Safra kesesinde çeşitli hastalıklar görülebilir. Bunlar arasında en sık görüleni ‘taşlar’dır. Safra kesesi içerisinde yer alan kolesterol ve pigmentlerin, safra kesesi içerisinde çökelti oluşturarak birikmesi sonucunda oluşan safra kesesi taşları, bazı kişilerde herhangi bir belirti göstermez.
Safra kesesi denildiğinde ilk olarak akla gelen sağlık sorunu olan ‘Safra kesesi taşları’ hakkında bilgi veren Hastanemiz Genel Cerrahi Uzmanı ve SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erdal Uysal, safra kesesi taşlarının, safra kesesi içerisinde yer alan kolesterol ve pigmentlerin, safra kesesi içerisinde çökelti oluşturarak birikmesi sonucunda oluştuğunu söyledi.
Safra kesesinin içindeki maddelerin oranlarındaki değişiklikler ve safra kesesinin safrayı boşaltma yeteneğinin kaybolduğu durumların, safra taşı oluşumunu kolaylaştırdığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Uysal, safra taşlarının kum taneleri gibi milimetrik ve çok sayıda olabileceği gibi, bir kaç adet orta büyülükte ya da 3 santimlik iri tek taş olarak da bulunabileceğini kaydetti.
Safra kesesinin karaciğerin altında bulunan yaklaşık 10 santim boyutunda, 30-50 ml hacminde bir organ olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Temel görevi karaciğer tarafından yapılan safranın bir kısmını depolayarak, yoğunlaştırmaktır. Safra kesesi safra üretmez, karaciğerden yapılan safrayı alarak depo eder. Safra özellikle yağların sindiriminde kullanılmak üzere gerektiğinde safra kesesinden salınır” dedi.
Safra kesesi taşlarının belirtileri
Safra kesesi taşlarının tüm dünyada yaygın olarak bulunduğunu, her yıl binlerce insanın bu nedenle ameliyata alındığını bildiren Yrd. Doç. Dr. Uysal, şöyle devam etti:
“Safra kesesinde ortaya çıkan taşlar bazen hiçbir belirti göstermez. Taşlar bazen de başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında tesadüfen fark edilir. Safra kesesi içinde bulunan ve yerçekiminin etkisiyle hareket eden taşlar, safra kesesi çıkışını tıkayıp, olağan boşalmasını engellediği zaman belirti vermeye başlar. Hastalarda en sık karın ağrısı, bulantı, karında şişkinlik, midede yanma, ekşime, sırt ve sağ omuz ağrısı gibi belirtilerle kendini gösterir.
Safra taşı hastalığının seyri esnasında taşın ana safra kanalına düşmesi durumunda çok daha sorunlu bir sürece girilir. Tıkanma sarılığı olarak adlandırılan bu süreçte hastada karın ağrısı, sarılık, idrar rengi kırmızı veya kahverengi olması, bulantı, kusma ve bazen de ateş görülebilir. Eğer bu tabloya enfeksiyon da eklenirse hayatı tehdit edecek çok ciddi problemler ortaya çıkabilir.”
Safra kesesi taşlarında tanı koyulması
Safra kesesi taşlarının tanısında çoğunlukla ultrasonografi kullanıldığına vurgu yapan Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Ultrasonografi çok hızlı ve hastaya hiçbir zarar vermeden uygulanan bir yöntemdir. Bazı durumlarda tomografi, MR gibi görüntüleme cihazlarından da yararlanılır. Kan tahlilleri ise sarılık, enfeksiyon ve safra taşının neden olduğu rahatsızlıkların ortaya çıkarılmasında yapılır” ifadelerini kullandı.
Safra kesesi taşlarının tedavisi
Safra kesesi taşları tedavisinin ameliyat ile yapıldığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Uysal, yıllar önce çeşitli ilaç tedavileri denendiğini ancak başarılı sonuçlar alınmadığını belirtti.
“Bu nedenle günümüzde safra kesesi taşlarının tedavisinde, ameliyat ile safra kesesinin alınması altın standarttır” diyen Yrd. Doç. Dr. Uysal, şunları kaydetti:
“Ameliyat kapalı (laparoskopik) ya da açık yöntemle yapılabilmektedir. Kapalı ameliyat hızlı iyileşme ve sosyal hayata geri dönme sağlaması ve daha az ağrı hissedilmesi nedeniyle ilk sıradadır. Ancak gebelik, ileri akciğer kalp yetmezlikleri gibi durumlarda ise açık ameliyat tercih edilmektedir. Unutulmamalıdır ki kapalı başlanılan ameliyatlarda da açık ameliyata dönülme ihtimali vardır.”
Kimler ameliyat olmalı?
Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Safra taşı tespit edilmiş, şikâyetleri olan hastalar”, “Özellikle milimetrik küçük taşları ya da büyük taşları olanlar” ile “Şikâyet olmasa da diyabet hastaları ve genç hastalar” gibi durumlarda ameliyatın tercih edildiğine dikkati çekti.
Belirti vermeyen normal boyutlu taşları olan hastaların ameliyatsız takip edilebileceğini bildiren Yrd. Doç. Dr. Uysal, diyabet hastalarında safra kesesi taşlarına bağlı gelişebilecek daha ciddi enfeksiyonlar ve apseler nedeniyle bu riskler oluşmadan önce ameliyat önerildiğinin altını çizdi.
Ameliyat riskli midir?
Her ameliyatta olduğu gibi safra kesesi ameliyatlarında da riskler olabileceğini, ancak bu risklerin oldukça düşük oranda görüldüğünü vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Uysal, şunları kaydetti:
“Kontrollü bir ameliyatta ölüm riski binde bir oranındadır. Genel komplikasyon oranı ise yüzde 3 civarındadır. En sık safra yolu yaralanmaları, kanama, karın içi organ yaralanmaları ve ameliyat sonrası fıtık olarak sıralanabilir.”
Tedavi edilmeyen safra kesesi taşları
Yrd. Doç. Dr. Uysal, tedavi edilmeyen safra kesesi taşlarının sarılık, safra yolu tıkanıklıkları, karaciğer, safra kesesi ve safra yollarında ölümcül olabilen enfeksiyonlar, pankreas bezi enfeksiyonları ve safra kesesinde çürüme, delinme, kangren ve apselere yol açabileceğini söyledi.
Safra kesesi taşlarından korunma
Yrd. Doç. Dr. Uysal, safra kesesi taşlarından korunmada düzenli olarak öğün atlanılmadan beslenmenin, yavaş kilo vermenin ve sağlıklı kiloyu korumanın oldukça önemli olduğunu sözlerine ekledi.