• FİZİK TEDAVİ /

SEREBRAL PALSİ (BEYİN FELCİ)

 
 
 
Serebral palsi çocukluk çağının en sık özürlülük nedenlerinden biridir. Türkiye’de her 1000 canlı doğumda 4.4 sıklığında görülme oranına sahiptir.
 
Serebral palsiyi, “Gelişmekte olan beyinde meydana gelen bir hasara bağlı olarak hareket ve duruş gelişiminin bir grup kalıcı bozukluğu” olarak tanımlayan SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Hastanesi Uygulama ve Araştırma Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon AD. Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Türkan Turgay, serebral palsiye neden olan beyin hasarının doğum öncesi, doğum esnası ya da doğum sonrası oluşabileceğini söyledi.
 
Dr. Öğretim Üyesi Turgay, “Beyin hasarı için belirli bir yaş sınırı olmamakla birlikte yaşamın ilk 2-3 yılı daha önemlidir. Serebral palside beyin hasarı değişmez ancak çocuk büyüdükçe bazı vakalarda klinik durum değişir” dedi.
 
Risk faktörleri
 
Gerçek nedeninin her zaman tam olarak anlaşılamasa da belli risk faktörlerinin hastalığın meydana gelişine katkıda bulunduğuna dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Turgay, bu risk faktörleri hakkında şu bilgiyi verdi:
 
“Bu faktörler arasında erken doğum, uzamış ya da zor doğum öyküsü, doğum sırasında oksijensiz kalma, düşük doğum ağırlığı, çoklu doğum, uzamış sarılık, doğum sırasında travmaya bağlı beyin yaralanması olabileceği gibi anneye bağlı rahim içi enfeksiyonlar, plasenta yetmezliği ve tiroid hastalığı gibi endokrin bozukluklar yer alır.”
 
Serebral palsi için en yaygın risk faktörünün erken doğum olarak bilindiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Turgay, 28 hafta öncesinde doğan ya da 1000-1500 gr. gibi düşük doğum kilosuna sahip bebeklerin risk altında olduğuna vurgu yaptı.
 
Klinik bulgular değişkenlik gösterir
 
Serebral palsinin klinik bir tanı olduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Turgay, şöyle devam etti:
 
“Serebral palsi için başlıca tutulan kol ya da bacak dağılımına, kas tonusuna veya hareket bozukluğuna göre sınıflandırma yapılır. Klinik her hasta için değişkenlik gösterir. Bir çocuğun özellikle de bebeklikten bu yana santral sinir sistemi ve kas iskelet sisteminde kendi yaş grubuna göre gerilik olması, baş –boyun kontrolünde güçsüzlük, oturma ya da yürüme güçlüğü, denge problemleri, istemsiz kas kasılmaları, anormal kas hareketleri, azalmış ya da artmış kas tonusu izlenmesi, uyanıklık ve dikkatlilik oranı, el becerilerinde bozulma, konuşma ve sosyal ortamlardaki farklılıklar serebral palside yer alan klinik bulgulardandır. Bununla birlikte değişen kas tonusu ve harekete bağlı farklı yürüyüş şekilleri ortaya çıkabilir. Bükük diz yürüyüşü, sıçrama yürüyüşü, parmak ucunda yürüme, yürürken ayakların içe ya da dışa dönmesi bunlardan en sık görülenleridir.”
 
Tedavinin ana prensibi fizyoterapidir
 
Hastalarda beyin hasarı değişmemesine rağmen çocuk büyüdükçe sekonder kas iskelet sistemi problemlerinin ortaya çıktığını vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Turgay, “Buna en çok ayak ve diz deformiteleri eşlik eder. Zamanla serebral palsili çocuklarda fonksiyonel bozukluklar kötüleşebilir” ifadelerine yer verdi.
 
Serebral palside tedavinin ana prensibinin fizyoterapi olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Turgay, tedavi hakkında şu bilgileri paylaştı:
 
“Amaç beyin hasarının tedavisi olmayıp hastanın var olan nörolojik kapasitesi ile gerçekleştirebileceği en iyi fonksiyonu kazandırmak ve hastalığa bağlı gelişebilecek istenmeyen klinik durumları azaltmaktır. Aileye de bu mesaj verilmelidir. Rehabilitasyon erken doğum sonrası dönemde başlar, ergenliğe kadar devam eder. Baş ve gövde kontrolü, denge problemleri, duruş ve yürüme bozuklukları, kas güçsüzlüğü ve anormal kas tonusu olan kaslar ile hastanın ortez gereksinimi değerlendirilir. Tedavi için santral sinir sistemini uyararak normal hareket paternini oluşturmaya yönelik çeşitli tedavi yaklaşımları kullanılır.”
 
Egzersizler hastaya özgü reçetelenir
 
Aktif ve pasif eklem hareket açıklığı egzersizleri, germe ve güçlendirme egzersizleri ile kalp ve damar kapasitesini arttıran aerobik egzersizlerin her hastaya özgü reçetelendiğinin altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Turgay, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Oyun ve çeşitli aktivasyonlar ile el becerileri, giyinme, yemek yeme vs. gibi kendine bakım aktiviteleri kazandırılır. Kendisi bağımsız yapamasa da bu aktivitelere katılımı cesaretlendirilir. Gerekli olgularda hastanın yürümesine yardımcı olabilecek alt bacak ya da ayak ortezlerinin yanında baston ya da yürüteç desteği gibi transfer desteği verilmelidir. İki yaşından önce bağımsız oturabilen çocuklar cihazla ya da cihazsız sonunda yürüyebilirler. Tedavi sırasında artmış kas tonusunu azaltmaya yardımcı ağız yolu ile alınan bazı ilaçlardan, botox gibi girişimsel kas içi enjeksiyonlardan ve cerrahi yöntemlerden yararlanılır.”
 
Cerrahinin zamanlamasında hasta yaşı ve hastanın öncelikli ihtiyaçlarının belirleyici olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Turgay, “Tedavide en iyi sonucu elde etmek için fiziksel tıp ve rehabilitasyon hekimi ile birlikte ortopedi, beyin cerrahı, çocuk nöroloji uzmanı, fizyoterapist ve iş-uğraş terapistinden oluşan multidisipliner takım çalışması gerekir” diyerek sözlerini tamamladı.

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-01 14:28:26