• ENDOKRONOLOJİ /

Şeker Hastalığı

Diyabet Tipleri

Diyabet, Tip 1 diyabet, Tip 2 diyabet, diğer özel nedenlere bağlı diyabet ve gestasyonel (gebelik) diyabeti olmak üzere başlıca dört tipte görülmektedir.

1-Tip 1 Diyabet

Diyabet hastalarının yüzde 5-10’u Tip 1 diyabetli olmaktadır.

Geçmişte ‘İnsüline bağımlı diyabet’ olarak da adlandırılan bu hastalıkta insülin yapımından sorumlu pankreas beta hücrelerinin çoğunlukla otoimmün kaynaklı harabiyetine bağlı olarak mutlakinsülin eksikliği vardır. Bu hastalarda günlük enjeksiyonlarla insülin eksikliğinin telafi edilmesi gereklidir. Tip 1 diyabet, bu hastalığa genetik yatkınlığı olan kişilerde genellikle enfeksiyon, stres veya travma gibi bir olay sonrasında tetiklenmektedir..

Tanı sırasında hastalarda ağız kuruluğu, çok su içme, sık idrara çıkma, sürekli açlık hissi, kilo kaybı, bulanık görme, yorgunluk ve halsizlik gibi yakınmaları görülmektedir.

Bu yakınmaların çoğunlukla son birkaç gün ya da birkaç hafta içinde ortaya çıkmaktadır.

 2- Tip 2 Diyabet

Geçmişte “İnsüline bağımlı olmayan diyabet’’ veya “Erişkin diyabet’’ olarak da isimlendirilen bu hastalığın en yaygın görülen diyabet türüdür.

Tüm dünyada tanı konulan diyabet vakalarının yüzde 90’dan fazlasını Tip 2 diyabetin oluşturmaktadır.

Tip 2 diyabetin genellikle obezite ve fiziksel inaktiviteye bağlı olarak görülür.

Hastalığın temelinde genetik olarak yatkın kişilerde yaşam tarzı ile tetiklenen insülin direnci ve zamanla azalan insülin sekresyonu söz konusudur. Gelişmiş ülkelerde toplumun yüzde 5-10’u Tip 2 diyabetlidir. Yakınmalar Tip 1 diyabete benzemekle birlikte daha hafiftir. Bu sebeple hastalık gerçek başlangıcından yıllar sonra (ortalama 5 yıl sonra) fark edilir hatta bazen komplikasyonları nedeniyle tanı konabilir.

Tip 2 diyabet genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkar ve yaşlanma ile sıklığı artar. Bununla beraber, son yıllarda obezitenin çocukluk çağında da artması ile birlikte çocukluk çağında da tip 2 diyabet görülmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerde 15 yaş altında görülen diyabet vakalarının yarısına yakınının Tip 2 diyabetli olduğu bildirilmektedir.

3- Diğer özel nedenlere bağlı diyabet

Diğer özel nedenlere ağlı diyabetler nadir diyabet formlarıdır.

Vakaların diyabetlilerin yüzde 1’ini oluşturur. 

Aşağıda listelenen hastalıklar bu tip diyabete yol açmaktadır:

Beta hücre fonksiyonlarının bozulmasına bağlı genetik defektler, pankreas hastalıkları (pankreatit, pankreatektomi, kanser, kistikfibroz), endokrin hastalıklar (akromegali, Cushingsendromu, feokromositoma, hipertiroidi gibi), ilaç ve kimyasal ajanlara bağlı gelişen diyabetler, enfeksiyonlar ve diğer nedenler bu tip diyabete yol açar.

4- Gestasyonel

(Gebelik) Diyabet

İlk kez gebelik sırasında ortaya çıkan bu diyabet türünün gebeliklerin yüzde 2-4’ünde görülmektedir. Genelde Tip 2 diyabete benzemektedir. Ancak gebelik sırasındaki rutin taramalar nedeniyle genellikle semptomlar fark edilmeden önce tanı konulur.

Gebelik diyabeti doğumdan sonra genellikle düzelir fakat sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir (yaklaşık yüzde 50). Ayrıca gebelik diyabeti öyküsü olan kadınların ileriki yaşamlarında Tip 2 diyabetli olma riski yüzde 80’e kadar varmaktadır. Bu sebeple gebelik diyabeti tanısı almış kadınların doğum sonrasında prediyabetik olarak kabul edilip koruma programına alınmaları gereklidir.

Prediyabet

Normal glukoz toleransı üst sınırı ile aşikar diyabet arasındaki süreç ‘Prediyabetik dönem’ olarak adlandırılır.

Bu süreçte glukoz metabolizmasının ara bozuklukları olan ‘Bozulmuş Açlık Glukozu’ (açlık kan glukozunun 100-125 mg/dl olması) ve ‘Bozulmuş Glukoz Toleransı’ Oral glukoz tolerans testinde 2.saat kan glikozunun 140-199 mg/dl olması) yer alır. Bu süreçteki kişiler ‘prediyabetik’ olarak kabul edilmektedirler. Erken metabolik değişiklikleri oluşturan bu durumlarda diyabete geçiş çoğu kez yıllar sürebilir.

Komplikasyonlar

Diyabetin zamanla kalp, damarlar, göz, böbrek ve sinirlerde yapısal değişikliklere yol açabilmektedir.

Diyabetin kronik komplikasyonlarının bu safhada ortaya çıkan değişikliklerle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Sıkı kan şekeri kontrolünü sağlamanın yanı sıra kan basıncı ve kan yağlarının da hedef düzeylere düşürülmesi ile bu komplikasyonların azaltılabileceği klinik çalışmalarla ortaya konulmuştur.

Kardiyovasküler Hastalıklar

Diyabetin koroner arter hastalığı ve inme riskini 2-4 kat artmıştır. Diyabetlilerin yüzde 60-75’inin kardiyovasküler hastalıklar (koroner arter hastalığı ve inme) nedeniyle kaybedilmektedir.

Diyabetik Ayak Ülserleri

Diyabetlilerde hem periferiknöropati hem de iskemi sebebiyle ayak ülserleri ve nihayetinde ampütasyonlar sık görülür. Çalışmalar, travmatik nedenler dışında, ayak ampütasyonuna yol açan sebeplerin yüzde 50’sinin diyabetten kaynaklandığını göstermektedir.

Diyabetik Retinopati

Diyabetin körlüğe neden olan ilk üç hastalık içinde yer aldığını söylemektedir.

Diyabetin bu komplikasyonu retinadaki küçük damarların uzun süreli kan şekeri yüksekliğine bağlı olarak tahrip olması sonucu gelişir. Diyabet süresi 15 yıla ulaşan diyabetlilerin yüzde 2’sinde körlük ve yüzde10’unda ciddi görme kaybı geliştiği bilinmektedir.

Diyabetik Nefropati

Diyabetin en önemli kronik böbrek yetersizliği nedenlerinden biri ve diyaliz ünitelerinde tedavi gören hastaların yüzde 50’sinin diyabetli olduğunu söylemektedir. Bu hastaların yüzde 10-20’sinin böbrek yetersizliği nedeniyle kaybedilmektedir.

Diyabetik Nöropati

Bu hastalığın uzun süreli diyabetin sinirlerde yol açtığı bozukluklar sonucu ortaya çıkmaktadır.

Diyabetlilerin yüzde 50-70’inde diyabetik nöropati gelişir. En sık görülen belirtiler ayaklarda (ve bazen ellerde) uyuşma, yanma, karıncalanma, ağrı ve güçsüzlüktür.

Diyabetli hastaların tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin diyabeti olmayan aynı yaştaki hemcinslerine göre iki kat daha yüksektir.

Alınacak tedbirler

Sonuç olarak tip 2 diyabet ve komplikasyonlarından korunmak için aşağıdaki tedbirler önerilmektedir:

Boya uygun vücut ağırlığı hedeflenmeli ve bu ağırlığın korunmasına çalışılmalıdır.

Yeterli ve dengeli beslenmeli; günde en az 5 (beş) porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.

Günlük enerjinin yüzde 25-30’ u yağlardan sağlanmalı, enerjinin doymuş yağ asidinden gelenoranı yüzde 10’un altında olmalıdır.

Şeker gibi basit karbonhidratlar günlük enerjinin yüzde10’ unu aşmamalı, basit karbonhidratlar yerine kurubaklagiller, tam tahıl ürünleri tercih edilmelidir.

Günlük alınan tuz miktarı 5 gr’ı aşmamalıdır.

Fiziksel olarak aktif olunmalıdır. Haftanın en az 5 günü, düzenli olarak en az 30 dk orta yoğunlukta aktivite (örneğin tempolu yürüme egzersizleri) yapılmalıdır. Kilo kaybı sağlanması için daha fazla fiziksel aktivite yapılması gereklidir.

Sigara kullanılmamalı ve aşırı alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR
ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA HASTALIKLARI
Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2024-01-11 10:46:27