• NÖROLOJİ /

Uyku bozuklukları

Toplumda sıkça görülen uyku bozuklukları, kişilerin yaşam kalitesini ciddi düzeyde etkilediği gibi birçok hastalığa da sebep olabilmektedir. Uyku bozukluklarının tanısında çeşitli tetkikler kullanılırken, doğru ve hızlı tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.
 
‘Uyku bozuklukları ve tedavisi’ hakkında bilgi veren Nöroloji Uzmanı Dr. Gönül Çakmak, önemli sağlık sorunlarına yol açabilecek uyku bozukluklarının önemsenmesi gerektiğini bildirdi.
 
Uyku saatlerinde kişisel farklılıklar görülür
 
Ömrümüzün üçte birini uykuda geçirdiğimizi anımsatan Dr. Çakmak, ancak uyku saatlerinin önemli kişisel farklılıklar gösterdiğini kaydetti.
 
Uyku süresinin yaş ile de ilgili olabileceğini belirten Dr. Çakmak, “Bazılarımız erken yatıp erken kalkmayı, diğerleri ise geç yatıp geç kalkmayı tercih ederler. Uyku süresi yaş ile de ilgilidir. Yeni doğan döneminde bu süre 16- 20 saat, okul öncesi dönemde 10-12, 10 yaş civarında 9-10 ergenlik döneminde 7- 8 saattir. Erişkinlerde 6-7 saatlik uyku yeterli olmaktadır” dedi.
Uyku bozuklukları
üç gruba ayrılır
 
Uykunun vücudun dinlenmesi dışında onarımı için de gerekli olduğuna dikkati çeken Dr. Çakmak, şöyle devam etti:
 
“Uyku günlük bir ritim olup beyin tarafından kontrol edilir. Bu bölgeyi tutan hastalıklar uyku uyanıklık döngüsünde bozukluğa yol açar. Normalde uyku, hızlı göz hareketlerinin olduğu ve hızlı göz hareketlerinin olmadığı dönemlerden oluşur. Hızlı göz hareketlerinin olmadığı bu dönem 4 evreye ayrılır. Her uyku siklusu 70-100 dakikadır. Uyku bozuklukları oldukça sık karşılaştığımız sorunlardan biridir ve genel olarak üç gruba ayrılır. Bunlar uykusuzluk, aşırı uyku hali ve uykuda davranış bozukluğudur (Parasomnia).”   
 
  1. UYKUSUZLUK
 
Uykusuzluğun kadınlarda erkeklere oranla daha sık görüldüğünü bildiren Dr. Çakmak, uykusuzluğu, ‘Sürekli olarak kişi için gerekli olan süre ve kalitede uyku uyuyamama durumu’ olarak tanımladı.
 
Uykusuzluğun, uykuya geçmede zorluk duyduktan sonra uyanma ve sabah gereğinden erken uyanma şeklinde kendini gösterebileceğini ifade eden Dr. Çakmak, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Uykusuzluk geçici olabilir. Bazen birkaç hafta devam edip düzelebilir, bazense kronik bir hal alır. Kronik uykusuzluk mide ülseri, solunum bozuklukları, eklem ağrıları gibi organik hastalıkların seyrinde ortaya çıkabilir. Bu hastalıkların tedavisi ile uykusuzluk ortadan kalkar. Yine depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik hastalıklarda, uzun süreli yüksek miktarda alınan alkolün veya bazı ilaçların kesilmesi sırasında uykusuzluk görülebilir. Bazı ilaçlar örneğin, bazı antidepresanlar (SSRT) ilaçlar, teofilin, prednison, lamotirigin ve felbamate uykusuzluk yapabilir. Bir aydan fazla süren uykusuzluğun tedavi edilmesi gerekir.”
 
  1. AŞIRI UYKUYLA GELİŞEN BOZUKLUKLAR
 
  1. a) Narlolepsi
(Gündüz aşırı uyku eğilimi)
Bu bozukluğun her yaşta ortaya çıkabileceğini ve genellikle ilk belirtilerin 20-30 yaşlarında görüldüğünü belirten Dr. Çakmak, ortaya çıkan riskleri şöyle anlattı: “Araba kullanma, toplantı dost ziyareti gibi istenmeyen zamanlarda gün içerisinde 10- 30 dakika süren önlenmeyen uyku atakları vardır. Ayrıca katalepsi denilen düşme şeklinde ataklar, uyku başlangıcında ve uyanırken ortaya çıkan kısa süreli felçler, uykuya geçerken oluşan halüsinasyonlar klinik tabloya eşlik eder. Erkeklerde kadınlara göre daha sıktır. Olguların yüzde 50’sinde gece uykusu bozuktur”.
 
  1. b) Uyku apnesi
(Uykuda solunumun durması)
Uykusuzluk olgularının yüzde 16-30’unda uyku sırasında, genellikle 30’dan fazla ve 10 saniyeden kısa süreli solunum durması görüldüğüne işaret eden Dr. Çakmak, bunun iki ana çeşidi olduğunu söyledi.
Birincisinin solunum yollarını engelleyen olaylarla birlikte gelişen mekanik uyku apnesi olduğunu vurgulayan Dr. Çakmak, nedenlerini “Büyük bademcikler, burundaki deviasyon, çene anormallikleri, üst solunum yolu enfeksiyonları” olarak özetledi.
 
İkincisinin ise merkezi uyku apnesi olduğunu bildiren Dr. Çakmak, daha çok beyin sapı denilen bölgenin hastalıklarının bu tür uyku apnesine yol açabileceğini kaydetti.
“Bunlarda şişmanlık apneleri artırabilir veya şişmanlık tek başına apnelerin nedeni olabilir” diyen Dr. Çakmak, şu değerlendirmeyi yaptı:
 
“Bu hastalarda gün içinde aşırı uyku hali, yorgunluk vardır. Yine bu uyku apneli hastalarda horlama sık görülen bir bulgudur. Uyku apneli hastalarda öncelikle solunum yollarını daraltan veya tıkayan engeller ortadan kaldırılmalıdır. Şişman hastalar zayıflatılmalı varsa uyku apnesinin diğer nedenleri ortadan kaldırılmalıdır. Bunlarla sonuç alınamayan hastalarda solunum yollarına sürekli pozitif basınç veren aygıtlarla tedavi gibi yöntemler kullanılır.”
 
  1. PARASOMNİLER
 
Dr. Çakmak bu başlık altında “Huzursuz bacak sendromu, diş gıcırdatması, uyurgezerlik, çocuklarda gece yatak ıslatma, kâbuslar ve çocuklarda görülen gece korkuları” gibi uyku bozukluklarının yer aldığını belirtti.
 
  1. a) Huzursuz bacak sendromu
Bacaklarda ortaya çıkan, tam olarak tarif edilemeyen ve uykuya dalmaya engel olan garip duyu hissinin ‘huzursuz bacak sendromu’ olarak tanımlandığını belirten Dr. Çakmak, şu bilgileri verdi:
 
“Bu garip his, ağrı, karıncalanma, uyuşma ve çekilme şeklinde tanımlanmaktadır. Bacaklar hareket ettirilerek geçici bir rahatlama sağlanabilir. Dolayısıyla yattığında veya hareketsiz kaldığında bacaklarında huzursuzluk hisseden hasta kalkıp dolaşmak ister. Bu hastalar uzun süreli istirahatten ve yolculuktan çok rahatsızlık duyarlar. Yüzde 5-10 oranında görülen hastalığın ileri yaşla birlikte görülme sıklığı da artar.
Hastaların muayenesi, yapılan sinir kas grafileri (EMG) ve kas biopsileri normaldir. Belli bir neden saptanamamıştır. Hastalık bazen romatizmal hastalıklarla karışabilir. Ancak ağrının hareketle azalması ve istirahatle tekrar başlaması bu hastalığın ayırıcı özelliğidir. Hastalığın irsiyetle ilgisi vardır. Her üç hastanın birinde genetik bir geçiş vardır. Tedavisinde yararlı olduğu bilinen ilaçlar (klonozepam, diazepam, karbomazepin, sinemet, dopa agonistleri, gabapentin) kullanılabilir.”
 
  1. b) Diş gıcırdatması
Diş gıcırdatmasının çocuklarda daha sık olmakla birlikte erişkin dönemde de görüldüğünü ifade eden Dr. Çakmak, “Sık görülen bir uyku bozukluğu nedeni olup stresle artar. Sürekli olgularda diş, diş eti ve çene problemlerine yol açabilir. Diş hekimleri tarafından ağza konulan silikon protezler kullanılabilir” dedi.
 
  1. c) Uyurgezerlik
Özellikle 5-12 yaşlarında sıklıkla görülen uyurgezerliğin erişkinlerde de görülebileceğini bildiren Dr. Çakmak, “Ailevi özellik gösterebilir. Genellikle uykunun ilk saatlerinde görülür. Kişi odadan çıkıp, merdivenleri inip dışarı çıkabilir. Bazense yürümez kalkar, yatakta oturur, tekrarlayıcı hareketler yapabilir. Uykuda konuşma bazen uyurgezerliğe eşlik edebilir. Uyurgezerlik genellikle atak sırasında hastanın kendisini yaralamasına neden olmaz fakat koruyucu tedbirlerin alınması gerekir” uyarısını yaptı.
 
  1. d) Uykuda yatağını ıslatma
Bu durumun 5 yaşına kadar bir bozukluk olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Dr. Çakmak, 5 yaşında erkek çocukların yüzde 15’inde, kız çocukların da yüzde 10’unda görüldüğünü söyledi.
 
Uykuda yatağını ıslatma durumunun ailevi özellikler gösterebileceğini anlatan Dr. Çakmak, “Psikolojik ve davranışsal problemler bu hastalığın ortaya çıkmasında rol oynar. Bu bozukluk 4-12 yaşları arasında başlar. Çocukluk döneminin sonlarında kaybolur” diye konuştu.
 
  1. e) Gece korkuları
Çocukluktaki gece korkularının genellikle uykunun ilk 1–2 saatinde görüldüğünü söyleyen Dr. Çakmak, “Bazen uyurgezerlikle birlikte olabilir. Çocuk ağlayarak uyanır. Yüzünde şaşkınlık ve korku ifadesi vardır. Bu dönemde çocukla sözlü ilişki kurulamayabilir. 15–30 dakika içerisinde tekrar uykuya geçer. Sık tekrarlayan gece korkuları tedavi gerektirir” diye konuştu.
 
UYKU BOZUKLUKLARININ TEDAVİSİ
 
Hastanın tedavi amacıyla nöroloji uzmanına başvurması gerektiğini kaydeden Dr. Çakmak, tanıda ise görüntüleme yöntemleri, beyin dalgalarını kaydedip incelenmesini sağlayan EEG yöntemi ve uyku laboratuvarlarında hastanın uykusunun izlenmesi gibi tetkikler kullanıldığını bildirdi.
 
Dr. Çakmak, uykusuzluğun giderilmesi konusunda hastanın yapabileceklerini şöyle sıraladı:
 
“-Hemen ilaca sarılmamak,
-Gece geç yatılmış olsa bile sabahları vaktinde kalkarak güne başlamak, gündüz saatlerinde uyumamak,
-Uyku saatinden birkaç saat önce egzersizler yapmak, fakat uykudan hemen önce fazla yorucu hareketlerden sakınmak,
-Yatak odasını uyku dışında örneğin çalışmak, TV izlemek gibi eylemler için kullanmamak ve odayı düzenli olarak havalandırmak,
 -Akşam öğününde ağır yemekler yememek,
-Uyku tutmadığında yataktan çıkarak rahatlatıcı fazla hareket gerektirmeyen bir uğraşıda bulunmak.
-Ilık banyo almak”.
 
HORLAMA
Erişkinlerin yaklaşık yüzde 20-25’inin horladığını vurgulayan Dr. Çakmak, horlamanın erkeklerde kadınlara göre çok daha fazla görüldüğünü kaydetti.
 
Horlamanın nefes borusundaki darlık gibi problemlerden kaynaklandığını belirten Dr. Çakmak, “Üst solunum yolundaki yumuşak dokular (yumuşak damak, küçük dil ve bademcikler) uyku sırasında gevşer. Bunun sonucunda hava yolunda kısmi bir daralma meydana gelir ve yukarıda belirtilen dokuların uyku sırasında titreşimleri ile horlama denilen rahatsız edici ses ortaya çıkar” dedi.
 
Basit horlamada genellikle gün içi aşırı uyku görülmediğini dile getiren Dr. Çakmak, “Bu durumlarda uyku tetkikinde solunum durması ve oksijen düşmesi görülmez.
Diğer horlamalar ise uyku düzenini etkiler ve horlayan kişinin uyku esnasında yeterli oksijen almasına engel oluşturabilir. Bunun sonucunda horlayan kişide gündüz saatlerinde uyuklama, halsizlik, konsantrasyon bozukluğu ortaya çıkabilir. Daha da önemlisi horlama uykuda solunumun zaman zaman durması ile kendini gösteren ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir” ifadelerini kullandı.
 
TEDAVİ
Horlamanın kontrolü konusunda kilo verme, özel şekilli yastıklar, ağız veya buruna yerleştirilen bazı cihazların kullanılması gibi önlemlerin kısmen yararlı olabileceğini bildiren Dr. Çakmak, “Ayrıca uyku ilaçları, sakinleştirici ilaçlar ve alkol kullanımından kaçınma gibi yöntemlerle de horlama kısmen kontrol altına alınabilir. Yine uykuda sırt üstü yatmak yerine yana yatmak tercih edilmelidir” diyerek, sözlerini tamamladı.

SANKO Üniversitesi Hastanesi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Sosyal Medya

Güncelleme Tarihi:2022-07-02 12:01:12