Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; kişinin bedensel, mental ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali içinde olması şeklinde tanımlamıştır. Mental sağlık ise toplumda yaygın bilinen şekliyle ruh sağlığını ifade etmektedir.
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Arzu Demirgüç, mental sağlık ve fiziksel sağlığın birbiri ile bütünleştiğini söyledi.
Yapılan bilimsel araştırmaların, bedensel iyilik halinin mental iyilik hali üzerinde, mental iyilik halinin ise bedensel iyilik hali üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösterdiğini belirten Prof. Dr. Demirgüç, “Dünya Sağlık Örgütü 2020 yılında, mental sağlığın kişinin tavır, tutum ve duyguları ile ilişkili olduğunu rapor etmiştir” dedi.
“Önceki yıllarda sağlık verilerini özetleyen raporlarda mental hastalıkların dünyada en önemli sağlık sorunları arasında yer aldığı ve tedavisi için çok fazla maddi kaynak gerektiğine dikkat çekilmektedir” diyen Prof. Dr. Demirgüç, şunları kaydetti:
“Mental hastalıklar, kişilerin bilişsel, duygusal ve sosyal yaşama ait fonksiyonlarını bozan, düşünmeyi, plan yapmayı, diğer insanlar ile iletişim kurmayı, sosyal ve duygusal destek almayı engelleyen hastalıklar olarak nitelendirilmektedir. Mental hastalıkların gelişim riskini azaltacak önlemler alınması gerek kişisel gerekse toplumsal sağlığın iyileştirilmesinde önemlidir.
Günümüzde hayatın ayrılmaz bir parçası olan stres, mental sağlığı bozmaktadır. Strese uygun karşı koyma becerilerini geliştiremeyen kişilerde zaman içerisinde depresyon ve anksiyete gibi mental sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Depresyon ve anksiyetenin sadece yetişkinlerde değil, gençler ve hatta çocuklar arasında en yaygın görülen mental sorunlar olduğu bildirilmektedir.”
Depresyonun, bireylerin kendini ruhsal olarak iyi hissetmediği, çok uzun süreler devam edebilen ve günlük hayatı etkileyen psikolojik bir hastalık olduğunu anlatan Prof. Dr. Demirgüç, anksiyeteyi ise kişinin endişe, kaygı ve korku gibi duygulara karşı aşırı ve kontrol edilemeyen tepkiler vermesine yol açan psikolojik bir hastalık olarak tanımladı.
Anksiyetenin, nedensiz kaygıya sıkıntı ve huzursuzluk hislerinin eşlik ettiği bir duygu durumu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirgüç, “Sağlıklı aktif yaşam tarzının, mental ile fiziksel sağlık arasında bağlantı sağladığı ve çok sayıda mental hastalığı önlemede etkili olduğu gösterilmiştir. Aktif yaşam tarzı, hareketsizlikten uzak kalmak ve düzenli egzersiz alışkanlığı kazanmakla mümkün olmaktadır. Düzenli egzersiz yapan kişilerde; anksiyete ve/veya depresyon semptomlarının gelişim ihtimalinin daha az olduğu gösterilmiştir” ifadelerine yer verdi.
“Dünya Sağlık Örgütü’nün bir raporunda net bir şekilde belirtilmektedir ki; egzersiz, mental sağlık ile ilgili olumsuz durumları önlemek için diğer yaklaşımları tamamlayıcı bir stratejidir, çünkü mental sağlık sorunlarının başlangıçlarını geciktirebilmektedir ve mental problemlerin uzantısı olan semptomları azaltabilmektedir” diyen Prof. Dr. Demirgüç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Farklı bilimsel çalışmalarda, egzersiz yapmanın mental sağlık üzerinde yararlarına geniş yer verilmektedir. Bilimsel kanıtlara göre; düzenli egzersiz yapan kişilerde anksiyete, psikolojik stres, sosyal izolasyon ve yalnızlık duyguları daha az yaşanırken, psikolojik iyilik hali ve öznel iyilik artmaktadır. Egzersizin olumlu etkisi ile ilgili en yüksek kanıt düzeyinin depresyon ile ilgili olduğu görülmektedir.”
Egzersiz yapan kişilerde duyguları kontrol etme becerisinin geliştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Demirgüç, şöyle konuştu:
“Egzersiz ile bireylerin olumsuz etki veya yüksek düzeyde uyarılmayı tolere etme yeteneği gelişebilmektedir. Örneğin, yüksek yoğunluklu egzersiz, kaygıyı taklit eden otonomik bir uyarılmayı ortaya çıkarmaktadır. Egzersiz yapan bireyler bu duyumları tehdit edici olmayan bir bağlamda deneyimlemektedirler. Böylece bireyde, kaygı ile yeni ilişkiler kurulabilmekte ve kaçınma/kaçma tepkileri engellenirken stresse neden olabilecek duyumları tolere etme kapasitesi artabilmektedir.”
Egzersizin mental hastalıkları önleyici etkisinin altında yatan süreçler ile ilgili çeşitli hipotezler ileri sürüldüğünü anımsatan Prof. Dr. Demirgüç, şu bilgileri paylaştı:
“Egzersiz aracılığı ile kişinin öz kontrolü, kendine güveni ve strese karşı direncinin artması psikolojik hipotezlerdir. Biyolojik hipotezlere göre ise egzersiz, çeşitli mental sağlık koşullarında azaldığı bilinen dopamin ve serotonin gibi nörotransmiterlerin üretimini artırarak mental hastalık gelişimi riskini azaltmaktadır. Ayrıca egzersiz ile çok sayıda yeni nöronlar üretilmesi ile öğrenme ve hafıza oluşumu gibi mental fonksiyonlar gelişmektedir.
Mental hastalıklar ve/veya problemlerin önlenmesinde hangi egzersiz tipinin ideal olduğu hakkında fikir birliği yoktur. Ortak görüş; mental sağlığın korunmasında, herhangi bir aerobik egzersiz türünü düzenli yapmak hiç egzersiz yapmamaktan daha iyidir. Aerobik egzersiz, geniş kas gruplarını kullanarak ve belirli bir kalp hızı düzeyinde ritmik olarak yapılan aktivitelerdir. Jogging, yüzme, bisiklete binme, yürüyüş, bahçe işleri ve dans gibi tüm farklı aerobik egzersiz türlerinin kaygı ve depresyonu azalttığı kanıtlanmıştır.”
Mental sağlığın korunması ve/veya mental hastalıkların tedavisinde egzersiz reçetesinin ne tür özellikleri olması gerektiğinin farklı araştırmalarda değerlendirildiğini işaret eden Prof. Dr. Demirgüç, “Mental sağlığın korunmasında etkili olabilecek egzersiz reçetesinin özellikleri fiziksel sağlığın korunması ve kalp damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıkların önlenmesinde etkili egzersiz reçetesine benzerdir” ifadelerini kullandı.
Depresyon, anksiyete, kaygı benzeri mental sorunların ortadan kalkması için en az 8-12 hafta süreyle, her seans 20-30 dakika olmak koşuluyla haftada 2-4 gün kadar aerobik bir egzersiz programına düzenli devam edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Demirgüç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anksiyetesi olan kişilerde 15 haftadan itibaren egzersiz süresi arttıkça anksiyete duygusunda azalmanın daha belirgin olduğu görülmüştür. Aerobik egzersizlere ek olarak haftada iki gün kol, bacak ve gövdede büyük kas gruplarının kuvvetini artıran dirençli egzersizler de yapılmalıdır. Serbest ağırlıklar, esnek bantlar gibi ekipmanlar ile yapılan dirençli egzersizlerin mental sağlığı geliştirmeye katkı verdiği rapor edilmiştir. Egzersiz mental hastalıkların gelişimine karşı koruyucu rol oynamanın yanı sıra farklı mental kazanımları beraberinde getirmekte, ruh halini iyileştirmekte, fiziksel benlik kavramını veya benlik saygısını ve uyku kalitesini artırmaktadır.”
“Mental ve fiziksel sağlığın korunması ve geliştirilmesinde unutulmaması gereken bir konu vardır ki; fiziksel açıdan aktif olunan ve düzenli egzersiz yapılan bir yaşam tarzı ömür boyu benimsenmelidir” uyarısında bulunan Prof. Dr. Demirgüç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çünkü egzersizle elde edinilen kazanımlar ve yararlar, egzersiz bırakıldığında zaman içerisinde kaybolmaktadır. Sonuç olarak, mental sağlığın korunmasında ve/veya mental hastalıkların önlenmesinde düzenli egzersiz alışkanlığını sürdürmenin önemi kanıta dayalı bir bilgidir. Mental sağlığı korumak için egzersiz önerilerine ihtiyaç duyulduğunda sağlık kuruluşlarında görev yapan fizyoterapistlerden yardım alınabilmektedir. Fizyoterapistler tarafından kişinin fiziksel uygunluk düzeyi, fizyolojik egzersiz cevapları, tercihleri, olanakları ve limitleri dikkate alınarak kişiye özel egzersiz programları çizilebilmektedir.”
SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
Güncelleme Tarihi:2022-10-25 08:36:55