• GENEL CERRAHİ /

Metabolik cerrahi nedir? Şişmanlık cerrahisinden ne farkı var?

Gastrik bypass ve tüp mide ameliyatlarından oluşan metabolik cerrahinin temel amacı kişinin yalnızca kilo vermesi değil, aynı zamanda kilo verirken metabolik hastalıkların da tedavi edilmesidir.
 
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Başar Aksoy, bazı şişman kişilerin çok yüksek kilolarda olmamasına rağmen karaciğer yağlanması, şeker hastalığı ve yüksek tansiyona sahip olabildiğini ve bu duruma ‘’metabolik sendrom’’ denildiğini söyledi.
 
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı, Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi Sorumlu Hekimi de olan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Metabolik cerrahinin temel amacı kilo verdirmek değildir. Kilo verdirirken metabolik hastalıkların iyileşmesini veya tamamen ortadan kalkmasını hedefler” dedi.
 
“Üstelik bu etkilere henüz yüksek kilo verimi olmadan tanık oluruz. Çünkü bu ameliyatlar vücutta hormonal değişimlere neden olur” diyen Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, metabolik cerrahinin başlıca gastrik bypass ve tüp mide ameliyatlarından oluştuğunu kaydetti.
 
Dr. Öğr. Üyesi Aksoy hastaya en uygun tedaviye karar verirken biyokimyasal değerlerine ve geçmişine göre bir değerlendirme yapıldığına dikkat çekti.
 
METABOLİK CERRAHİ NEDİR? ŞİŞMANLIK CERRAHİSİNDEN NE FARKI VARDIR? EN SIK HANGİ MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATI YAPILIYOR?
 
“Tüp mide ameliyatı”nın günümüzde etkinliği kanıtlanmış, risk oranları düşük ve en sık uygulanan mide küçültme ameliyatı olduğunu anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, 15 yıllık geçmişi olan tüp mide ameliyatının tıpta ‘Sleeve Gastrektomi’ olarak adlandırıldığını bildirdi.
‘Gastrik Bypass’’ ameliyatının mide küçültme ameliyatlarının günümüzde uygulanan diğer bir çeşidi olduğuna vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, şöyle devam etti:
 
“Ancak gastrik bypass sadece özel durumlarda tercih ediliyor. Tip 2 şeker hastalığının ön plana çıktığı ve insülin kullanımının eski olduğu olgularda ve özellikle Vücut Kitle İndeks’i (VKİ) çok yüksek kişilerde gastrik bypass yöntemi ilk ameliyat tercihi olabiliyor. Bunun yanı sıra, tüp mide ameliyatı olup tekrar kilo alan hastalarda ikinci ameliyat yöntemi olarak gastrik bypass yöntemi uygulanabiliyor.”
 
OBEZİTE CERRAHİSİ HANGİ DURUMLARDA UYGULANIR?
 
Obezite ameliyatlarının estetik kaygılarla ya da kişinin daha zayıf görünmesi için yapılmadığının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, kişinin mide küçültme ameliyatına aday olabilmek için ‘Morbid obez’ tanımına uygun olması gerektiğine dikkat çekti.
 
Dünya Sağlık Örgütü tarafından standartları belirlenen VKİ – Body Mass Index (BMI) hesaplamasında bireyin kilosunun, boy değerinin karesine bölünmesiyle (kg/m²) obezitenin derecesinin belirlendiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, mide küçültme ameliyatı için kaç kiloda olunmasının değil, boy ve kilo değerine bağlı olarak hesaplanan VKİ değerinin önem taşıdığını söyledi.
 
Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, VKİ hesaplamasına göre obezite ameliyatına aday olabilecek kişiler hakkında şu bilgiyi verdi:
 
“ - VKİ 40 kg/m²’nin üzerinde (morbid obez yani ileri derecede obez) olanlar.
 - VKİ 35-40 arası olup aşırı şişmanlığa bağlı tip 2 şeker hastalığı, hipertansiyon, uyku apnesi gibi sorunları olanlar da morbid obez olarak kabul ediliyor ve mide küçültme ameliyatı olmaları gerekebiliyor.
 - Ayrıca obeziteye bağlı ‘yeni’ tip 2 şeker ve metabolizma bozukluğu olan ve VKİ 30-35 arasındaki hastalara da obezite doktorunun kararı ile ameliyat yapılabiliyor.”
 
Obezite cerrahisi uygulamak için hastaların diyet tedavisiyle veya sporla en az 6 ay kilo vermek için uğraşmış ancak başaramamış olması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü morbid obezlerin yüzde 2 oranında da olsa diyet ve egzersizle kalıcı kilo verme olasılığı var. Önerilen diyetlerle başarısız olan morbid obez hastalar için en etkili tedavi seçeneği obezite ameliyatı olarak kabul ediliyor. Ancak morbid obezitede diyet, egzersiz ve psikolojik desteğe karşın giderilmesi zor bir şişmanlık olması nedeniyle, hastaların yüzde 98’inde diyet uzun dönemde işe yaramayabiliyor.”
 
OBEZİTE AMELİYATLARI İÇİN YAŞ SINIRI VAR MI?
 
Mide küçültme ameliyatı olmak için hastanın ergenlik çağını tamamlamış olması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Obezite ameliyatları için uygun yaş sınırı 14 – 15’tir. Günümüzde üst yaş sınırı da yükselmiş durumda. Ameliyata engel hiçbir kalp, akciğer hastalığı yoksa bu girişimler 70 yaşında da yapılabiliyor” diye konuştu.
 
OBEZİTE AMELİYATININ RİSKLERİ NEDİR?
 
Morbid obezlerin yalnızca aşırı obezite nedeniyle bile mide ameliyatının riskinden çok daha fazla risk altında olduklarına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, şu uyarılarda bulundu:
 
“Morbid obezite ölümcül hastalık olduğu için bu kişiler tedavi edilmezlerse yaşıtlarına göre 10 -15 yıl erken ölüyor. Obezite ameliyatlarında ölümcül risk binde bir dolayında. Morbid obez hastaların obezite nedeniyle karşılaştığı sağlık riskleri göz önüne alındığında, mide küçültme ameliyatı riski tıbbi olarak kabul edilebilir bir oran olarak görülüyor.”
 
OBEZİTE CERRAHİSİ TEHLİKELİ MİDİR?
 
Ülkemizde şişmanlık cerrahisi ile ilgili yanlış algı oluştuğunu anlatan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Obezite cerrahisinde çoklukla bilinen kelepçe ameliyatları günümüzde yeterli başarıyı göstermemesi nedeni ile yerini tüp mide ve değişik bypass tekniklerine bırakmıştır. Bu ameliyatlar tecrübeli merkezlerde sanıldığı kadar tehlike oluşturmadan yapılmaktadır. Örnek vermek gerekirse bir kalp bypass ameliyatında sonra ilk 7 gün içerisinde 100 hastadan ikisi ölmekte iken, mide bypass ameliyatı sonrası ölüm oranı sadece binde biridir” değerlendirmesini yaptı.
 
Diz protezinin, şişmanlarda uzun dönemde sıklıkla ihtiyaç duyulan ameliyat olduğunu ve şişmanlık ameliyatı kadar risk taşıdığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, tecrübe faktörünün bütün cerrahilerde olduğu gibi bu ameliyatın güvenirliğinde de en önemli etken olduğunu bildirdi.
 
“Tecrübeli ellerde bu ameliyatlar safra kesesi ameliyatı kadar komplikasyonlara neden olurken, yeni başlayan yeterince tecrübe oluşmayan ellerde maalesef basında da yer alan kötü örneklere rastlanılmaktadır” uyarısını yapan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, devamla şu bilgileri paylaştı:
 
“Serimde hiç ölüm ve ciddi komplikasyon nedeni ile kalıcı sorun yaşayan hasta olmamasına rağmen özellikle tüp mide ameliyatının kolay yapılabileceği düşüncesiyle yeterince tecrübe ve donanım olmadan bu cerrahinin yapılabilir olması kaçak ve ölüm olaylarının ülkemizde fazlaca duyulur hale gelmesine neden olmuştur. Bu durum, obezite cerrahisine gerçekten ihtiyacı olan hastaların gereksiz yere bu cerrahiden uzak durmalarına neden olmaktadır. Obezite cerrahisi yaşam süresini 10 yıl uzatan, beraberinde getirdiği birçok hastalığı ortadan kaldıran bir girişimdir.”
 
OBEZİTE CERRAHİSİNİN RİSKLERİ NELERDİR?
 
Obezite cerrahisinde iki ayrı tip ameliyat olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, bunlardan birincisinin gıda emilimini bozan bypass ameliyatları, ikincisinin ise gıda alımını kısıtlayan tüp mide cerrahisi olduğunu anlattı.
 
Bypass ameliyatları sonrası ameliyatın tipine bağlı değişmekle birlikte yüzde 5 hastada kronik ishal, bağırsak dolaşması, ülser görülebileceğini bildiren Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Kısıtlayıcı ameliyatlarda olabilecek darlıklara bağlı olarak bulantı ve kusma olabilir. Mideyi ayıran zımba hatlarından kaçak ve kanamalar ilk hafta içerisinde çok nadir olarak görülebilir. Bu durumlarda endoskopik ya da tekrar laparoskopik olarak düzeltme yapılması gerekebilir” ifadelerine yer verdi. 
 
MİDE AMELİYATI SONRASI KİLO VERME
 
Tüp mide ya da gastrik bypass yöntemiyle mide küçültme ameliyatı olan hastaların, ameliyat sonrası düzenli olarak bir diyet ve egzersiz programı izlemeleri gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, cerrahinin başarısının hastanın bu düzene uyumu ile bağlantılı olduğunu bildirdi.
 
“Obezite ameliyatı olanlar, ameliyat sonrası düzenli bir diyet ve egzersiz programını uygulayarak kilo verebiliyor. Uzmanların gözetimindeki bu süreçte yaklaşık 1-1,5 yıl içinde sağlıklı kiloya ulaşılması amaçlanıyor” diyen Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, kilo verme sonrasında hastaların sağlığında görülen iyileşmeleri şöyle sıraladı:
 
“ * Hastaların yüzde 70’i tansiyon ilaçlarını tamamen kesebiliyorlar.
 * Hastaların yüzde 80’inde kolesterol seviyelerinin düştüğü bildirilmiş. Ameliyattan 2-3 ay sonra değerler normale dönebiliyor.
 * Kalp hastalığı riski düşüyor.
 * Tip 2 diyabet tanısı almış hastaların çok azının ilaç almasına gerek kalabiliyor.
 * Diyabet sınırındaki hastaların çoğunluğunda düzelmeler görülüyor.
 * Astım atakları büyük oranda azalırken bazı hastalarda tamamen düzeliyor.
 * Solunum problemleri ameliyattan sonraki birkaç ay içinde düzeliyor. Pek çok hasta solunum problemleri yüzünden bırakmak zorunda kaldıkları aktivitelere ve normal rutinlerine dönebiliyorlar.
  * Uyku apnesi sendromu gibi obeziteyle ilişkili uyku bozuklukları ortadan kalkıyor.
 * Asit reflü hastalığı ortadan kalkıyor.
  * Bu metotlarla sağlanan kilo kaybı, kurallara uyulmak kaydıyla kalıcı oluyor.”
 
OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI TAKİP NASIL YAPILIR?
 
Obezite cerrahisi sonrası hastaların yüzde 10-20’sinin iki yıl sonrasında yeniden kilo aldığına vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Bunun temel nedenleri hastaların ameliyat sonrası gerekli çevre değişikliğini yapamaması, mutfak alışkanlıklarını düzenlememesi, sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirmemesi ve bariatrik mutfağa sahip olamamasıdır” şeklinde konuştu.
 
Aktif yaşamın da en az diyet kadar önemli olduğunu ve ameliyat sonrası yetersiz fiziksel aktivitenin de geri kilo alımına neden olduğunu anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, uyarılarını şöyle özetledi:
 
“Özetle, spordan uzak yaşam, yüksek karbonhidratlı beslenme geri kilo alımına neden olmaktadır. Bu nedenle IFSO bariatrik cerrahi merkezlerinin hasta takibini en önemli maddelerden biri olarak belirtir. Hastaların sadece ameliyat edilmesi ve takibe alınmaması uzun dönemde yeme kısıtlamasının 1,5 yıldan sonra azalmasıyla ortaya çıkan geri kilo alımıyla sonuçlanır.”
 
Hastaların genellikle ameliyatı bir dokunuş olarak görerek midelerinin içerisine bir mekanizma yerleştirildiğini ve böylece zayıflayacaklarını düşündüklerini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, şunları anlattı:
 
“Ameliyatta hormonal mekanizmalar görev almaktadır ancak zamanla mide esneyebilen bir organ olduğu için iki köfte yerken üç-dört köfte yer hale gelebilir.
 
Dolayısıyla geri kilo alımı mideyi büyüten bazı yanlış uygulamaların hastalar tarafından bilinmemesi veya uygulanmaması nedeniyle hastaların yeme porsiyonlarında artış meydana gelebilir. Yapılan çalışmalar doktor, diyetisyen, psikolog, hemşire, aktif yaşam danışmanından oluşan multidisipliner ekiple yapılan hasta takibinde geri kilo alımının yüksek oranda engellendiğini gösteriyor. Bizim kliniğimizde ise geri kilo alım oranı yüzde 3’ün altındadır.”
 
MİDE AMELİYATI SONRASI BESLENME
 
Obezite cerrahisinin başarısında, hastanın yeni yaşam tarzını benimsemesinin, metabolizma ve endokrinoloji uzmanlarıyla iş birliği içinde oluşturulan diyet programına uymasının, gerekiyorsa besin, vitamin ve mineral takviyelerini düzenli olarak kullanmasının büyük önem taşıdığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, her hastaya özel bir program oluşturulsa da tüp mide ameliyatı sonrası beslenmede temel olarak şu ilkelerin önem taşıdığını söyledi:
 
“ - Protein, bundan sonra beslenmenizdeki en önemli besin maddesi olacak. Günde yaklaşık 60 g protein kaynağı almanız gerekecek (Bir porsiyon tavuk, hindi, balık ya da bir porsiyon az yağlı peynir gibi).
- Öğün atlamamaya büyük özen gösterilmeli ve günde en az 3 ana öğün tüketilmelisiniz. Buna ek olarak 2 de ara öğün tüketmeniz yerinde olacaktır. Böylece midenizi aşırı doldurmaz ve metabolizmanızın daha hızlı çalışmasına yardımcı olursunuz.
- Tüp mide ameliyatından sonra her zaman yemeklerinizi masa başında, sofra kurarak yiyin. Ana yemeklere en az yarım saat ayırın. Mutfak tezgahlarının üzerinde, TV ya da bilgisayarın karşısında asla yemek yemeyin.
- Yemeklerinizi hem küçük porsiyonlar halinde hem de küçük parçalara bölünmüş halde hazırlayın. Çok fazla yemek yemeyi önlemek için küçük tabaklar ve küçük çatal-kaşıklar kullanın. Yiyeceklerinizi çok yavaş yiyin ve iyice çiğneyin. Servis tabaklarını ve tencereleri masada bulundurmayın ve asla ikinci porsiyonu almayın.
- Günde en az 6-8 bardak kafeinsiz, kalorisiz ve gazsız içecek için. Yemeklerden yarım saat önce bir şey içmeyin. Böylece midenizin bulanmasını önlersiniz.
- Sizi takip eden doktorun tüp mide ameliyatı sonrası önerdiği vitamin ve mineralleri düzenli olarak alın. Ona sormadan başka bir ilaç ya da besin takviyesi kullanmayın.
- Obezite cerrahisini bir kür ya da diyet gibi görmeyin. Edineceğiniz sağlıklı beslenme alışkanlıkları bundan sonra sizin yeni yaşam biçiminiz olacak. Bu görüşün aynı zamanda aileniz ve arkadaşlarınız tarafından da benimsenmesini sağlayın.”
 
MİDE AMELİYATI SONRASI EGZERSİZ
 
Uzman denetiminde yapılan düzenli bir spor programını benimsemenin, obezite ameliyatlarının başarısında rol oynadığını ve iyileşmeyi hızlandırdığını hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, ancak daha önce egzersiz yapma alışkanlığı olmayan kişiler için böyle bir programı benimsemenin pek de kolay olmadığını kaydetti.
 
Fazla kilolar verildikçe ve kişi sevdiği egzersizleri yaptıkça spor yapma alışkanlığını kazanmanın daha kolay olabildiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, her hastaya özel bir program oluşturulsa dahi mide ameliyatı sonrası spor yapmada temel olarak uyulması gereken ilkeler bulunduğunu belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, şöye konuştu:
 
“- Doktorunuzun onayı olmadan asla spor yapmaya başlamayın. Ve yapmayı planladığınız tüm egzersizleri ona anlatın.
- Egzersizi ameliyattan 3 ay sonra yapmaya yavaş yavaş başlayın ve hızlı kilo vermek düşüncesiyle asla önerilenden uzun süre ya da farklı egzersizler, hareketler yapmayın.
- Erken dönemde sizin için en ideal egzersiz türü yürüyüş olacaktır. Doktorunuzun ve egzersiz danışmanınızın önerdiği süre ve tempoda yürümeye özen gösterin.
- Ameliyattan sonra, doktorunuz onay verirse – genellikle 6 hafta içinde onay verecektir- karın hareketlerinden ve ağırlık kaldırmadan kaçının.
- Sevdiğiniz egzersizleri tercih edin. Hem kas hem de kemik yapınızı geliştirecek aynı zamanda kondisyonunuzu artıracak egzersiz türlerini kombine etmeye çalışın.
- Yüzme ve fitness son derece ideal egzersizler. Eğer bunları yapmak için imkânınız varsa, egzersiz danışmanınıza bunu anlatın ve sizin için bunları içeren bir program oluşturmasını isteyin.”
 
OBEZİTE AMELİYATLARININ ÖMRÜ UZATTIĞI NASIL KANITLANDI?
 
Morbid obezlerle ilgili İsveç’te 1980’lerde başlayan ve 20 yıl süren bir araştırma bulunduğuna vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Mide küçültme ameliyatı olan 1000 morbid obez kişi ile yapılan bu araştırmanın sonunda, ameliyat olanların diyet yapanlara kıyasla 13 yıl kadar daha uzun yaşadığı ortaya konuldu. Dolayısıyla mide ameliyatının anlamlı oranda ömrü uzattığı kabul ediliyor” dedi.
 
OBEZİTENİN NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR
 
Mide küçültme ameliyatının kalp krizi, felç ve özellikle meme kanseri gibi obeziteye de bağlı olarak gelişen ölüm oranlarını azalttığının kanıtlandığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Obezite, birçok sağlık sorununa neden olabileceği gibi aynı zamanda psikolojik açıdan da kişileri olumsuz olarak etkilemektedir. Bu yüzden obezite ile mücadele etmek aynı zamanda birçok hastalığından önlenmesinde etkin bir rol oynamaktadır” diye konuştu.
 
Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, obeziteye bağlı gelişebilen bazı hastalıkları şöyle sıraladı:
  • Hipertansiyon
  • Koroner arter
  • Metabolik sendrom
  • Tip 2 diyabet
  • İnsülün direnci, hiperinsülinemi
  • Dislipidemi
  • Meme kanseri
  • Kolon kanseri
  • Rektum kanseri
  • Rahim kanseri
  • Safra yolları kanseri
  • Yumurta kanseri
  • Prostat kanseri
  • Uyku apnesi
  • Astım
  • Solunum zorluğu
  • Reflü
  • Deri enfeksiyonları
  • Polikistik over
  • Anoreksiye nevroza
  • Bulumia nevroza
  • Gece yeme sendromu
  • Gebelik sorunları
  • Adet düzensizlikleri
  • Aşırı kıllanma
• Ameliyat risklerinin artması gibi daha birçok soruna yol açmaktadır

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 14:57:51