• BESLENME /

Tıbbi beslenme tedavisi uygulamaları

Sağlık, insanların hayatının devam etmesinde, hayat kalitesinin yükseltilmesiyle korunması noktasında özel bir öneme sahiptir. Sağlık için hayatın tüm dönemlerinde yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir.

 SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Demirci, beslenmenin açlık hissinin bastırılması, karnın doyurulması veya insanın canının istediği şeyleri yemesi ve içmesi ile sınırlı olmadığını söyledi.

 Beslenmeyi, “İnsanların hayatını sürdürebilmesi, büyümeyle gelişmenin devamlılığı için gereken besinlerin yenmesi” olarak tanımlayan Demirci, sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini artırmak üzere bedenin ihtiyaç duyduğu bütün besinlerin yeterli miktarda alınıp kullanabilmesi gerektiğini kaydetti.

 Bu nedenle beslenmenin doğru zamanlarda ve bilinçli gerçekleştirilmesi gerektiğine işaret eden Demirci, “Hipokrat, besin maddelerini sağlık açısından değerlendirip, tanımladığı hastalıklarla ilgili olarak diyet önerilerinde bulunmuştur. Hipokrat ‘Diyet en etkin ilaçtır’ sözüyle asırlar evvel diyetin önemine vurgu yapmıştır” dedi.

 Beslenmenin hayat için önemli bir ihtiyaç olduğunu anlatan Demirci, şöyle devam etti:

 “Toplu beslenme uygulamasının yapıldığı tüm kurumlar doğrudan ya da dolaylı olarak beslenme yetersizliği ve dengesizliğine dayalı hastalıklar için zemin oluşturabilir. Bu kurumlar arasında en dikkat edilmesi gereken yer ise hastanelerdir. Hastalara genelde diyet denilince aç kalacaklarını düşünürler. Aslında diyet, hastanın günlük ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde oluşturulan sağlıklı beslenme programıdır.

 Diyetin amacı hastalıktan ve tıbbi tedaviden (ilaç, cerrahi, gibi) dolayı besinlere karşı bireyin davranışlarında besinlerin sindirilmesi, emilmesi ve metabolizmada oluşan değişimlere yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamaktır.”

 Hastanelerde hastalara uygulanacak diyetlerin hastalık hikayesi dikkate alınarak titizlikle planlanması ve sonrasında doğru hastaya, doğru diyetin önerildiğinin kontrol edilmesi gerektiğini vurgulayan Demirci, hastanın diyetine karar verirken şu konulara dikkat edilmesini istedi:

 “  * Hastanın bütün hikâyesiyle hastalığın tedavi sürecini en iyi doktor bilir. Bundan dolayı hastanın diyetine de hekim ve diyetisyen karar vermektedir. Hastalığa özgü durumlar kararlaştırıldıktan sonra diyetisyen tarafından uygun beslenme programı yapılır.

Tüm diyetler bireyin hastalığı, fizyolojik ve ruhsal durumu dikkate alınarak özel olarak hazırlanmaktadır.

Diyetin enerjisi hastanın yaşı, boyu, vücut ağırlığıyla fiziki etkinlik durumu çerçevesinde saptanır.

Hastanın diyeti hasta ile beslenme uzmanı konuşarak birlikte planlanır.

Hastanın kullandığı ilaçlar göz önünde bulundurularak besin ilaç etkileşimi oluşması önlenir.

  • İdrar söktürücü kullanan hastalara potasyumdan zengin olan muz, patates, kayısı, turunçgiller verilmez.
  • Antibiyotik kullanan hastalara kalsiyum zengin olan kafein, domates, meyve suyu verilmez.
  • Kan sulandırıcı kullanan hastalara K vitamininden zengin olan brokoli, Brüksel lahanası, ıspanak, lahana verilmez.
  • Kalp ilaçları kullanan hastalara potasyumdan zengin olan muz, incir, portakal, kuru meyveler, tuzlu besinler, greyfurt suyu, yağlı besinler, brokoli, Brüksel lahanası verilmez.
  • Solunum ile ilgili ilacı kullanan hastalarda yüksek yağlı besinler, greyfurt suyu, kafein verilmez.
  • Demir ilacı kullanan hastalarda pekmez, susam, yeşil yapraklı sebzeler verilmez.
  • Kortizonlu ilaç kullanan hastalarda sodyumdan zengin tuz, şeker, turşu ve salamura besinler verilmez.

 Diyetin içeriğinin hastalık dikkate alınarak proteinden, karbonhidrattan ve yağdan dengeli olması temin edilir. Hastanın belli bir kısıtlaması varsa bu çerçevede düzenlemeler yapılmaktadır. Mesela bir böbrek hastasında dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Protein, sodyum, potasyum ve fosfor kısıtlaması hastanın diyaliz durumu ve kan sonuçlarına göre yapılabilir. Solunum sıkıntısı olan hastalarda (KOAH) karbonhidrat kısıtlanır iken yağ artırılabilir.

 Sindirim, emilim metabolizması bozuk olan ya da bir besine alerjisi olan kişilerin diyetlerinden o besini ya da besin grubunu çıkarıp diyet planı oluşturulmaktadır. Mesela laktoza toleransı olmayan bir kişide sütle süt ürünleri diyetten çıkarılmaktadır. Yumurta alerjisi olan çocuk ya da yetişkin hasta için yumurta içeren besinlerden hiçbirinin gönderilmemesi vb.

 Sindirim sisteminde belli bir rahatsızlık olan hastanın yemek kıvamında değişiklik yapılmaktadır. Mesela, çiğneme sorunu olan hastaya püre ya da yumuşak yemekler planlanmıştır.”

 Hastanelerdeki servis kolaylığından dolayı belli standartlarda diyetlerin planlandığının altını çizen Demirci, sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Öncelikle hastanın hastalığı dikkate alınır. Hastalıkla ilgili diyet gruplandırılması yapılmaktadır. Operasyon geçirecek yatan bir hastanın operasyondan sonra yemek alabilmesine yönelik olarak evvela bağırsak işlevlerinin yeniden oluşması beklenmektedir. Bağırsaklardaki gaz çıkışı bağırsakların çalıştığını gösterir.

 Söz konusu işlevler başlamadan evvel geçiş diyetleri uygulanmaktadır. Daha sonra hastalığına özel diyete başlanmaktadır. Özel bir diyete başlaması gerekmeyen hastalarla ilgili olarak bütün besin gruplarını içeren standart diyetler planlanmaktadır. Hastanın operasyondan sonra tatbik etmesi gereken diyetler bulunmaktadır. Söz konusu diyetler hastanelerde gruplandırılmıştır.”

 Ameliyat sonrası başlangıç diyeti (sulu diyet)

Sulu diyetin ameliyattan sonra beslenmeye başlama konusunda ilk adım olduğunu anımsatan Demirci, “Hastadaki gaz çıkışı gerçekleşene dek devam edilmektedir. Diyetinde bağırsakları en az yoracak, sindirimle gaz sorunu oluşturmayacak sıvılarla yumuşak gıdalar kullanılır. Şekerli çay, komposto suyu, meyve suları, limonata, açık-süzülmüş et veya tavuk suyu bunlardandır” diye konuştu.

Ameliyat sonrası devam diyeti (sulu yumuşak diyet)

Sulu diyeti tolere edebilen hastada yumuşak diyete geçildiğine vurgu yapan Demirci, şu bilgileri paylaştı:

 “Hastanın çiğneme, yutma güçlüğü olduğu durumlarda kullanılır. Diyette süt grubundan peynire başlanmaktadır. Kahvaltıda peynirle bal verilebilmektedir. Gaz yapmayan çorba, (Un, sebze, yayla veya şehriye çorbası), patates püresi, gaz yapmayan iyi pişmiş sebze yemeği ya da püresi, sütlaç ya da muhallebi, taneli komposto, sulu yumuşak diyette et, tavuk ve balık verilmektedir. Süt, çiğ sebze ve meyve gaz yapacağından kullanılmaz.”

 Normal diyet

Bir besine karşı duyarlılığı olmayan, hastalığa özel bir diyeti bulunmayan hastalar için normal diyet kullanıldığını dile getiren Demirci, devamla şu bilgilere yer verdi:

 “Alması gereken besin grubunu ihtiyacı olan miktarlarda karbonhidrat protein ve yağ içeren bir planlama yaparak hastaya sunulur. İyileşme aşamasında sağlıklı ve yeterli beslenen hastalarda bağışıklık sistemi güçleneceği için iyileşme süresi de kısalır. Hastalara sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği olmak üzere üç ana öğün planlanır. Hastaya hastalığının devam etmesi ya da bireysel özellikleri çerçevesinde ara öğünler de planlanabilmektedir.”

Vücut ağırlığı kaybı diyeti

Vücut ağırlığı kaybetmesi gereken hastalara uygulanan beslenme programı olduğunu belirten Demirci, “Sağlıklı vücut ağırlığı kaybetmek için sağlıklı ve dengeli beslenme programı hazırlanır. Bireyin enerji, karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineraller ihtiyaçlarına göre gereksinimleri doğrultusunda hazırlanır. Diyet programı bireye özel olarak geniş, çeşitli ve uyarlanabilir olmalıdır sürdürülebilir bir beslenme programı hazırlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

 Vücut ağırlığı alma diyeti

Vücut ağırlığı alımına engel bir sağlık durumu olmayan bireylerin uygun bir planlama ile vücut ağırlığına ulaşılabileceğine dikkat çeken Demirci, şöyle dedi:

“Vücut ağırlığı alma diyetleri, zayıflık dereceleri ve sağlık sorunlarına dikkat edilerek bireye özel planlanmaktadır. Vücut ağırlığını artırmak yalnız büyük porsiyonlarda yemek, yüksek enerji ve karbonhidrat almak, fazla yağlı yemek, yatmadan önce yemek gibi yapılanlar vücut ağırlığı alma konusunda bazen işe yaramayabilir. Vücut ağırlığı almaya çalışırken tıpkı vücut ağırlığı verme diyetlerinde olduğu gibi temel amaç sağlıklı vücut ağırlığı alımını sağlamaktır.”

 Gastrointestinal sistem diyetleri

İshal diyeti: “İshal, gün içinde normalden daha sık sayıda, yumuşak ve sulu dışkının çıktığı durumdur. Hastada ishal durumu varsa bu diyet kullanılır” diyen Demirci, şunları soyledi:

 “Sıvı kaybı olan hastada sıvı kaybını önlemek için bol su içilmesi önerilir. Hastanenin mutfağında ishal diyeti alan hastalara besinler sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği olmak üzere üc ana, üc ara öğün olarak planlanır. Yağ ve yağlı besinler ishal durumunu artıracağı için bunun yerine az yağlı besinler kullanılır. Süt, posa içeriği yüksek kuru baklagiller, meyvesebzeler, şeker ve şekerli besinler ishali artırabildiğinden verilmez. Haşlanmış göğüs eti ya da tavuk budu, haşlanmış patates veya sütsüz patates püresi, pirinç lapası, patates veya yayla çorbası, yağsız makarna, muz, kabuksuz elma ya da elma suyu, şeftali, ayva, yoğurt, ayran, grisini, beyaz ekmek posa içerikleri düşük olduğu için ishal durumunda tercih edilir.”

Kabızlık diyet: Kabızlığın yatan hastalarda yetersiz etkinlik durumunda ya da tedaviye yönelik düşük posalı beslenmesi gereken hastalarda sıkça rastlanan bir durum olduğunu ifade eden Demirci, önerilerini şöyle özetledi:

“Süt, yoğurt, peynir, yumurta, et, tavuk, balık, tam tahıllı buğday ekmeği, kuru baklagiller, ezogelin çorba, mercimek çorba, sebze çorbası, öğle ve akşam yemeklerinde salata veya sebze yemekleri (Bamya, semizotu, kabak, bezelye, yeşil salata, mısır) posa içeriği yüksek olduğu için tercih edilir. Kabukları ile yenilebilen meyvelerin kabukları ile tüketilmesi yanında kuru meyve tüketmesi önerilir. Muz, şeftali, ayva, patates posa içeriği düşük olduğu için kabızlık diyetlerinde tercih edilmez.”

Reflü diyeti: Hastada reflü durumu varsa buna özel diyetin uygulandığını kaydeden Demirci, “Yiyecek ve içeceklerin çok sıcak ya da çok soğuk olması önerilmez. Besinler üç ana, üc ara öğün şeklinde, az az ve sık sık verilir. Yağlı yemekler, kızartmalar, çikolata ve kakaolu besinler, gaz yapıcı besinler (Kuru baklagiller, lahana, karnabahar, kereviz, pırasa, kavun, karpuz gibi), limonata, portakal suyu, sirke, domates, turşu, et suyu gibi asidik besinler, roka, nane, tere, sarımsak, acılı baharatlar, hardal, çemen ve limon tuzu verilmez” ifadelerine yer verdi:

Ülser diyeti: Hastanın ülseri varsa yapılması gereken diyete değinen Demirci, şunları söyledi:

 “Yiyecek ve içeceklerin çok sıcak ya da çok soğuk olması önerilmez. Besinler üç ana, üç ara öğün şeklinde az az ve sık sık verilir. Koyu çay, kahve, nescafe, sütlü kahve, boza, karbonatlı içecekler (Gazoz, kola gibi), maden suyu ve sodası, hazır meyve suları, yağlı yemekler ile kızartmalar, çikolata ve kakaolu besinler, gaz yapıcı besinler (Kurubaklagiller, lahana, karnabahar, kereviz, pırasa, kavun, karpuz gibi), limonata, portakal suyu, sirke, domates, turşu, et suyu gibi asidik besinler, roka, nane, tere, sarımsak, acılı baharatlar, hardal, çemen ve limon tuzu verilmez.”

Dumping sendromu diyeti: Bu diyetin Dumping sendromu olan hastada uygulandığını hatırlatan Demirci, şunları kaydetti. “Besinler üç ana, üç ara öğün şeklinde, az az ve sık sık planlanır. Öğünlerde en fazla bir kâse sulu yiyecek (Su, çorba, yoğurt gibi) verilir. Süt gaz yapabilir, süt yerine yoğurt ve peynir verilir. Sebzeler, iyi pişmiş olarak ve küçük porsiyonlar halinde verilir. Gaz yapıcı sebzeler (Karnabahar, lahana, turp, pırasa, sarımsak-soğan, salatalık, Brüksel lahanası, brokoli, karalâhana vb.) verilmez. Meyveler, kabuğu soyularak ve küçük porsiyonlar halinde verilir. Gaz yapabilen meyveler (Kavun, karpuz, portakal, mandalina, greyfurt vb.) verilmez. Kuru baklagiller (Kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya, bakla), mısır, bulgur, yarma, tam tahıllı buğday ekmeği vb. besinler verilmez. Çok yağlı besinlerle (Kaymak, krema, tahin helvası vb.) kızartmalar verilmez.”

Safra kesesi koruma diyeti: Safra kesesinin karaciğerin hemen altında yer alan, küçük keseye benzeyen bir organ olduğunu anlatan Demirci, “Karaciğerin ürettiği yeşil-kahverengi bir sıvı olan safrayı korur. Safra, yağların sindiriminde görev alır. Hastada safra ile ilgili sorunlar olduğunda bu diyet uygulanmaktadır. Diyette ciddi şekilde uzak durulacak besinler yumurta, yumurtalı yiyecekler, yağlı besinler ve kakaodur. Yemekler az yağlı ve az tuzlu hazırlanmaktadır. Gaz yapan besin grupları (Kuru baklagiller, bulgur karnabahar, brokoli, lahana, pırasa, kereviz) verilmez” açıklamasında bulundu.

Karaciğer koruma diyeti: Karaciğer hastalıklarında uygulanan bu diyette yemeklerin zeytinyağı, ayçiçeği ya da mısırözü yağı vb. bitkisel yağlar kullanılarak hazırlandığını vurgulayan Demirci, sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Fırında, buğulama, ızgara ve haşlama yöntemleri tercih edilir. Kızartma ya da bol yağda kavrulup hazırlanan yemekler verilmemektedir. Günlük sodyum tüketimini sınırlandırılır (1,5-2,5 gr.), yemekler az tuzlu olarak hazırlanmaktadır. Yemeklerinin yanı sıra tuz, salamura edilmiş besinler ve tuz içeriği fazla besinler verilmemektedir. Kırmızı et haftada iki gün verilir. Haftanın diğer günleri protein açığı olmaması için tavuk eti tercih edilir. Öğlen ve akşam yemeklerine salata ya da sebze yemeği eklenmektedir (Bamya, semizotu, kabak, bezelye, yeşil salata, mısır). Süt ve süt grubu besinler yarım yağlı şekilde verilmektedir.”

 Huzursuz bağırsak sendromu diyeti

“Bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler (İshal, kabızlık, karın ağrısı, gaz, şişkinlik, geğirti gibi), alt ve üst sindirim bulguları ile bilinmeyen kronik bağırsak hastalığıdır” diyen  Demirci, bu rahatsızlığın olması durumunda “Yağda kızartılmış her türlü et ve et ürünleri, peynirler, tatlılar, kızartmalar, hazır paketli ürünler, çeşniler, hazır çorbalar, bütün taneli tahıllar, kuru baklagiller, mısır, çavdar, yulaf, turunçgiller, baharatlar, tahin-pekmez, çikolata, kek, pasta, börek, mısır yağı, tereyağı, katı yağlar diyette verilmez” uyarısını yaptı.

 Crohn diyeti: Bu hastalığın sindirim sisteminin ağızdan anüse kadar herhangi bir yerinde bir veya birden fazla bölgesini tutabilen, tüm organda iltihapla beraber sakin ve alevlenme ile seyreden, zaman zaman bulguların eşlik ettiği kronik bir hastalık olduğuna işaret eden Demirci, şöyle devam etti:

 “Diyet yüksek enerjili, bol proteinli, az posalı, vitamin-mineralden zengin olarak planlanır. Crohn diyetinde kişiye özel bazı besinlerin (Buğday, mısır, pirinç, turunçgillerle süt ve süt ürünleri gibi) bulguları artırdığı bilinmektedir. Hastaya söz konusu besinlerin az miktarda denenip verilmesi lazımdır. Buna ilaveten acı, baharat, alkol, koyu çay, kahve, çok sıcak ve çok soğuk besinler ile çiğ sebze ve meyveler bulguları artıracağı için verilmez.”

 Ülseratif kolit diyeti: Sadece kalın bağırsak kısmında tutulum gösteren bu iltihaplı bağırsak hastalığında uygulanan diyetin yüksek enerjili, bol proteinli, az posalı, az yağlı, vitamin ve mineralden zengin olarak hazırlandığını bildiren Demirci, özetle şu bilgileri paylaştı:

 “Hastaya birden yüksek porsiyonlar verilmez, az miktarda sık beslenme önerilmektedir. Bireyde süt intoleransı gelişmiş ise süt diyetten çıkarılmakta yerine yoğurt önerilmektedir. Crohn diyetinde olduğu gibi bazı besinler (Bamya, semizotu, kabak, bezelye, yeşil salata, mısır, pirinç, turunçgiller ve süt ve süt ürünleri) hastalarda bulguları artırabilir. Bu nedenle hastaya denenerek verilmesi gerekir. Ayrıca acı, baharat, alkol, koyu çay, kahve, çok sıcak ve çok soğuk besinler ile çiğ sebze ve meyveler verilmez.”

 Divertikülit diyeti: Divertiküliti “Kalın bağırsak duvarının zayıf bölgesinden dışa doğru uzanım gösteren kese veya cep şeklinde oluşum” olarak tanımlayan Demirci, şunları kaydetti:

 “Kızartılmış ve kavrulmuş işlenmiş et ve et ürünleri, haşlanmış, közlenmiş, patlamış mısır, çekirdekli sebzeler (Domates, bamya, patlıcan) verilmez. Kuru baklagiller, karnabahar, brokoli, lahanalar, pırasa, kereviz, çiğ soğan- sarımsak gaz yapıcı besinlerdir. Ayrıca çiğ sebzeler de gaz yapabileceği için verilmez.”

 Alerji ve intolerans diyetleri

Laktoz intoleransı diyeti: Süt ve süt ürünlerinde bulunan laktozun ana karbonhidrat olduğunu anımsatan Demirci, “İnce bağırsaklar bu karbonhidratı sindirmek üzere ‘laktaz’ denilen bir enzim üretmektedir. Enzimin yokluğunda veya yeterli olmadığı durumlarda laktoz küçük parçalara ayrılamamakta, emilimle sindirim sağlanamamaktadır. Laktoz intoleransınız varsa diyetinizdeki laktoz kaynaklarını azaltmanız gerekir. Süt ve süt ürünleri değil laktoz içeren besinler diyetten çıkarılır” diye konuştu.

Çölyak diyeti: “Glütenli besinlerin alınması ile meydana gelen ve glütene karşı kalıcı uyarı gösterdiği durumdur. Tek tedavi ömür boyu glütensiz diyettir” diyen Demirci, şu bilgiyi verdi:

“Mısır ve pirinç glüten içeren besinlerle bulaşan oluşturmadığı sürece kullanılabilir. Tüketilmemesi gereken besinler; buğday, yulaf, arpa, çavdar unu ile yapılmış her türlü yiyecek, bulgur, soslar, makarna, şehriye, kuskus, bisküvi, simit, dondurma külahı, ekmek, tarhana, yarma, irmik, kraker, unlu tatlılar, gofret, kurabiye, çikolata, puding, hazır paketli ürünler, un katılan çorbalar.”

Kalp koruma diyetleri

Kalp hastaları için özel diyet hazırlandığını belirten Demirci, hastanedeki kalp koruma diyetlerindeki yemeklerin hayvansal yağ içeren besinlerle hazırlanmaması gerektiğine dikkat çekti.

 Yemekleri hazırlarken bitkisel yağlar, zeytinyağı, ayçiçeği veya mısırözü yağı gibi yağların tercih edilebileceğinin altını çizen Demirci, önerilerini şöyle sıraladı:

 “Pişirme yöntemi olarak fırın, buğulama, ızgara ve haşlama kullanılır. Kızartma ya da bol yağda kavurup hazırlanan yemekler verilmemektedir. Günlük sodyum tüketimini (1,5-2.5 gr.) sınırlandırılması için yemekler az tuzlu hazırlanır. Salamura ya da tuz içeriği fazla besinler hastaya verilmemektedir. Kırmızı et haftada iki gün, diğer günlerde protein kaynağı olarak tavuk ya da kuru baklagiller verilmektedir. Süt ve süt grubu besinler yarım yağlı olarak verilmektedir.”

  • Diyabetik diyet

Diyabetik hastalara hastanede üç ana, üç de ara öğün verildiğini kaydeden Demirci, şu uyarılarda bulundu:

 “Saf şekerle yapılan tatlılar, bal, reçel, taze veya kutu meyve suları, içeriği bilinmeyen besinler verilmemektedir. Diyabetik şekerle hazırlanan tatlı ya da reçeller kullanılabilir. Beyaz ekmeğin yerine tam buğday ya da kepek ekmek kullanılır. Pirinç, kan şekerini süratle yükseltebildiğinden pirincin yerine bulgur pilavı ya da kepekli makarna kullanılır. Meyve, kan şekerini yalnız başına yenildiği zaman süratle yükseltebildiğinden ara öğünlerde meyve yalnız başına değil süt, yoğurt, ayran, kepekli grisini vb. besinlerle verilmektedir. Ara öğünlerde diyabetik şekerle hazırlanan kompostolar ya da muhallebiler tüketilebilir.”

  • Böbrek koruma diyeti

Böbreklerde bazen çok farklı nedenlere bağlı fonksiyon bozukluğu oluşabileceğini belirten Demirci, kronik böbrek hastalıklarında en önemli beslenme alışkanlığının su tüketimi olduğunu vurguladı.

 Böbreklerin fonksiyonlarının yetersiz olduğu durumlarda protein, fosfor, potasyum ve sodyumun böbreklerden süzülemediğini ve dışarı atılamadığını anlatan Demirci, şunları kaydetti:

 “Bu durum mide bulantısı, kusma, halsizlik gibi sorunları ortaya çıkarabilir. Potasyum açısından kuru yemişler, kuru baklagiller, kurutulmuş sebze ve meyveler, patates, havuç, mantar, muz, kavun vb. besinlerin tüketilmemesine önem verilmelidir. Yeşil yapraklı sebzeler ve salatalar, bulgur ve tam tahılı ürünler potasyum açısından zengin olduğu için verilmez.

 Konserve, salça, tuz salamura tuzlu et, balık vb. ürünler, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş gıdalar, et ve tavuk suyu tabletler, hazır ve paketli gıdalar sodyum açısından zengin olduğundan verilmez. Böbrekle ilgili hastalıklarda beslenme programında, çok farklı türlerdeki yağlar arasından zeytinyağı, fındık yağı, ay çiçek yağı, mısırözü ya da soya yağı vb. sıvı olanlar kullanılmalıdır.

 Hayvansal yağla, kolesterolü yüksek oranda içeren besin maddelerinden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir. Yemekler, kızartmayla kavurma işlemi gerçekleştirilmeden pişirilir.”

  • Nötropenik diyet

Hastanın diyetinde yüksek sağlığa yönelik önlemler alındığını belirten Demirci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Üç ana öğün ve ara öğünler verilir. Hastaya çiğ sebze verilmemektedir, sebzelerin iyi pişmesine dikkat edilmelidir. İnce kabuklu ya da kabuklarıyla tüketilmekte olan meyveler verilmemektedir. Kalın kabuklu muz streçle sarılarak, kavunla karpuzsa steril bıçakla kesilmesinin ardından streçle sarılıp hastaya verilmektedir. Baharat, fındık ceviz badem vb. yağlı tohumlar verilmemektedir.

 Süt, yoğurt ve ayran tek kullanımlık kutularla, reçel ya da tereyağı tek kullanımlık paketlerde verilmektedir. Hastanın yemeği bekletilmemelidir, beklemiş yemek dökülmeli, hastaya tekrardan verilmemelidir.”

  • Gut diyeti

Gut hastalığının kralların veya padişahların hastalığı olarak da bilinen bir romatizma hastalığı olduğunu anımsatan Demirci, bu hastalığa uygulanan diyeti şöyle dile getirdi:

 “Diyette pürinden kısıtlaması yapılır. Fazla pürin içeren besinler genellikle proteinden de zengindir. Sakatatlar, küçük balıklar, av hayvanlarının etleri, maya, kepek, yulaf veya çavdardan yapılmış ekmekler pürin açısından zengin besinlerdir. Kırmızı et, tavuk ve balık, kuru fasulye, bulgur, nohut, bakla, mercimek, mantar, kuşkonmaz, ıspanak ve karnabahar orta derecede pürin içerir.

 Orta derecede pürin içeren besinler belirli porsiyonlarda tüketilebilir. Süt ve süt ürünleri, peynir, yumurta, ekmek, şeker, meyve ve sebzeler düşük derecede pürin içerir. Düşük derecede pürin içeren besinler gut hastalarının tüketimi için uygundur. Yemekler az yağlı ve az tuzlu hazırlanır.  Hastanın kaliteli protein almasını temin etmek için kolesterolle alakalı bir problemi bulunmuyorsa yumurta verilebilmektedir.”

 Hastalara bazı durumlarda test diyetleri uygulandığını belirten Demirci, sözlerini şöyle tamamladı:

 “Bunlar, Steatore tayiniyle ilgili olarak test diyeti, gaitada gizli kan tayini-beyaz diyet, vanil mandelik asit (VMA) test diyeti, 5-OH indol asetik asit testi, renin test diyeti, fekal okült kan testi, radyoloji ve kolonoskopi testleri, böbrek röntgeni diyet (IVP) kolon temizleme diyet, Gilbert Sendromu test diyet, radyoaktif iyot tedavisi öncesi ve sonrası diyet.”

Meltem DEMİRCİ

SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-10-25 08:30:52