu yöntemlerin ardından kontakt lens uygulamaları gibi tedaviler uygun şekilde uygulanabilmektedir” dedi.
Düzenli takip gerekli midir?
Keratokonusun ilerlemesini tespit edebilmek için düzenli takiplerin şart olduğunu ifade eden Doç. Dr. Özyol, “Kontrollerde ilerleme tespit edildiğinde mutlaka kornea kolajen çapraz bağlama tedavisi uygulaması gerekir. İlerlemenin olmadığı gözleri yine takip etmekteyiz. Takip aralıkları keratokonusun evresi, hastanın yaşı, yapılmış olan tedaviler göz önüne alınarak belirlenebilir” şeklinde konuştu:
Tedavi edilmediğinde neler ile karşılaşılabilir?
Doç. Dr. Özyol, tedavi olunmadığı durumda karşılaşılabilecek risklere ilişkin şu uyarılarda bulundu:
“Tedaviden kastımız aslında kornea kolajen çapraz bağlama tedavisidir. Kontakt lens uygulamaları ve kornea içi halka yerleştirilmesi hastanın görme seviyesini artırmak için uyguladığımız seçeneklerdir. Bu nedenle tedavi gereken bir durumda yani keratokonusta ilerleme varlığında hastaya kornea kolajen çapraz bağlama tedavisi uygulanmaz ise keratokonusa bağlı miyop ve astigmatizmada artış, korneada incelme hatta daha ileri vakalarda korneada kalıcı bulanıklığa neden olan kornea skarı gelişimine bağlı görme azlığı oluşacaktır. Kornea skarı varlığında ya da kornea çok ince ve dik hale geldiğinde yine bu gözlerde keratoplasti ihtiyacı doğmaktadır.”