• BESLENME /

Obezitede beslenmenin yeri

Obezite; Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bütün yaş gruplarını ilgilendiren, görülme sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunudur. Obezite için uygulanan tedavi yöntemleri içerisinde beslenme ve diyet programı önemli bir yer tutmaktadır.
 
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü'nden Arş. Gör. Ece Erözgür,  obezitenin günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer aldığını söyledi.
 
Erözgür, “Obezite; genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır” dedi.
 
Beslenmenin, anne karnında başlayarak, hayatın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacı olduğunu kaydeden Erözgür, “Beslenme; insanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir. Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir” diye konuştu.
 
Alınan enerji ile harcanan enerji dengede tutulmalı
 
Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özellikleri ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerji ihtiyacı olduğunu vurgulayan Erözgür, şöyle devam etti:
 
“Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
 
Hastalıklar oluşmadan, sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmelisiniz. Doğru beslenmenin klinik bulguları ilaç kadar düzenleyebileceği unutulmamalı, yaşam tarzınıza uygun en doğru beslenme planınızı diyetisyen eşliğinde oluşturmalısınız.”
 
Diyabet hastaları beslenme konusunda diyetisyene başvurmalı
 
Obezitenin beraberinde getirdiği hastalıklarda değinen Erözgür, diyabet hastalarında, şeker regülasyonlarını düzenlemek için, 3 ana 3 ara öğün beslenmelerinin öneminin altını çizdi.
 
Yaşa, kiloya, boya uygun enerji hesaplaması yapılıp, karbonhidrat dağılımının öğünlere eşit yapılması ve şekeri ani yükseltecek glisemik indeksi yüksek besinlerden uzak durulması gerektiğine vurgu yapan Erözgür, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Bunlar bal, reçel, pekmez gibi basit karbonhidratları içerirken aynı zamanda kan şekerini ani yükseltecek hurma, üzüm, incir, kuru meyvelerden de uzak durulmalıdır. Beyaz undan yapılmış besinler yerine kepekli undan yapılmış besinler tercih edilmelidir. Kabuğuyla tüketilebilecek meyveler kabuğuyla tüketilmelidir. Düzenli yapılacak egzersiz, kan şekerini dengeler ancak egzersize aç başlanması veya çok uzun süre yoğun egzersiz yapılması kan şekerinin düşmesine neden olur. Bu yüzden egzersiz öncesi ve sonrası nasıl beslenmeniz gerektiği konusunda diyetisyeninize danışınız.”
 
Kalp damar hastalıklarında az ve sık beslenmeye dikkat edilmeli
 
Kalp damar hastalarına, öğünlerine salata eklemeleri ve posa tüketimini artırmalarının önerildiğini anlatan Erözgür, ayrıca düzenli olarak egzersiz yapılması ve hayvansal yağlardan uzak durulması gerektiğini anımsattı.
 
Kalp damar hastalarının içeriğini bilmediği pasta, kek ve kurabiyelerden uzak durması gerektiğini belirten Erözgür, şunları kaydetti: “Yemekler yapılırken fazla yağ ilavesi olmamalı, et, balık, tavuk yapılırken fırında veya ızgara yöntemlerini kullanmanız gerekmektedir. Az az, sık sık beslenmeye özen gösterilmelidir. Karaciğer, böbrek, beyin, dil, dalak, işkembe vs. sakatatların tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kaymak, krema, mayonez, yoğun salata sosları gibi yağlı besinlerden uzak durulmalıdır. Yemekler bitkisel yağlarla hazırlanmalıdır. Haftada 2 kez kırmızı et, diğer günler tavuk ve balık yenmelidir. Balık iyi kolesterolü yükseltir, trigliseridi düşürür. Meyve ve sebze bol bol tüketilmelidir. Sarımsak bol miktarda potasyum, fosfor, selenyum, A ve C vitaminleri ile 75 farklı madde içermekle birlikte kan damarlarını genişletir ve kanın pıhtılaşmasını önler, bu nedenle sık sık sarımsak ve bol bol kuru baklagiller tüketilmelidir.”
 
Yüksek tansiyonda tuza dikkat
 
Tansiyonu yüksek seyreden hastaların aldıkları besinlerde mineral dengesine dikkat etmesi ve salamura, konserve, turşu, tuzlu kraker gibi yüksek sodyum içeren besinlerden uzak durması gerektiğine dikkat çeken Erözgür, şu önerilerde bulundu:
 
“Kavrulmamış kuruyemişler tercih edilip porsiyon kontrolüne özen gösterilmelidir. Pişirme yöntemi olarak haşlama, ızgara, fırında veya buğulamayı tercih edilmelidir. Yemeğin tadına bakmadan tuz atmamak, ancak tadına yansıyacak bir tuz eksikliği var ise az miktarda tuz eklemek, sofraya mümkün ise tuzluk koymamak ve tuzu yemeği pişirirken değil pişirmenin sonunda eklemek size yardımcı olacaktır.”
 
 
Çocuklar fiziksel aktiviteden uzaklaşıyor
 
Çocukluk çağı obezitesi sıklığının her yaş grubunda arttığını bildiren Erözgür, bunun modern yaşamın getirdiği beslenme alışkanlıklarında yağların ve karbonhidratların fazla miktarda tüketilmesi ve çocukların fiziksel aktiviteden uzaklaşarak televizyon ve bilgisayar oyunlarına yönelmelerinden kaynaklandığına işaret etti. 
 
Çocukluk çağı obezitesinin sağlık üzerinde olumsuz etkileri
 
Çocukluk çağı obezitesinin, çocuk sağlığı üzerindeki etkilerinin fiziksel ve psikolojik olarak ikiye ayrılarak incelenebileceğini dile getiren Erözgür, bu dönemdeki kiloların kontrol altına alınmadığı takdirde ileriki yaşlarda sağlık sorunlarına yol açacağının altını çizdi.
 
“Tip 1 ve 2 diyabete yakalanma riskinin artması, glikoz intoleransı, hipertansiyon ve dislipidemi sayılabilecek diğer sağlık sorunlarıdır” diyen Erözgür, obezitenin çocukların sağlığı üzerinde yaratacağı sorunlara ilişkin şu bilgileri verdi: “Obez çocuklarda uyku apnesi, denge sorunları ve ortopedik sorunların ortaya çıktığı bilinmektedir. Çocukluk çağı obezitesinin çocuğun psikolojik sağlığı üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Obez çocuklarda fiziksel açıdan kendini olumsuz algılama, kendini sevme sorunlarına, sinirlilik hali depresyona oldukça sık rastlanmaktadır. Bu çocukların sigara ve alkol bağımlılığı riskinde artış olduğu bilimsel araştırmalarda raporlanmıştır. Obez çocukların okul başarılarında azalma ve arkadaş ilişkilerinde zayıflık sorunları olabilmektedir.”
 
Çocukluk çağı obezitesinin tedavisinde beslenme, egzersiz ve davranış tedavilerinin uygulandığını vurgulayan Erözgür, sözlerini şöyle tamamladı:
 
“Çocukluk çağı obezitesinde ihtiyacı olan besin ögeleri sağlandıktan sonra uygun egzersiz programı oluşturulabilir. Çocuğunuz için evde sağlıklı atıştırmalıklar hazırlamalı, onları hazır ürünlerden uzak tutmalısınız. Çocuğunuzu hazır gıdalarla ne kadar geç tanıştırırsanız o kadar sağlıklı olacaktır. Uygun egzersiz programında yüzme, voleybol, basketbol gibi sporları tercih ederseniz boyunun uzamasına yardımcı olacak hem de fazla kiloların uygun oranda dağılması sağlanacaktır.”
 
Dikkat edilmesi gerekenler:
 
  • Yiyecek alışverişini tok karnına yapmak, yenmemesi gereken besinleri satın almamak,
  • Alışverişe liste hazırlayıp çıkmak,
  • Yenmeye hazır besinleri satın almamak,
  • Satın alırken enerjisi düşük besinleri seçmek (yağlı peynir yerine yağsız peynir),
  • Boş zamanlarda yiyecek atıştırmak yerine egzersiz yapmak,
  • Sık aralıklarla azar azar yemek, öğün atlamamak,
  • Göz önünde yiyecek bulundurmamak,
  • Mutfağa fazla zaman ayırmamak, en kısa sürede işi bitirip uzaklaşmak,
  • Yenilmemesi gereken besinleri evde bulundurmamak,
  • Yemekte küçük, salatada büyük tabak kullanmak, servis malzemelerini küçük seçmek,
  • Tabakta yemek bırakmaktan çekinmemek, kalanı ara öğünde yemek,
  • Mümkün olduğunca iyi çiğnemek ve yavaş yiyerek lokmaların tadına varmak,
  • Lokmalar arasında çatalı kaşığı elinden bırakmak,
  • Yemek yerken başka aktiviteler (TV seyretmek, okumak gibi) yapmamak,
  • Akşam yemeğinden sonra bir şey yememek,
  • Özel günlerde düşük kalorili yiyecekleri tercih etmek, eğer fazla yenilirse sonraki öğünü sadece salata ve biraz peynirle geçiştirmek,
  • Herhangi bir sağlık problemi yok ise aktiviteyi artırmak, kısa mesafelerde taşıt kullanmamak, asansöre binmemek, hızlı tempoyla yürümek, ev işlerini kendi kendine yapmaya çalışmak,
  • Yemek pişirirken düşük enerjili olmasına dikkat etmek (etli yemeklere yağ koymamak, yemeklerdeki yağ miktarını azaltmak, kızartma yerine haşlama, ızgara veya fırında pişirmek vb),
• Kilo verme konusunda kendisine güvenmek, sabırlı olmak, sıkıntıları yiyerek gidermek yerine başka faaliyetlerde bulunmak (her gün kitap okumaya vakit ayırmak
 
Arş. Gör. Ece ERÖZGÜR
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-06-30 16:12:41