Kutlama etkinliğinde konuşan SANKO Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Metin Bayram, “2020 yılının tüm isteklerinizin gerçekleştiği mutlu, huzurlu, sağlıklı bir yıl olmasını diliyorum. İyi seneler” dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi 2020 yılını akademik ve idari kadrosunun katıldığı törenle karşıladı.
Kutlama etkinliğinde konuşan SANKO Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Metin Bayram, “2020 yılının tüm isteklerinizin gerçekleştiği mutlu, huzurlu, sağlıklı bir yıl olmasını diliyorum. İyi seneler” dedi.
SANKO Üniversitesi Genel Sekreteri Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ise “Geçmiş yıllardan çok daha iyi ve güzel bir yıl geçirmenizi diliyorum. Ailenize ve kurumumuza hayırlı bir yıl olsun” temennisinde bulundu.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın, sağlıklı, şanslı, mutluluk ve başarı dolu bir yıl dileyerek, “2020 yılında aileniz ve sevdiklerinizle güzel günler geçirmenizi temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci de “2020 yılında da hep beraber güzel ve sağlıklı günler yaşayacağız. Herkesin emeğine sağlık. Birlikteliklerimiz ve başarılarımızı artarak devam etsin” ifadelerini kullandı.
Yeni yıl pastasının kesiminin ardından kutlama programı müzik dinletisiyle devam etti.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, yeni yıl nedeniyle bir mesaj yayınladı.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, yeni yıl nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Dr. Kileci, yılbaşlarının ümit ve heyecanı bir arada barındıran, özel anlamlar yüklediğimiz günler olduğunu kaydetti.
Birlik, beraberlik, karşılıklı hoşgörü, iyi niyet ve anlayışa ihtiyaç duyulduğu dönemde olunduğunu belirten Dr. Kileci, “Bir arada olmaktan keyif aldığımız, birbirimize iyi dilek ve temennilerimizi sunduğumuz yılbaşları bunun için iyi bir fırsat. “2020 yılının hepimize sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini diliyor, yeni yılınızı kutluyorum” dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, Gazianteplilerin bağımsızlık için verdiği büyük mücadelenin, tüm Türkiye’ye örnek olduğunu belirtti.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, Gazianteplilerin bağımsızlık için verdiği büyük mücadelenin, tüm Türkiye’ye örnek olduğunu belirtti.
Gaziantep’in kurtuluşunun 98’inci yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayınlayan Dr. Kileci, “Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu şanlı direniş için ifade ettiği gibi, ‘Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki? Onlar yalnız Gaziantep'i değil, bütün Türkiye'yi kurtardılar.’ Her karış toprağı kutsal bir emanet olan vatanımız için birlik, beraberlik ve cesaretin en büyük timsali olan bu halk, dünyaya Türk’ün inanç ve azmini bir kez daha göstermiştir” dedi.
Kendi küllerinden yeniden doğan Gaziantep için her yaştan 6 bin 317 cana mâl olan bu mücadelenin, tarih sayfalarında hak ettiği yeri aldığına dikkat çeken Dr. Kileci mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Tüm ülkenin düşman işgaliyle parçalanmaya çalışıldığı bir dönemde, kendi imkanlarıyla bağımsızlığı uğruna çarpışan Antepliler ‘Gazi’ unvanlıyla zaferlerini taçlandırmıştır.
Zaferler kazanan, vatanı uğruna canını feda etmekten çekinmeyen bir ulusun evlatları olarak bizlere düşen, aldığımızı bu büyük emanetin sorumluluğunun bilinciyle hareket etmektir. Büyük Atatürk, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimizin manevi huzurunda bir kez daha saygı ve şükranla eğiliyorum.”
İl Sağlık Müdürlüğü Kalite Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen ‘Gaziantep Sağlıkta Kalite Günleri Toplantısı’, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya, kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının kalite yönetim direktörleri katıldı.
Gaziantep Sağlıkta Kalite Günleri Toplantısının ikincisine SANKO Üniversitesi Hastanesi ev sahipliği yaptı.
İl Sağlık Müdürlüğü Kalite Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen ‘Gaziantep Sağlıkta Kalite Günleri Toplantısı’, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya, kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının kalite yönetim direktörleri katıldı.
Açılış konuşmasını yapan İl Kalite Koordinatörü Dr. Cahide Elif Orhan, Gaziantep Sağlıkta Kalite Günleri Toplantısı’nın ikincisini gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti dile getirerek, “Ev sahipliği için SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci’ye teşekkür ederiz. Verimli bir toplantı diliyoruz” dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Hadiye Demirbakan, “Sterilizasyon” konusunda sunum yaptı.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Dr. Öğr. Üyesi Demirbakan, sağlıkta kalite standartları, sterilizasyon hizmetleri ve uygulamaları hakkında bilgiler verdi.
Merkezi sterilizasyon ünitesi yapılanması, işleyişi ve burada uygulanan sterilizasyon işlemleri ile ilgili standartların önemine değinen Dr. Öğr. Üyesi Demirbakan, “Steril etmeden temizleyebilirsiniz ancak temizlemeden steril edemezsiniz” ifadelerini kullandı.
“Hasta Bakım Standartları” ile ilgili sunum yapan Hatem Hastanesi Kalite Yönetim Direktörü Zuhal Ökmen ise sağlık kuruluşlarında hizmet alan tüm hastaların, hasta bakım sürecinin her aşamasında, hasta güvenliği ve hasta memnuniyeti sağlayacak şekilde bilimsel kurallar çerçevesinde, aynı standartla bakım hizmeti almalarını sağlamak amacı ile belirlenen standartlarla ilgili bilgiler paylaştı.
Sunumların ardından katılımcıların sorularının yanıtlandığı toplantı, fotoğraf çekimiyle son buldu.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nihat Akgül, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nihat Akgül, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Dr. Nihat Akgül 1975 yılında Tunceli’de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Mersin’de tamamladı. 2000 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Mecburi hizmetini pratisyen hekim olarak 2000-2002 yılları arasında Batman Gercüş Sağlık Ocağı’nda tamamladı. 2002-2006 yılları arasında İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları İhtisası yapan Dr. Akgül, 2006-2007 yıllarında İzmir Foça’da askeri tabip olarak hizmet verdi.
Hakkâri Şemdinli Devlet Hastanesi’nde 2007-2008 yıllarında mecburi hizmet, 2008-2010 yılları arasında ise başhekim olarak görev yapan Dr. Akgül, 2010-2014 yılları arasında Gaziantep Doğumevi’nde, 2014-2019 yılları arasında özel bir sağlık kuruluşunda çalışmalarını sürdürdü.
Dr. Akgül, Aralık 2019 itibariyle SANKO Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’nde göreve başladı.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’nde Dr. Akgül’ün yanı sıra, Prof. Dr. Fadıl Vardar, Prof. Dr. Yurdanur Kılınç (Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi), Dr. Öğr. Üy. Mehmet Almacıoğlu ve Dr. Öğr. Üy. Ayşe Demirçubuk da hasta kabul etmektedir.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, Pulmoner Rehabilitasyon Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Gaziantep’in ilk Pulmoner Rehabilitasyon Merkezi, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hizmet vermeye başladı.
Gaziantep’in ilk Pulmoner Rehabilitasyon Merkezi, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hizmet vermeye başladı.
Açılışta bir konuşma yapan SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, “Pulmoner Rehabilitasyon Merkezimizin ilimizdeki çok büyük bir ihtiyacı gidereceğine inanıyoruz. Sadece Gaziantep’ten değil, bölgemizden de gelecek hastalara hizmet verecek merkezimiz, uzman kadromuzla bu konudaki büyük bir eksiği de giderecek. Hayırlı olsun” dedi.
Merkezin Sorumlu Hekimi SANKO Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nevhiz Gündoğdu solunum problemi olan her yaştan hastanın merkezden yararlanabileceğini ve hedeflerinin, hastaların mutlu nefes almalarını sağlamak olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Dr. Öğr. Üyesi Gündoğdu, şöyle devam etti:
“Özellikte nefes almakta, balgam çıkarmakta zorlanan yaşlı hastalar, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) sebebi ile yaşam kalitesi bozulmuş hastalar, astım hastaları, kronik öksürük şikayeti olanlar, bronşektazi hastaları, kifoskolyozu olanlar, solunum kapasitesini yükseltmek isteyenler, doğru nefes almayı öğrenmek isteyenlere hizmet vereceğiz. Merkezimizde kişiye özel verilecek hizmette, her hasta bireysel değerlendirilecek olup kişinin problemlerine uygun özel egzersiz ve solunum programları oluşturulacaktır.”
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Demirgüç ise “Merkezimizde oluşturulan programlar, konusunda uzman fizyoterapistler tarafından tek kişilik özel seanslarda uygulanacak. Genel olarak oluşturulan programlar ise haftada 3-5 gün, 30-60 dakikalık seansalar halinde 1-3 aylık süre için düzenlenmektedir” ifadelerini kullandı.
Merkezin hizmete girmesi dolayısıyla düzenlenen programa Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, Genel Sekreter Yusuf Ziya Yıldırım, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu ve öğretim üyeleri de katıldı.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, büyük bir devlet adamı ve ileri görüşlü lider olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ulusların geleceğinin eğitim ve eğitimciye verilen değerle yerini bulacağının altını çizdiğini kaydetti.
24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle bir mesaj yayınlayan Dr. Kileci, “Hangi mesleği yaparsak yapalım, hepsinin temelinde bizlere sabırla, büyük bir özveri ve anne – baba şefkatiyle yaklaşan, hakları asla ödenmez öğretmenlerimizin emeği var” dedi.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime ve öğretmenlere verdiği değeri her fırsatta dile getirdiğini anımsatan Dr. Kileci, özetle şu görüşlere yer verdi:
“Bütün dünyanın saygı duyduğu Başöğretmenimiz, öğretmenler için şu ifadeleri kullanmıştır: ‘Bu anda karşınızdaki en içten duygumu, izninizle söyleyeyim: İsterdim ki çocuk olayım, genç olayım, sizin nur saçan sınıflarınızda bulunayım. Sizden feyz alayım. Siz beni yetiştiresiniz. O zaman ulusum için daha yararlı olurdum. Ne yazık ki elde edilemeyecek bir istek karşısında bulunuyoruz. Bunun yerine sizden başka bir istekte bulunacağım: Bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları yurda, ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu sizden istiyor ve diliyorum.’
Büyük bir devlet adamı ve ileri görüşlü bir lider olan Büyük Önderimiz, ulusların geleceğinin eğitim ve eğitimciye verilen değerle yerini bulacağının altını bir kez daha çizmiştir. Bizlere düşen ise geleceğimizin ve Cumhuriyetimizin teminatı çocuklarımızı öğretmenlerimizin güvenli ellerine teslim etmek. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyor, sağlık ve başarı diliyor, ellerinden hürmet ve saygıyla öpüyorum.”
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı ve Organ Nakil Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Orhan Gürer, “Organ nakliyle, kaybedilmesi kaçınılmaz olan hastalar, ikinci bir hayat şansı yakalamaktadır” dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı ve Organ Nakil Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Orhan Gürer, “Organ nakliyle, kaybedilmesi kaçınılmaz olan hastalar, ikinci bir hayat şansı yakalamaktadır” dedi.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Orhan Gürer, SANKO Okulları ve Yasemin Erman Balsu Anadolu Lisesi’nde organ bağışı ve nakli ile ilgili bir sunum yaptı.
Sunumlarında organ naklinin canlı veya kadavradan bir organ ya da dokunun tedavi amacıyla diğer bir şahsa aktarılması olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Gürer, ülkemizde her geçen gün özellikle kalp, karaciğer ve böbrek nakline ihtiyaç duyan hasta sayısının arttığının altını çizdi.
Kronik böbrek hastalığı dolayısıyla diyaliz programına alınmış hasta ve ailesinin yaşam kalitesinin düşmesinin yanı sıra, diyaliz programındaki bir hastanın ülke ekonomisine maliyetinin yıllık yaklaşık 23 bin dolar olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Gürer, sözlerine şöyle devam etti:
“Ülkemizde 45 bin kronik böbrek yetmezliği hastası, haftanın 3 günü diyaliz cihazına bağlı olarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Bu hastalar için cihaz yatırımı hariç, yılda yaklaşık 600 milyon dolarlık bir kaynak gerekiyor. Oysa organ nakli yapılmış bir böbrek hastasının ilk yıl maliyeti diyalizle neredeyse aynı düzeyde gerçekleşmekte ancak bundan sonraki yıllık tedavi maliyeti 10 bin dolara düşmektedir.”
Dr. Öğr. Üyesi Gürer, hastaların diyaliz cihazı bağımlılığından kurtulmasıyla hem kendilerinin hem de ailelerinin yaşam kalitesinin arttığını anımsattı.
Özellikle Avrupa ülkelerinde kadavra organ bağışının canlı organ bağışı oranının çok üstünde olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Gürer, ülkemizde tam tersi bir durumun söz konusu olduğuna vurgu yaptı.
Kadavra organ bağışının ülkemizde artırılması için kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve teşvik edilmesinin önemine de değinen Dr. Öğr. Üyesi Gürer, “Özellikle organ yetmezliğinde olan hastalar organ beklerken hayatlarını kaybetmektedirler. Kadavra nakilleri ve organ bağışı arttığı zaman bu oran düşecektir” ifadelerine yer verdi.
Dr. Öğr. Üyesi Gürer, organ bağışı yapabilmek için “Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında 2238 Sayılı Kanun” doğrultusunda 18 yaşını dolduran kişilerin, sağlık kurum ve kuruluşlarında bulunan organ bağışı bürolarında form doldurarak organ ve dokularını bağışlayabileceklerini sözlerine ekledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Koordinatörü Uzm. Hemşire Hatice Güzel ise organ ve doku bağışının arttırılmasında, bu konudaki bilgi eksikliğinin giderilmesinin büyük önem taşıdığını bildirdi.
Uzm. Hemşire Güzel, organ bağışı bilincinin geliştirilmesi, bu konudaki yanlış bilinenlerin değiştirilmesi, yeterli bilincin oluşturulması ve farkındalık yaratmak için bu tip eğitimlerin çok önemli olduğunu vurguladı.
Yaklaşık 23 bin hastanın böbrek nakli bekleme listesinde kayıtlı olduğunu anımsatan Uzm. Hemşire Güzel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sayının üzerine listeye her yıl yeni hastalar eklenmekte ve bu liste giderek artmaktadır. Organ bağışına gösterilecek duyarlılıkla bu sayının azaltılması hedeflerimiz arasındadır. Toplum olarak organ bağışı konusunda daha duyarlı olmak hepimizin görevidir. Bırakacağınız en güzel miras hayattayken yapacağınız organ bağışıdır. Hayata merhaba diyemezsiniz, ama merhaba dedirtebilirsiniz.”
Sunumlarının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan konuşmacılara SANKO Okulları Genel Müdürü Fırat Mümtaz Asyalı ile Yasemin Erman Balsu Anadolu Lisesi Müdürü Saadet Sayın hediye ve çiçek takdim etti.
Konferanslara iki okul yöneticileri, öğretmen ve öğrencileri yoğun ilgi gösterdi.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Çağdaş Demiroğlu, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Çağdaş Demiroğlu, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
İstanbul’da 1985 yılında dünyaya gelen Opr. Dr. Çağdaş Demiroğlu, ilk öğrenimini Kahramanmaraş’ın Pazarcık İlçesi Cumhuriyet İlköğretim Okulunda, orta öğrenimini Kahramanmaraş Çukurova Elektrik Anadolu Lisesi’nde, lise öğrenimini Çorum Fen Lisesi’nde tamamladı.
Opr. Dr. Demiroğlu, tıp eğitimini ise Samsun On dokuz Mayıs Üniversitesi’nde aldı. 2011 yılında mezun olan Opr. Dr. Demiroğlu, İstanbul Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başladığı uzmanlık eğitimini Gaziantep Üniversitesi’nde tamamlayarak, 2017 yılında “operatör doktor” unvanı aldı. Mecburi hizmetini Mayıs 2017’de Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaptı.
Üyesi bulunduğu Türkiye Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nde 2019 Yılı Yükselen Yıldızları Ödülü’ne layık görüldü. Jinekolojik Endoskopi Derneği, Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği(TSRM) gibi derneklere üyelikleri bulunmaktadır.
Farklı sağlık kuruluşlarında başhekim yardımcılığı gibi çeşitli görevler aldı. 2019 Kasım ayı itibariyle Doç. Dr. İsmail Temur, Dr. Öğr. Üyesi Esra Özkaplan, Dr. Öğr. Yunus Emre Top dağı, Opr. Dr. Engin Palaz ve Opr. Dr. Sevgi Kandemir’in görev yaptığı SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak hasta kabulüne başladı.
SANKO ÜniversitesiHastanesiKadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğinde altı uzman hekim görev yapmaktadır.
Hastanede normal jinekolojik hasta muayenesi, laparoskopik cerrahiler, infertilite (kısırlık) tedavileri, aşılama tedavisi, infertilite cerrahisi, rutin muayene ve periyodik kontroller, gebelik takibi ve ilgili tüm tetkikler, ağrısız doğum - normal doğum, sezaryen, miyom tedavileri ve miyom ameliyatları, genital estetik (labium ve vajina estetiği vs.), terapötikküretaj, endometriozis (çikolata kisti) tanı ve tedavisi, rahim ve kist ameliyatları, idrar kaçırma teşhis ve tedavisi, genital (idrar kesesi, bağırsak vs.) bölge sarkma operasyonları, genital siğil teşhis ve tedavisi, pap-smear testi, kolposkopi, jinekolojik hastalıklar, düşük tehdidi ve tedavisi, menopoz tedavisi, doğum kontrol yöntemleri(aile planlaması), kanser tanı ve tedavisi, yumurtalık kistleri, ağrılı adet tedavileri, adet düzensizliklerinin tedavisi, menopoz tedavisi, krioterapi (yara dondurma), tuboplasti (tüp açma ameliyatı), elektrokoterizasyon (yara yakma) her türlü jinekolojik ameliyatlar ve laparoskopiile (kapalı ameliyatla) tüpligasyonhistereskopioperasyonu yapılmaktadır.
Hastanede üç doğumhane, bir müdahale odası, dört sancı odası bulunmaktadır. Servistekiodalar tek kişilik olup, doğumhane 24 saat hizmet vermektedir.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi/ Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimler Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Baştemir, dünya genelinde görülen diyabetin, her geçen gün artan bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimler Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Baştemir, dünya genelinde görülen diyabetin, her geçen gün artan bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı olarak da görev yapan Prof. Dr. Baştemir, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, diyabetin görülme yaşı giderek düştüğü için, çocuklarda da sık görülmeye başladığını belirtti.
Prof. Dr. Mehmet Baştemir, “Okul öncesi çocuklarda Tip1 diyabetin görülme sıklığındaki artış da dikkat çekicidir” dedi.
Prof. Dr. Baştemir, “Diyabet yani şeker hastalığı, insülin hormonunun kısmen ya da tamamen eksik olmasına bağlı olarak kan şekerinin normal seviyenin üzerinde seyrettiği bir hastalıktır. Diyabet hayat boyu süren ve her yaşta karşımıza çıkabilen bir rahatsızlıktır.”
Özellikle yaşam ve beslenme şeklindeki farklılıkların Tip2 diyabeti arttırdığını vurgulayan Prof. Dr. Baştemir, şöyle devam etti:
“Gerek yaşam koşulları, gerekse yaşın ilerlemesine bağlı olarak, azalan fiziksel faaliyetler ve artan obezite ile birlikte, nüfusun çoğalması da diyabetin yaygınlaşmasında etkili oluyor. Görülme yaşı giderek düştüğü için, çocuklarda da sık görülmeye başladı. Bu konuda okul öncesi çocuklarda Tip1 diyabetin görülme sıklığındaki artış da dikkat çekicidir.”
“Bireysel ya da ülkeler açısından bakıldığında diyabet, sağlığın yanında, büyük ekonomik yükler de getirmektedir” diyen Prof. Dr. Baştemir, bu hastalığın ve komplikasyonlarının 2015 yılında, dünyada 5 milyonun üzerinde insanın hayatına mal olduğuna dikkat çekti.
Diyabetin dünya üzerinde sık görülen hastalıklardan biri olmaya devam ettiğini anımsatan Prof. Dr. Baştemir, İnsülin Duyarlılık Faktörü (IDF), 7’nci Diyabet Atlası’nda yer alan şu bilgileri paylaştı:
“2015’te 415 milyon olduğu tahmin edilen 20 yaş ve üstü erişkin diyabetli nüfusun, 2040 yılına kadar yüzde 55 oranında artarak 642 milyona ulaşacağı öngörülüyor.
Yine 2015’te dünya üzerinde yüzde 8.8 olduğu tahmin edilen diyabetli erişkin prevalansı (Prevalans, prevalans hızı veya prevalans oranı, belirli bir nüfusta, belirli bir zaman dilimi içerisinde, çalışma kapsamında yer alan, belirli bir hastalık veya hastalıklara sahip tüm olguların oranıdır) 2040’ta yüzde 10.4’a yükseleceği öngörülmekte.
Veriler bize 2015’te 11 erişkinden 1’inde diyabet görülmesine karşın, 2040 yılında 10 erişkinden 1’inde diyabet görüleceğini söylüyor. Diyabeti kontrol altına alamazsanız, Hiperglisemi nedeniyle ilerleyen dönemde böbrek, göz, kalp-damar başta olmak üzere tüm vücut sistemi olumsuz etkileyebilir.”
Prof. Dr. Baştemir, kardiyovasküler hastalıkların görülme sıklığı ve ölüm oranlarının her 1000 kişide diyabet hastalarında, diyabetli olmayanlara göre 2 ila 8 kat arası daha fazla görüldüğüne vurgu yaptı.
“Bugün gelişmiş ülkelerde görme kaybının en büyük nedeni olarak diyabet hastalığı karşımıza çıkmaktadır” diyen Prof. Dr. Baştemir, ampütasyon konusunda şunları kaydetti:
“Dünyada travma-dışı ampütasyon ya da böbrek yetersizliğinin öncelikli sebebi diyabettir. Alt ekstremite amputasyon riski, diyabet hastalarında, diyabet sorunu yaşamayanlara göre 25 kat daha yüksektir.”
Her hastalıkta olduğu gibi, diyabette de erken tanının büyük önem taşıdığına vurgu yapan Prof. Dr. Baştemir, “Eğer bireyler ve ülkeler açısından gerek sağlığı korumak, gerek mali külfeti düşürmek gerekse bunların dışında yol ortaya çıkabilecek sorunları en aza indirebilmek için, erken tanıyla birlikte uygulanacak tedavi büyük önem taşımaktadır” uyarısını yaptı.
Çalışmaların prediyabetli bireylerin yaşam şartlarında yapılan olumlu değişikliklerle Tip2 diyabetin neredeyse yarı ayrıya önüne geçilebileceğini gösterdiğini bildiren Prof. Dr. Baştemir, tanısı konmayan diyabetin sakatlık hatta erken ölüme sebebiyet veren bir takım komplikasyonlarla karşılaşabileceklerine dikkat çekti.
Prof. Dr. Baştemir, diyabet hastalığı ve etkin bir tedavi için şu uyarılarda bulundu: “Çağımızın en önemli sorunlarından olan hareketsizlikle mutlaka mücadele etmek zorundayız. Özellikle sağlıklı beslenmek, sigara - alkol gibi bağımlıklardan vazgeçmek sağlıklı yaşam tarzını hayatımız için prensip edinmek aslında hepimiz için büyük önem taşıyor.
Temel halk sağlığı sorunları arasında öncelikli olarak karşımıza çıkan diyabet, azaltılması hatta önlenmesi için üniversitelerin, kamunun, sivil toplum kuruluşlarının ve özel sektörün de işin içinde olacağı bir politikayla, kararlı ve etkili bir şeklide yürütülmelidir.”
SANKO Üniversitesi Hastanesi güçlü ve deneyimli uzman kadrosunu yeni isimlerle genişletmeye devam ediyor. Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Yurdanur Kılınç SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
SANKO Üniversitesi Hastanesi güçlü ve deneyimli uzman kadrosunu yeni isimlerle genişletmeye devam ediyor. Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Yurdanur Kılınç SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Prof. Dr. Yurdanur Kılınç, Haziran 1951’de Denizli’nin Sığma Kasabası’nda doğdu. İlköğrenimini Sığma Kasabası İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Sarayköy Ortaokulu’nda ve Ankara Yenimahalle Mustafa Kemal Lisesi’nde tamamladı.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1975 yılında mezun olan Prof. Dr. Yurdanur Kılınç, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık, Pediatrik Hematoloji ve Pediatrik Onkoloji Yandal Uzmanlık eğitimlerini Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. 1983 yılında “Yardımcı Doçent” unvanını aldı.
Kasım 1984 - Kasım 1985 arasında Amerika Birleşik Devletleri, Medical College of Georgia’da Prof. Dr. Titus Huisman’ın yanında “international research fellow” olarak bir yıl hemoglobin laboratuvarında çalıştı.
1985 yılında “Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Doçent”i unvanını aldı, 1992 yılında “Profesörlüğe” yükseldi.
1992-2018 yılları arsında Pediatrik Hematoloji Bilim Dalı Başkanlığı, 2016-2018 yılları arası Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerini üstlendi. 1992-2019 yılları arası Hemopetik Sistem Ders Kurulu Başkanlığı yapan Prof. Dr. Yurdanur Kılınç, birer dönem olmak üzere Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Koordinatörler Kurulu Başkan Yardımcılığı ve Mezuniyet Sonrası Eğitim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüttü.
Prof. Dr. Kılınç’ın 173 bilimsel yayını bulunmaktadır. Bunların 79’u uluslararası hakemli dergilerde İngilizce, 94’ü ulusal hakemli dergilerde İngilizce ve 64’ü Türkçe yayınlamıştır.
69’u uluslararası, 93’ü ulusal Türkçe olmak üzere toplam 162 bilimsel bildirisi bulunmaktadır. 28 tez yönetmiş olup bunların 4’ü yandal uzmanlık tezi, 5’i master/PhD tezi, 19’u ise tıpta uzmanlık tezidir. 29 uluslararası klinik çalışmayı sorumlu araştırıcı olarak tamamlamıştır. Haziran 2019 itibariyle yayınlarına aldığı atıf sayısı 1816’dır.
İlgi alanları anemiler (özellikle talasemiler ve orak hücre anemisi), kemik iliği yetmezlikleri ve hemostaz /kanama bozukluklarıdır. 1992-2019 yılları arası hemoglobinopatiler ve talasemilerde doğum öncesi tanı grubuna klinik danışmanlık yapmıştır.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Prof. Dr. Kılınç, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’nde Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi Uzmanı olarak hasta kabul etmeye başladı.
Çalışma alanı özellikle çocuk kan hastalıkları grubudur. Benign ve malign hematolojik hastalıklarda tanı, tetkik ve tedavileri ve izlemlerinden sorumludur.
Türk Tabipler Birliği, Türk Milli Pediatri Derneği, Türk Hematoloji Derneği, Türk Pediatrik Hematoloji Derneği, Tromboz, Hemostaz ve Anjiyoloji Derneği, Çukurova Çocuk Kan Hastalıkları Derneği, Avrupa Pediatrik Hematoloji-İmmünoloji Derneği(ESPHI), New York Bilimler Akademisi, American Society of Hematology (ASH), American Society of Clinical Oncology (ASCO), European Bone Marrow Transplantation (EBMT), International Society of Hematology (ISH) üyelikleri bulunmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.
Prof. Dr. Kılınç’ın hasta kabul etmeye başladığı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği’nde halen Prof. Dr. Fadıl Vardar, Dr. Öğr. Üy. Mehmet Almacıoğlu ve Dr. Öğr. Üy. Ayşe Demirçubuk görev yapmaktadır.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aramızdan ayrılışının 81’inci yılında SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde düzenlenen törenle anıldı.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aramızdan ayrılışının 81’inci yılında SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde düzenlenen törenle anıldı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimizin manevi huzurunda saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende konuşma yapan SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, “Hüzünlüyüz, hepimizin içinde ince bir sızı, yüreğimizde tarifi zor duygular var” dedi.
Dr. Kileci, “Cumhuriyetimizin Kurucusu, bağımsızlığımızın baş mimarı, Başkomutanı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün naçiz bedeninin ebediyete intikal edip, ilke ve inkılaplarıyla, vazgeçilmez sevdasıyla kalplerimize gömülüşünün 81’inci yılında, aziz hatırası önünde saygıyla eğilmek için toplanmış bulunuyoruz” diye konuştu.
Dr. Kileci, Atamıza gerçekten değer verdiğimizi, O’nu gerçekten sevdiğimizi, O’nu gerçekten unutmadığımızı ve unutturmayacağımızı göstermenin yolunun ilke ve inkılaplarına sahip çıkmaktan, O’nu anlamaktan, O’nun gibi düşünebilmekten, çocuklarımızı da aynı şekilde yetiştirmekten geçtiğini söyledi.
“Lütfen okuyun, Atatürk’ün Nutuk’unu okuyun, O’nun ilke ve inkılaplarını okuyun. O’nu anlamaya çalışın. Emin olun ki her defasında saygınız ve sevginiz daha da artacak, hüznünüz daha da derinleşecektir” diyen Dr. Kileci, sözlerini şöyle tamamladı:
“Atam sana ne kadar teşekkür etsek ne kadar dua etsek azdır. Sana minnettarız, senin izindeyiz. Ebedi uykunda rahat ol Atam. Bizler kurduğun Cumhuriyet’e, ilke ve inkılaplarına sahip çıkacak, yolundan asla ayrılmayacağız.”
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi Hakan Kılıç’ın sunuculuğunu yaptığı törende, Tıp Fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi İbrahim Halil Altınbaş, Muzaffer Ender’in “Dağ Başını Duman Almış” isimli şiirini seslendirdi.
Tören, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk anısına hazırlanan filmin izlenmesiyle son buldu.
SANKO Üniversitesi Hastanesi verdiği sağlık hizmetleriyle bölge halkına umut olurken, gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile de adından söz ettiriyor.
SANKO Üniversitesi Hastanesi verdiği sağlık hizmetleriyle bölge halkına umut olurken, gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile de adından söz ettiriyor.
Organ Bağışı Haftası nedeniyle SANKO Park’ta ve hastanede stant açan SANKO Üniversitesi Hastanesi, ziyaretçileri organ bağışı ve önemiyle ilgili bilgilendiriyor. Yarın akşama kadar açık olacak stantta, organ bağışında bulunmak isteyenlerin kayıtları da alınıyor.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Hematoloji Kliniği kuruluşunun birinci yılını kutluyor. Tıp Fakültesi İç Hastalıkları (Hematoloji) Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, “Ünitenin açılması ile hastalar tedavilerini daha kısa sürede alabilmektedir. Bu ünitede ihtiyaca göre günlük kan, plazma ve trombosit tedavileri yapılabilmektedir” dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Hematoloji Kliniği kuruluşunun birinci yılını kutluyor. Tıp Fakültesi İç Hastalıkları (Hematoloji) Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, “Ünitenin açılması ile hastalar tedavilerini daha kısa sürede alabilmektedir. Bu ünitede ihtiyaca göre günlük kan, plazma ve trombosit tedavileri yapılabilmektedir” dedi.
Kliniğin kuruluşu için düzenlenen törende SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, emeği geçen herkese teşekkür ederek, pasta kesti.
Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, kutlama etkinliğinde yaptığı konuşmada, akut lösemiler, lenfomalar, bazı kronik lösemiler, multipl myeloma, kemik iliği yetmezliği, kanama ve pıhtılaşma bozukluklarının tedavilerinin hematoloji servisine yatırılarak tedavi edildiğini söyledi.
Bu hastaların bir kısmının da hematoloji birimine bağlı “Günü Birlik Tedavi Ünitesi”nde ayaktan takiple tedavi edildiğini kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, Hematoloji Servisi’nde kalite ve standartlar çerçevesinde tıbbi hizmet vermeye çalıştıklarına vurgu yaptı.
SANKO Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları (Hematoloji) Uzmanı da olan Prof. Dr. Yılmaz, kliniğin 22 Ekim 2018’de yeniden düzenlenmesiyle yoğun hasta kabulüne başlandığını ve Gaziantep’in yanı sıra, çevre illerden hasta kabulü yapıldığına dikkat çekti.
Her geçen gün daha da iyisi için çaba gösteren, çalışkan ve özverili ekibin ve destekleyici laboratuvar hizmetinin olduğunu anlatan Prof. Dr. Yılmaz, önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceklerini, servislerinin büyüyeceğini ve hasta kapasitelerinin artacağının altını çizdi.
Hematoloji Kliniği bünyesinde faaliyet gösteren “Günü Birlik Tedavi Ünitesinin” 1 Nisan 2018 tarihinde açıldığını anımsatan Prof. Dr. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ünitenin açılması ile hastalar tedavilerini daha kısa sürede alabilmektedir. Bu ünitede ihtiyaca göre günlük kan, plazma ve trombosit tedavileri yapılabilmektedir. Hastaların hastane yatışı gerektirmeyen, kısa süreli tedavi ihtiyaçlarının bu ünite aracılığı ile giderildiği gibi isteyen hastalar yine yataklı serviste de tedavilerini alabilmektedir. Bu tedavi yaklaşımları ile birlikte hastanın rahatını sağlamak bizim için çok önemli. Bu durum hastalık seyrini olumlu etkileyebilecek faktörlerden biridir.”
Hematoloji Kliniği bünyesinde faaliyet gösteren “Terapötik Aferez Merkezinin” 25 Mart 2019 tarihinde ruhsatlandırıldığını anımsatan Prof. Dr. Yılmaz, merkezle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Merkez, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde vakıf üniversiteleri arasında ilk özel ‘Terapötik Aferez Merkezi’dier. Ruhsatlandırma sonrası faaliyetlerine başlayan merkez tıp alanındaki çok sayıdaki bilim dalına sağlık hizmeti vermektedir. Şu ana kadar merkezimizde yaklaşık 500 hastaya hizmet verdik, 250 civarında aferez işlemi uyguladık ve 600 yatak kapasitesi ile sağlık hizmeti sunan SANKO Üniversitesi Hastanesi olarak ‘Terapötik Aferez Merkezinin’ açılması ile bu bölgedeki önemli bir eksikliğin giderilmesine katkı sağlamaktayız.”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Demans (Bunama) Hasta Okulu düzenlendi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Demans (Bunama) Hasta Okulu düzenlendi.
Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanları Prof. Dr. A. Münife Neyal ve Uzm. Dr. Yasemin Ekmekyapar Fırat, konferansta demans ve demansla yaşam hakkında bilgiler paylaştı.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı da olan Prof. Dr. Neyal, ülkemizde ve dünyada giderek önem kazanan bir durum olan yeti yıkımının, günlük yaşam aktivitelerinde ve kendine bakımda bozulmaya sebep olan, engelliliğe yol açan bir grup hastalığın ortak ismi olduğunu söyledi.
Uzm. Dr. Fırat ise ülkemizde yaşlı nüfusun giderek arttığına dikkati çekerek, “Yaşlı nüfusun hızla artmasına paralel olarak yaşlılıkta sık görülen hastalıklar, toplum için de bir sorun haline gelmektedir” dedi.
Yaşlılıkta sık görülen hastalıklardan biri olan demansın farklı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkabileceğini anımsatan Uzm. Dr. Fırat, “Demans tanısı ne kadar erken konursa mevcut ilaçların kullanılmasıyla hastalık süreci yavaşlayabilmekte ve hastanın bağımsız yaşam süresi uzamaktadır” şeklinde konuştu.
Demansta görülen unutkanlığın genellikle ilerleyici bir şeklide seyredeceğine vurgu yapan Uzm. Dr. Fırat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hastalar yeni bir şeyler öğrenemediği gibi unuttuklarını tekrar hatırlayamazlar. Bu nedenle aynı şeyleri tekrar tekrar hatırlatmak ya da anımsatmak zorunda kalabiliriz. Bu hastalar önceki yaşantılarına göre daha asabi ya da normalden çok daha sakin yapıya bürünebilir. Yön bulma bu hastalar için problem olmaya başlar. Öyle ki hastalığın ilerleyen dönemlerinde evlerini dahi bulamayabilirler. Hastalığın önemli belirtilerinden biri de doğru karar verememe şeklinde karşımıza çıkar.”
Konuşmaların ardından Prof. Dr. Neyal ve Uzm. Dr. Fırat katılımcıların sorularını yanıtladı.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Gökalp Özcan, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Gökalp Özcan, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Dr. Burcu Gökalp Özcan, 1984 yılında Kayseri’de doğdu. Kayseri Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladı.
2009 yılında pratisyen hekim olarak Kayseri Acil Sağlık Hizmetleri’nde çalıştı. 2010 - 2015 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamladı.
Özcan, 2018 yılından bu yana Çocuk ve Ergenler İçin Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Uygulamaları Eğitimi’ne devam etmektedir.
Devlet hizmet yükümlülüğünü 2015-2017 yılları arasında Ağrı Devlet Hastanesi’nde tamamladı. 2017-2019 yılları arasında Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi’nde görev yaptı. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, Gaziantep Tabip Odası, Türk Tabipler Birliği ve Kognitif Davranışçı Terapileri Derneği üyelikleri bulunmaktadır.
Evli ve bir çocuk annesi olan Dr. Burcu Gökalp Özcan, Ekim 2019 tarihi itibariyle SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak hasta kabulüne başladı.
Sağlıklı toplum, sağlıklı bireylerle mümkündür. Çocuk ve gençlerin gelişimi ve eğitimi; toplumumuzun gelişebilmesi ve ilerleyebilmesi için, vazgeçilmez unsurlardır. Sağlıklı bir yetişkinlik dönemi için; çocuk ve gençleri anlayabilmek, sorunlarına çözüm üretmek, psikolojik sorunları önlemek, psikiyatrik hastalık var ise doğru tanı koymak ve tedavi etmek gerekir.
Geçtiğimiz yıllara baktığımızda, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları alanının giderek genişlediği, toplumsal etkilerinin giderek önem kazandığı görülmektedir. İnsanın biyolojik- psikolojik- sosyal yapısının gereği olarak, tüm bilim dalları ile etkileşim içindedir. Çocukların gelişim dönemleri dikkate alınarak, ailesel, genetik ve çevresel faktörler ışığında çocuğun-gencin ruhsal durumu incelenir, klinik gözlem ve psikometrik testlerle olası çatışmalar ve hastalıklar belirlenerek tanı, tedavi ve takip sürecine geçilir.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinin İlgilendiği Başlıca Konular:
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde 26 Ekim 2019 tarihinde saat:11.00’de Demans (Bunama) Hasta Okulu düzenleniyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde 26 Ekim 2019 tarihinde saat:11.00’de Demans (Bunama) Hasta Okulu düzenleniyor.
Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanları Prof. Dr. A. Münife Neyal ve Uzm. Dr. Yasemin Ekmekyapar Fırat, ülkemizde ve dünyada giderek önem kazanan bir durum olan yeti yıkımı, günlük yaşam aktivitelerinde ve kendine bakımda bozulmaya sebep olan, engelliliğe yol açan bir grup hastalığın ortak ismi olan demans ve demansla yaşam hakkında bilgiler paylaşacak.
Aynı zamanda SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı da olan Prof. Dr. Neyal ve Uzm. Dr. Fırat tarafından düzenlenen konferans, Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Toplantı Salonu’nda26 Ekim 2019 Cumartesi günü saat11.00’de başlayacak.
Konferansa, dileyenler davetiyesiz ve ücretsiz katılabilecek.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi/ Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavive Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Esra Özkaplan, menopozun yaşlanma olarak algılanmaması gerektiğini belirtti.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Esra Özkaplan, menopozun yaşlanma olarak algılanmaması gerektiğini belirtti.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı da olan Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan, “18 Ekim Dünya Menopoz Günü” nedeniyle bir açıklama yaptı.
Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan menopozun başlangıç yaşının değişiklik gösterdiğini anımsatarak, “Menopoz için 50 yaş ortalama kabul edilmekle birlikte, 40 yaş öncesinde ve 50’li yaş sonunda da rastlanabilmektedir. Buna genetik kadar bireyin yaşam koşulları gibi farklı faktörler etken olabilmektedir” dedi.
Menopozun nedenlerine de değinen Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan, yaklaşık 35 yıl ömürleri olan yumurtalıkların yaşlanması sonucu görevlerini yapamamaları ve böylece âdet kanamalarının da düzensizleşmesinin neden olduğunu anlattı.
Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan, “Aşırı kanama ya da kanama miktarında azalma yaşanabilir. Yumurtalıkların işlevi yeterince yerine getiremediklerinden östrojen hormonu daha az üretirler. Sonucunda hormonal faaliyetler de farklılıklar olur” ifadelerini kullandı.
Ani ateş değişikliklerinin menopozun en belirgin belirtilerinden olduğunu anlatan Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan, şunları kaydetti:
“Östrojen seviyesinin düşmesiyle birlikte, ani ateş değişiklikleri de başlayabilir. Göğüste bir ısınma hissiyle başlayıp, bazen tüm vücuda yayılabilir. Ani ateş basması gece uyku düzeninde bozulmalara neden olabileceği gibi ani terleme ya da üşüme de yaşanabilir. Menopozun öncesinde başlayan bu durum, yaklaşık 2- 3 yıl kadar sürer.
Ayrıca idrar ve kan tetkiklerinde hormonlara yüksek miktarlarda rastlayabiliriz. Her kadında rahatsızlığa sebep olmayabilecek, tiroit bezleri ve adrenalin hormonal dengesi de bozulabilir. Bu dönemde aşırı kilo artışı kadınların en çok şikâyet ettiği konulardan biridir. Bu genellikle fiziksel faaliyetlerin daha az olmasından kaynaklanır.”
Menopozla birlikte baş gösteren “yaşlanıyor olma” kaygısının gerginliklere ve menopoza bağlı olmayan baş ağrısı ve farklı rahatsızlıklara neden olabileceğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan, östrojen hormonunun menopozda kullanımının birtakım rahatsızlıklarda artışa neden olduğu düşüncesiyle yeniden ele alındığına dikkat çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Özkaplan, 35 – 40 yaş öncesi kesilen âdet kanamalarının erken menopoz olduğunu, adet döngüsü bir yılı geçtiyse ve bu dönemde kanama görülmemişse menopoz tanısı konulabileceğini, menopozun, erken menopoz dışında da geri dönüşü ihtimali bulunmadığını sözlerine ekledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde “Gülümsemenin Büyüsü" konulu eğitim verildi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde “Gülümsemenin Büyüsü" konulu eğitim verildi.
Toplantı salonunda Psikolog – Eğitimci Kutay Ürkmen tarafından verilen Gülümsemenin Büyüsü konulu eğitim dört farklı oturum şeklinde ve interaktif olarak gerçekleştirildi.
Eğitime hastaneden danışmanların yanı sıra, hastane ve SANKO Üniversitesi’nden yöneticiler de katılım gösterdi.
Çeşitli etkinliklerin de gerçekleştirildiği eğitimde Ürkmen, hedeflere ulaşmakta motivasyon ve eğlenerek öğrenmenin önemini vurguladı.
Ürkmen, “İş Hayatının Olmazsa Olmazı Gülümseme”, “Kaliteli İletişimde Gülümsemenin Yeri Ve Önemi”, “Önyargılardan Sıyrılmak Neden Önemlidir”, “Gülümsemek Bize Neler Kazandırabilir”, “Kendini Keşfet, Sınırları Yok Et”, “İnsanlar Aldıkları Hizmetten Önce Duygularını Hatırlarlar”, İnsanlar Kendisini Değerli’ ve Özel’ Hissetmek İster”, “Gülümseyen Bir Takım Olabilmek”, “Hayatı ve Hayallerinizi Ertelemeyin” başlıklı konularda bilgiler paylaştı.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, halka açık konferanslar kapsamında “Meme Kanseri Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar” konusunda bilgi verecek.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, halka açık konferanslar kapsamında “Meme Kanseri Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar” konusunda bilgi verecek.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı da olan Prof. Dr. Maralcan, kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinde, erken tanının büyük önem taşıdığını söyledi.
Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Toplantı Salonu’nda 12 Ekim 2019 Cumartesi günü saat 10.00’da başlayacak konferansa, dileyenler davetiyesiz ve ücretsiz katılabilecek.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, meme kanserinin günümüzde kadınlarda en sık görülen kanser olması nedeniyle erken tanı konması açısından üzerinde hassasiyetle durulması ve profesyonel çalışması gereken sistemik bir hastalık olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, meme kanserinin günümüzde kadınlarda en sık görülen kanser olması nedeniyle erken tanı konması açısından üzerinde hassasiyetle durulması ve profesyonel çalışması gereken sistemik bir hastalık olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı da olan Prof. Dr. Maralcan, halka açık konferanslar kapsamında “Meme Kanseri Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar” konusunda bilgiler verdi.
“Bu hastalıkta nasıl erken tanı konabileceği, nelere dikkat edilmesi ve hekime ne zaman başvurulması gerektiği, tedavi çeşitleri anlatılarak, bilinçlendirilmeleri çok önemli” diyen Prof. Dr. Maralcan, bir farkındalık oluşturmak amacıyla, bu konferansı düzenlediklerine vurgu yaptı.
Meme kanserinin ülkemizde yaklaşık 10 -11 kadında bir görülmesinin, hastalığın ciddiyeti hakkında bilgi verdiğini belirten Prof. Dr. Maralcan, “Bu kadar sık görülen bir kanser türü için bilinçlenmek çok büyük önem taşıyor” dedi.
Toplumda meme kanseri tarama yöntemleri konusunda bilinç oluşturmanın önemli noktalardan biri olduğunu anımsatan Prof. Dr. Maralcan, şöyle devam etti:
“Tarama yöntemleri deyince, kendi kendine muayene, genel cerrahi uzmanı muayenesi ve mamografiden bahsediyoruz. Bu yöntemler her zaman için günceldir. Hastalığın erken tanısı için de gereklidir.
Tanı konduktan sonra tedavi deneyimli hekimler yönetiminde her hastaya özgü ve güncel tedavi yöntemleri ile yapılmalı. Çünkü hastalığın evresi ve çeşidi her hastada aynı değildir.
Meme kanserinin erken teşhisi için yapılması gerekenler; çekinmemek, muayene olmak ve mamografi yaptırmaktır. Ayrıca hiç şikâyetiniz olmasa bile periyodik olarak hekim kontrolleri yaptırmak da çok büyük önem taşır.”
Prof. Dr. Maralcan, sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, BUILDEAST 2. Yapı, İnşaat, Dekorasyon Malzeme ve Teknolojileri Fuarı ile eş zamanlı düzenlenen GAYRİMENKUL Gaziantep Emlak, Konut Projeleri ve Finansman Fuarı’nda stant açtı.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, BUILDEAST 2. Yapı, İnşaat, Dekorasyon Malzeme ve Teknolojileri Fuarı ile eş zamanlı düzenlenen GAYRİMENKUL Gaziantep Emlak, Konut Projeleri ve Finansman Fuarı’nda stant açtı.
Gaziantep Sanayi Odası (GSO), TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi ve AKORT Fuarcılık işbirliği ile Ortadoğu Fuar Merkezi’nde düzenlenen fuarda açılan SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi standında ziyaretçilere, hastanede verilen hizmetler ve uygulamalarla ilgili bilgiler veriliyor, dileyen ziyaretçilerin ücretsiz kan şekeri ve tansiyon ölçümü yapılıyor.
Gaziantep Valisi Davut Gül, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Berk, Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, GSO Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Gaziantep Ticaret Odası Meclis Başkanı Hilmi Teymur, Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım ve diğer yetkililerin de ziyaret ettiği SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi standı, fuar katılımcılarının yoğun ilgisini gördü.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Müdürlüğü’ne Dr. Sermet Kileci atandı.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Müdürlüğü’ne Dr. Sermet Kileci atandı.
Genel müdürlük görevinin yanı sıra, SANKO Üniversitesi Genel Sekreterliği’ni de üstlenen Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ise kampüs inşaatı ve açılması planlanan bölümler nedeniyle tamamen genel sekreterlik görevine yoğunlaşacak.
SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Adil Sani Konukoğlu, düzenlenen törende yaptığı konuşmada, kuruluşundan bu yana hastanede değişik görevler üstlenen Dr. Yusuf Ziya Yıldırım’ın, 2009yılında genel müdürlük görevine atandığını söyledi.
SANKO Üniversitesi’nin 2014 yılında kurulmasıyla, Dr. Yıldırım’ın, ayrıca üniversite genel sekreterliğine de atandığını anımsatan Konukoğlu, “Üniversite kampüs projesi ve açmayı planladığımız bölümlerin getireceği iş yükü nedeniyle, Dr. Yıldırım mesaisinin tamamını genel sekreter olarak değerlendirecek” dedi.
Dr. Yıldırım’a hastanedeki çalışmalarından dolayı SANKO Grubu adına teşekkür eden Konukoğlu, “Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Müdürü olarak atanan Dr. Sermet Kileci’ye başarılar diliyorum, hayırlı olsun” diye konuştu.
SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı ise Dr. Yıldırım’ın hem hastane, hem de üniversitede başarılı görev gerçekleştirdiğine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Dağlı, “Dekanlarımız, akademisyenlerimiz ve aramıza katılan Dr. Sermet Kileci’yle çok daha iyi işler yapacağız” ifadelerini kullandı.
Dr. Yusuf Ziya Yıldırım da genel müdürlük görevi süresince, büyük destekleri olan SANKO Holding Yönetimine, mesai arkadaşlarına ve desteğini her zaman hissettiği eşi Serpil Yıldırım’a teşekkür etti.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Müdürlüğü’ne atanan Dr. Sermet Kileci de SANKO Ailesi’ne katılmaktan büyük bir onur ve gurur duyduğunu kaydetti.
SANKO Üniversitesi ile Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin Gaziantep ve sağlık sektörü için çok kıymetli kurumlar olduğunu vurgulayan Dr. Kileci, “Bu kurumların şehrimizde üstlendiği rol çok büyük. Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da başarılı işlere birlikte imza atacağız” dedi.
Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi toplantı salonunda düzenlenen törene, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Bayram, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, Lisans Üstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayşen Bayram, SBF Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Arzu Tuna ile akademisyenler, hastane ve üniversitenin idari kadrosundan yönetici ve çalışanlar katıldı.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, meme kanserini erken fark etmenin, tedavideki başarının en önemli kriteri olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, meme kanserini erken fark etmenin, tedavideki başarının en önemli kriteri olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı da olan Prof. Dr. Maralcan, “1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı” nedeniyle yaptığı açıklamada, “Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Erken tanı konursa tedavisi son derece başarılıdır” dedi.
Erken tanı konulabilmesi ve meme kanseri korkusunu yönetebilmeleri için kadınların belli aralıklarla hiçbir şikayetleri olmasa bile meme hastalıkları konusunda deneyimli bir genel cerrahi uzmanına muayene olması ve önerilerine uymalarının en önemli başlangıç noktası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Maralcan, şunları kaydetti:
“Muayene sonrası hekimin istediği ultrason ve mamografi gibi görüntüleme tetkikleri ile muayene bulguları birlikte değerlendirilerek herhangi bir hastalık tespit edilirse gerekli tedavi planı yapılır. Her şey normal ise o kişinin belli bir periyot sonra örneğin bir yıl sonra kontrole gelmesi önerilir. Bu süre içerisinde kişinin herhangi bir şeyden şüphe etmesi durumunda hekime daha erken başvurması tembih edilir.”
Prof. Dr. Maralcan, “Bu bilgileri paylaşmamızın tek bir amacı var. O da ülkemizde 10 -11 kadında bir görülen meme kanserine erken tanı koymak ve tedavinin en üst düzeyde başarılı olmasını sağlamaktır. Çekinmeyin, ertelemeyin muayene olun” ifadelerini kullandı.
SANKO Üniversitesi ve Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi GASTROANTEP’te (Uluslararası Gaziantep Gastronomi Festivali) stant açtı.
SANKO Üniversitesi ve Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi GASTROANTEP’te (Uluslararası Gaziantep Gastronomi Festivali) stant açtı.
Gaziantep Valiliği koordinasyonunda Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep’i Geliştirme Vakfı (GAGEV) iş birliği ile 12 – 15 Eylül 2019 tarihleri arasında Festival Park’ta düzenlenen GASTROANTEP’te yerel ve ulusal pek çok firmanın yanında SANKO Üniversitesi akademik ve idari kadrosuyla bilgilendirme yaparken, Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi tarafından dileyen ziyaretçi ve katılımcılara ücretsiz kan şekeri ve tansiyon ölçümü yapılıyor.
Hastanede verilen hizmetler ve gerçekleştirilen uygulamalar hakkında da bilgi verilen stant, birbirinden değerli şeflerin ve konukların katıldığı festival süresince ziyaret edilebilecek.
2013 yılında kurulan SANKO Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Hemşirelik, Beslenme ve Diyetetik ile Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümlerinde lisans düzeyinde, Moleküler Tıp, Hemşirelik, Biyolojik ve Biyomedikal Bilimler ile Fizyoterapi ve Rehabilitasyon alanlarında yüksek lisans ve Biyoistatistik alanında Doktora eğitimleri veriliyor.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Gözde Kıratlı, çocuğu okula başlama yaşına gelen ailelerin, aile ortamında yaşa ve doğru gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin vermeleri gerektiğini söyledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Gözde Kıratlı, çocuğu okula başlama yaşına gelen ailelerin, aile ortamında yaşa ve doğru gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin vermeleri gerektiğini söyledi.
Kıratlı, çocuk için okula başlamanın; alışmış olduğu, güvende hissettiği aile çevresinden ilk kez ayrılması, yeni yaşamsal beceriler, duygusal, zihinsel, fiziksel bir olgunluk düzeyi gerektiren bir geçiş süreci olduğunu kaydetti.
Okul hayatının, uyulması gereken yeni bir düzen, yerine getirilmesi gereken yeni sorumluluklar, kendini ve çevreyi keşfetmesi gereken yeni bir sosyal çevre anlamına geldiğini belirten Kıratlı, “Çocuğun okulun ilk gününde neler yaşadığını anlamaya çalışalım. Bir çocuğun yanında bakım vereni olmadan yeni tanışacağı insanlarla, yabancı bir ortamda kalmaktan endişelenmesi doğal mıdır değil midir” dedi.
Çocuğun beyin gelişimi henüz tamamlanmadığı için duygu düzenleme ve dil becerisinin bir yetişkininki kadar iyi olmadığını ve soyut düşünme becerisine ise henüz geçmediğini anlatan Kıratlı, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla yaşadıklarını bir yetişkininki kadar iyi anlamlandıramaz. Duygularını tanımayan çocuklar bunu nasıl ifade edeceğini bilemez ve yaşadıkları zorluğu daha çok ‘ben okula gitmek istemiyorum’ gibi bağımlı davranışlar, ‘karnım ağrıyor, uyumak istiyorum, ağlama’ gibi kaçınmacı davranışlar ya da saldırgan tepkilerle dışavururlar.
Her çocuk böyle değildir. Okula başlama yaşından önce ‘Anne ben okula gitmek istiyorum’ diyen çocuklar da vardır. Yeni ortama kimi daha kolay adapte olur kiminin ise adapte olması daha uzun bir zaman alabilir ama önünde sonunda çocuk okula uyum sağlar. Çocuğun okul için ne kadar hazır olduğu başarısını etkiler.”
Uyum sürecinde, çocuklarda görülen kaygılı mizaç özelliğine değinen Kıratlı, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çocuğun ebeveynleriyle güvenli bağlanma geliştirememiş, güvensiz bağlanan, yani kaygılı, korkulu, kaçıngan bağlanma stili geliştirmiş olması ve buna bağlı olarak uyum sağlamaya çalışırken çevreye duyduğu güvensizlik, ebeveynlerinden en az birinin aşırı koruyucu tutumuna bağlı olarak çocuğun özerklik ihtiyacının karşılanmamış, bağımlı özellikler geliştirmiş ve kendi baş etme becerilerine olan inancının zayıf olması ya da esnek tutumlarla uygun sınırlar konulamamış çocuklar uyum sürecinde kurallara uymakta zorluk yaşayabilir.
Çocuğun okula uyum ve başarısını öğrenme kapasitesi, ilgisi, sağlık durumu, bulunduğu sosyal çevrenin refah düzeyi, talihsiz ya da iyi geçirdiği okul öncesi deneyimi de etkileyebilir. Bunların yanı sıra aile bir kriz dönemi atlatmışsa, yeni bir eve veya şehre taşınma gibi durumlar yaşanmışsa çocuk yeni ortama girmek için hazır hissetmeyebilir. Ailede varsa yeni doğan kardeş, çocuk ebeveyninden sevgiyi ve ilgiyi kaybetmekten endişelendiği için evden ayrılmak istemeyebilir.
Okula başlangıç aşamasında çocuğun, okula gidiş yolunda algıladığı tehlikeler, okul içerisinde kaybolabileceğine dair endişesi, sınıfın kalabalık oluşundan ötürü ürkmüş olması, ailesinin onu söylenilen saatte almaya gelmeyeceğine, bineceği servisi bulamayacağı, okulda yalnız kalabileceğine dair endişeleri olabilir. Bunun yanı sıra kendi okuldayken evde neler olduğu, ebeveynlerinin onu özleyip özlemediği, oyuncaklarına bir şey olup olmayacağı, tuvaleti gelirse ne yapacağı, arkadaşı olup olmayacağı vb. konularda kaygılar duyabilir.”
“Çocuğun okula başlama zamanı, değiştirmesini istediğiniz alışkanlıklarından bir anda vazgeçirmeye çalışmak için uygun bir zaman değildir. Bu zamana kadar çocuğunuzla birlikte uyumuşsanız, yatağınızı ayırmak için okula başlama zamanını beklemeyin. Bu bağımlı davranışından kurtulması için onu bu sürecin öncesinde destekleyin” diyen Kıratlı, şöyle konuştu:
“Okula uyum sürecinde çocuğun o zamana kadar yaşadıklarının dışa vurumu söz konusudur. Aile ortamında yaşa ve gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin verilmelidir. Böylelikle çocuk okula uyum sürecini daha kolay geçirir, daha mutlu bir öğrenci olur. Çocuk için sadece iyi ve uygun bir okul seçmenin ya da okul için gerekli malzemelerin alınmasının okula hazırlık anlamına gelmediğinin farkında olunması lazım.
Çocuğun uyum sürecini kolaylaştırmak için, çocuğun okul alışverişini birlikte yaparak okul süreciyle ilgili karar verme ve sorumluluk alması desteklenebilir. Bunun yanı sıra, koşulların ne olacağını çocuğa açıkça anlatmak gerekir. Sabah kaçta uyanacağı, okulun saat kaçta açılıp kapanacağı, okula nasıl gidip geleceği gibi bilgilerin çocuğa önceden verilmiş olması çocuğun tanıdık olduğu durumlarla daha rahat başa çıkmasını sağlar.
Çocuğu ilk gün okuldan ailenin alması, ikinci gün servisle gidip gelmesi basamak basamak sürece alıştırılması yeterlidir. Ebeveyn de bu süreçte kuruma güvendiğini belli edip çocuğu iç huzuruyla okula ve öğretmenlerine emanet ederek okuldan ayrılmalıdır. Çocuk gün geçtikçe okul ortamını tanıdıkça güvende hissedecek, ebeveyninin okulda onu bırakıp gitmesine ilk zamanlarda olduğu gibi tepki vermeyecektir.”
Ebeveynlerin çocuklarının endişeli tutumları karşısında sakin bir duruşla yaklaşmaları gerektiğini vurgulayan Kıratlı, “Çünkü endişeli mimikleri olan telaşlı bir anne çocuğa aslında sakin kalabilirsin mesajını vermemiş olur” ifadelerini kullandı.
Ebeveynlerin çocuklarla okul hakkındaki beklentileri üzerine konuşarak gerçekçi beklentiler oluşturabileceğine dikkat çeken Kıratlı, ailelerin yapmaları gerekenleri şöyle özetledi:
“Örneğin; ‘Şu derste sıkıldım’ diyen bir çocuğa, derslerin ilgi alanları doğrultusunda ona bazen sıkıcı ya da keyifli gelebileceği, bunun ilgi alanlarını keşfetmek için bir fırsat olabileceği anlatılabilir. Ya da ‘Ders yapmak yerine oyun oynamak istiyorum’ diyen bir çocuğa okul sorumluluklarını almanın ilk başta biraz zor gelebileceği, zamanla bu duruma daha iyi uyum sağlayabileceği ve zamanı daha iyi yöneterek hem sorumlulukların hem oyun için gerekli zamanı nasıl yaratabileceği tartışılabilir.
Aile üyeleri kendi okul deneyimlerini çocukla paylaşabilir, çocuklar bundan çok hoşlanırlar. Bu onları size yaklaştırır, kendilerini anlaşılmış hissettirerek kendi yaşadıklarının normal bir süreç olduğunu düşündürür. Çocuk okuldan döndüğünde sınıf ortamında nelerin hoşuna gidip gitmediğini konuşarak kaygısını dışa vurmasını sağlamak ve zorlandığını durumlara yönelik alternatif çözüm yollarını tartışmak baş etme becerisini güçlendirir.”
Bu süreçte eğitimcilerin tutumunun da çok kritik rol oynayacağının altını çizen Kıratlı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocukları ebeveynlerinden bir anda uzaklaştırarak yalnız kalmaya zorlayıp onlarda öğrenilmiş çaresizlik yaratmamalıdırlar. Çocuğun ilk ayda, öğretmen, sınıf arkadaşları, okul sistemi ile bağ kurana kadar ebeveynlerinin ulaşılabilir olduğunu bilmeye kaygılı ve güvensiz hissettiğinde onlar tarafından duygusunun düzenlenmesine ihtiyacı vardır.
Çocuğunuzun okul hayatıyla ilgilenmek sadece eğitimiyle ilgilenmek anlamına gelmez. Çocuğun okul hayatı arkadaşlarını, okul şakalarını, servis anılarını, öğretmenlerini ve derslerini de kapsar. Bu anlamda çocuğun okulla ilgili sadece ödevlerine, yerine getirmesi gereken sorumluluklarına ve uyması gereken kurallara odaklanmanız doğru olmaz.
Okul sorumluluklarının yerine getirilmesiyle ilgili ebeveynlerin öğretmenleri bir tehdit unsuru olarak kullanmaması, eğer varsa çocuğun dikkat eksikliği ve hiperkativite bozukluğu gibi psikiyatrik bir tanısı bu durumun rehberlik birimine ve sınıf öğretmeniyle bildirilerek işbirliği yapılması önemlidir. Bu süreçte eğitimcinin uyum süreci ile ilgili bilgili olması çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun öğretmen tutumunu sergilemesi, sevgi, saygı, işbirliği, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma davranışlarını özendirmesi önemlidir.”
Merkezi Gaziantep’te bulunan Anadolu Sağlık İşletmeleri Derneği (ASİD) Genel Başkanı Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınladı.
ASİD GENEL BAŞKANI DR. YILDIRIM:
“BİRLİK, BERABERLİK VE BAĞIMSIZLIĞIMIZ EN BÜYÜK GÜCÜMÜZDÜR”
Merkezi Gaziantep’te bulunan Anadolu Sağlık İşletmeleri Derneği (ASİD) Genel Başkanı Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Dr. Yıldırım, “Büyük Taarruz’un 97. yıldönümünde birlik, beraberlik ve bağımsızlığımız en büyük gücümüzdür” dedi.
“Kurtuluş Savaşının en zor günleri Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve düşmana karşı kendini siper etmekten çekinmeyen aziz vatan evlatlarımızın gösterdiği cesaret ve kararlılıkla büyük bir zaferle taçlandırılmıştır” diyen Dr. Yıldırım, mesajını şöyle sürdürdü:
“İstiklal Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif’in de belirttiği gibi, ‘Allah milletimize bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’. Bağımsızlığımızın en büyük simgelerinden olan şanlı bayrağımız sonsuza dek vatan toprağımızda dalgalanmaya devam etsin.
30 Ağustos Zafer Bayramımız nedeniyle Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi bir kez daha büyük bir minnet ve rahmetle anıyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyoruz.”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, kalp rahatsızlığı yaşayan çift için umut oldu.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, kalp rahatsızlığı yaşayan çift için umut oldu.
Kalp ve damar rahatsızlığı nedeniyle iki yıldan beri tedavi gören Mübeccel Bora’ya, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ne getirildiğinde, doktorları şah damarından ve kalbinden anjiyo olması gerektiğini bildirdi. Tetkikler sonrasında evine giden Mübeccel Bora, rahatsızlığının artması üzerine aynı günün akşamı hastaneye getirilerek, yatışı yapıldı.
Ertesi sabah anjiyoya götürülen Mübeccel Bora, eşi Mehmet Bakır Bora’nın yanında olmadığını görünce çocukları babalarının belinde bir rahatsızlık olduğunu, kalkamadığı için gelemediğini söyledi.
Mübeccel Bora, o anki duygularını, “Kalp rahatsızlığı yaşıyorum ve eşim anjiyoya yanımda gelmiyor. Halbuki eşimin karnındaki aort damarı yırtıldığı için yoğun bakımda yatıyormuş. Aynı gece ameliyata alınmış. Gerçeği bilmediğim için 40 yıllık eşim yanımda nasıl olmaz diye çok üzülmüştüm” sözleriyle paylaştı.
Mehmet Bakır Bora (72), eşinin rahatsızlanıp hastaneye yatırıldığı gece aort damarı yırtıldığı için hastanede yoğun bakıma alınıyor. Eşi ameliyat için beklerken, Mehmet Bakır Bora’nın aort damarı değiştiriliyor.
Mehmet Bakır Bora: “Bir anda rahatsızlandım. Soğuk terler dökmeye başladım. Zaman kaybetmeden SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne geldik” dedi.
Annelerinin çok üzülmesi ve sürekli babalarını sorması üzerine çocukları, Mübeccel Bora ameliyata alınmadan önce doktor kontrolünde babalarının kalp krizi geçirerek, yoğun bakıma alındığını söyleme kararı alıyorlar.
Mübeccel Bora’nın eşini ziyareti ardından gerçekleşen başarılı ameliyatı sonucu üç damarı ve iki kapakçığı değiştiriliyor. Yeniden sağlığına kavuşan Mübeccel Bora duygularını şöyle dile getirdi:
“Eşime ve çocuklarıma sağlıklı bir şekilde yeniden kavuşmuş olmaktan dolayı çok mutluyum. Bu ameliyatı başarılı bir şekilde geçirmemi sağlayan başta doktorlarım Prof. Dr. Gökhan Gökaslan ve Doç. Dr. Erkan Kaya olmak üzere hemşirelere ve hastane çalışanlarına çok teşekkür ederim.”
Ameliyat sonrasında eşini yalnız bırakmak istemeyen Mehmet Bakır Bora, doktor kontrolünde eşini yoğun bakımda ziyaret ediyor.
Mehmet Bakır Bora, “Hem eşimin hem de benim sağlığa kavuşmamızda ellerinden gelen her türlü çabayı gösteren öncelikle Acil Servis’te ilk müdahaleyi yapan Acil Tıp Uzmanımız, anjiyomuzu yapan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Alper Serçelik ve başta kalp ve damar cerrahisi uzmanlarımız Prof. Dr. Gökhan Gökaslan, Doç. Dr. Erkan Kaya ile hemşirelerimiz ve bütün hastane çalışanlarına gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Gökaslan sağlığına kavuşan çiftle ilgili olarak şunları kaydetti:
“Mehmet Bey, gece acil servise bel ve karın ağrısı ile başvuruyor. Çekilen tomografide karın bölgesinde aort anevrizması ve yırtılmasına bağlı ciddi kanama tespit ediliyor. Acil şartlarda hemen ameliyata alıp karın damarını suni damar ile değiştirdik. Operasyon başarılı geçti ve ertesi gün hemen uyandı. Bu arada eşi Mübeccel Hanım’ın da hastanede yattığını ve anjio yapıldığını öğrendik. Mehmet Bey belki de eşinin hastalığına üzüntüden bu olayı yaşamıştı.
Sürekli eşini merak eden Mübeccel Hanım’a yakınları eşinin rahatsızlığını ilettiler ve yoğun bakımda Mehmet Bey’i görmesini sağladık. Mehmet Bey’in durumu iyi olunca Mübeccel Hanım’a kendisinin de ameliyat olması gerektiği söylendi. Sonrasında Mübeccel Hanım’ın 2 kapağını ve 3 kalp damarını değiştirdik. Mübeccel hanımın operasyonu da başarılı bir şekilde geçti. Mübeccel Hanım’ı ve Mehmet Bey’i serviste aynı odaya aldık ve her ikisine de şifa ile aynı gün taburcu ettik. Her ikisi de aslında çok riskli hastalıklara sahipti ve aynı dönemde sorun yaşadılar. Bizi mutlu eden her ikisinin de sorunsuz bir şekilde bu zor süreci atlatmalarıdır.”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Diyetisyeni Ece Erözgür, yaz aylarında artan terlemenin, sıvı kayıplarının başında geldiğini ve bu dönemde özellikle kronik hastalıkları olan bireylerin günlük sıvı ihtiyaçlarını karşılama konusunda daha dikkatli olması gerektiğini söyledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Diyetisyeni Ece Erözgür, yaz aylarında artan terlemenin, sıvı kayıplarının başında geldiğini ve bu dönemde özellikle kronik hastalıkları olan bireylerin günlük sıvı ihtiyaçlarını karşılama konusunda daha dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Yaz sıcaklarının yoğun yaşandığı şu günlerde sıvı tüketimi konusunda uyarılarda bulunan Erözgür, “Su ve diğer içecekler vücutta su dengesinin korunmasında önemli yer tutmaktadır. Her gün düzenli olarak tüketilen su böbrekler, kalp ve karaciğer başta olmak üzere bütün organların yenilenmesini sağlar” dedi.
Erözgür, “Başta su olmak üzere içecekler ve yiyeceklerde bulunan görünür/ görünmez su, ‘sıvı’ olarak tanımlanır ve bireyin günlük gereksinimi, içtiği su, içecekler ve tükettiği yiyeceklerdeki içindeki su ile karşılanır. Yetersiz miktarda sıvı alınması vücut ağırlığı artışından, ciddi hastalıklara kadar pek çok olumsuz tabloya neden olabilir” diye konuştu.
Alkollü - alkolsüz, gazlı, gazsız - karbonatlı, şeker ilaveli içecekler ile çay ve kahve yerine çoğunlukla suyun tercih edilmesi gerektiğinin altını çize Erözgür, “Kahve ve çay tüketimiyle vücuda sıvı alınmasına rağmen çocuklara önerilmez ve bazı bireylerde istenmeyen uyarıcı etkileri yanında diüretik etkilerinden dolayı da su atılımına neden olur” ifadelerini kullandı.
Şekerli içeceklerin, vitamin ilaveli meyve sularının, enerji ve sporcu içeceklerinin aşırı tüketiminin bireylerde istenmeyen vücut ağırlığı artışına neden olabileceğini anımsatan Erözgür, şöyle devam etti:
“İnsan vücudunun birçok bileşeni vücut sıvısı içerisinde çözelti halinde bulunur. Hücreler vücudun en küçük birimidir. Hücrelerdeki biyokimyasal tepkimeler bu çözelti içinde olur. Su ve diğer içecekler; sindirim, emilim ve hücreler arası taşınmasında önemli rol oynar.
Sağlıklı bir yaşam için gerekli biyokimyasal tepkilerin oluşması, sistemlerin çalışması; metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve atılması, vücut ısısının dengelenmesi ve eklem kayganlığının sağlanmasında içecekler önemlidir. Bunlara ek klor, demir, magnezyum ve flor gibi mineralleri de içerir.”
Hidrasyon dengesinin korunması ile vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesinin sağlandığının anlatan Erözgür, solunum yoluyla, idrarla, terle ve dışkıyla oluşan su kaybının, içecekler ve yiyeceklerle alınan suyla, su miktarlarının yerine konması ile de vücudun su dengesinin korunduğuna vurgu yaptı.
Günlük alınması gereken sıvı miktarına ve vücuttaki su dengesinin önemine değinen Erözgür, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yaşa, cinsiyete, vücut fonksiyonlarına, kronik rahatsızlıkları, özel durumlara, yapılan egzersize göre değişiklik gösterir. Orta düzeyde bir aktivite düzeyinde günlük 2-2.5 litre sıvı tüketimi önerilmektedir. TBSA (Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması) 2010’a göre, Türkiye genelinde günlük ortalama sıvı tüketim miktarı 19 yaş üzeri yetişkin erkeklerde 1841.9 ml, kadınlarda 1497.2 ml’dir. Gebe ve emzikli kadınlarda günlük ortalama su tüketim miktarının sırasıyla 1101.33 ml ve 1060.15 ml, alkolsüz içeceklerin günlük ortalama tüketim miktarının sırasıyla 389.61 ml ve 580.08 ml’dir.
Vücuttaki su dengesi yaşamsal faaliyetler için çok önemlidir. Günlük gereksinim (35 ml) x (vücut ağırlığı (kg)) eşitliği ile hesaplanabilir. İdrar renginin koyulaşması, su ihtiyacının karşılamadığını göstergesidir. Susama vücuttan yüzde 1’lik bir sıvı kaybınız olduğunu gösterir, bu yüzden su içmek için susamayı beklemeyin.”
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, demir eksikliğinin giderilmesinde beslenmenin büyük önem taşıdığını belirtti.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, demir eksikliğinin giderilmesinde beslenmenin büyük önem taşıdığını belirtti.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Hematoloji – İç Hastalıkları Uzmanı da olan Prof. Dr. Yılmaz, “Demir eksikliği gelişen kişilerde başlıca halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, nefes darlığı gibi belirtiler görülürken risk altında bulunanlar arasında özellikle gebeler, doğurganlık çağındaki kadınlar, okul çağındaki çocuklar, bebekler, genç yaş grupları bulunmaktadır” dedi.
Vücutta kan yapımına katılan çok sayıda element ve vitamin olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, “Bunların başlıcaları demir, folik asit, Vit B12, çinko, E vitamini, selenyum, Vit A, Vit B6, riboflavin, tiamin, bakır, Vit C ve niasindir. Bu vitaminlerden Vit B12 ve folik asit eksiklikleri değişik oranlarda görülürken demir eksikliği oldukça sıktır” diye konuştu.
Demirin yeryüzünde en yaygın görülen elementlerden birisi olmasına rağmen eksikliğinin dünyada 500 milyon kişiyi etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, demir eksikliği görülme oranlarının ülkemizde bölgeler arasında farklılık göstermekle birlikte Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgelerinde daha fazla görüldüğüne vurgu yaptı.
Demir eksikliği açısından risk altında bulunanlar arasında özellikle gebeler, doğurganlık çağındaki kadınlar, okul çağındaki çocuklar, bebekler ve genç yaş gruplarının bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ülkemizde gebe kadınların yüzde 73’ünde, emzikli kadınların yüzde 65’inde, doğurganlık çağındaki kadınların ise yüzde 50’sinde demir eksikliği bulunmaktadır. Demir eksikliği bulunan gebeliklerde ölüm riski beş kat artmaktadır. Bu hastalarda erken doğum eylemi, doğum sonrası kanama, enfeksiyon gelişimi ve sepsis denilen vücutta bu enfeksiyonun yayılması riski bulunmaktadır.
Demir eksikliği gelişen kişilerde başlıca halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, nefes darlığı, konsantrasyon bozukluğu, performans düşüklüğü, solukluk, PİKA (toprak, kil, buz, biber, çamaşır kolası vb. yenilmesi), kaşık tırnak, ağız köşesinde çatlaklar gibi bulgular gelişir. Bu bulgular geliştiğinde mutlaka hekime başvurulması gerekir. Kronik bir hastalıkla birlikte görülen kansızlıkta ölüm riski artar.”
Vit B12 ve folik eksikliğinin DNA sentezinde yetersizliğe yol açtığını anlatan Prof. Dr. Yılmaz, “Kemik iliği gibi yapım yıkım döngüsünün hızlı olduğu dokular eksiklik durumlarına karşı özellikle duyarlıdır. Aneminin ağırlığı ve derecesi vitamin eksikliğinin ağırlığına ve süresine bağlıdır” ifadelerine yer verdi.
Vit B12 vitamininin bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından doğal olarak sentezlendiğini veya gıdalardan alındığını bildiren Prof. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:
“Ağız, mide ve bağırsaklarda çeşitli işlemlerden geçtikten sonra ince bağırsaktan emilir. Günlük diyetle 7-30 mikrogram arasında alınmakla olup erişkinde ihtiyaç 1-2 mikrogramdır. Bir kişide 2-3 miligram depolanmış olarak bulunur. Ana besin kaynağı hayvansal gıdalardır.”
Folik asit eksikliğine bağlı halsizlik, solukluk, limon sarısı görünüm, dil ağrısı veya iltihabı, vücutta kızarıklıklar, toplu iğne başı gibi kanamalar, ayaklarda karıncalanma, uyuşma, yürüme güçlüğü, demans, bilişsel fonksiyonlarda azalma, karanlıkta düşme görülebildiğine işaret eden Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bebeklerde doğumsal nöral tüp defekti (bazı bebeklerin omurilik ve beyninin gelişiminde ortaya çıkan anormallikler) hastalığının gelişmemesi için gebe kalınmadan en az on beş gün önce folik asit tedavisi başlanmalıdır. Bahsedilen belirti ve bulgular geliştiğinde hekime başvurulması gerekmektedir. Gerekli laboratuvar incelemeleri yapıldıktan sonra kansızlık tedavisi yapılmalı ve takiplerde kan değerlerinin düzelip düzelmediği kontrol edilmelidir. Vücutta kan yapımı için yeterli vitamin miktarının olması sağlanmalıdır.”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Metin Arıcı, hasta kabulüne başladı
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Metin Arıcı, hasta kabulüne başladı
Opr. Dr. Metin Arıcı, 1974 yılında Adıyaman’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adıyaman’da tamamladıktan sonra Konya Sağlık Meslek Lisesi’nden mezun oldu.
1992-1999 yıllarında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp eğitimimi tamamladı. 2001 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalında başladığı eğitimini 2006 yılında uzman doktor olarak tamamladı.
Devlet hizmet yükümlülüğü kurası ile Manisa Salihli Devlet Hastanesi’nde görev yapan Opr. Dr. Arıcı, 2010-2019 yılları arasında özel hastanelerde çalışarak el cerrahisi ve mikrocerrahi konusunda bilgilerini geliştirerek, deneyim kazandı.
Temmuz 2019 tarihi itibariyle SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hastalarını kabul etmeye başlayan Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Arıcı, yüz yaralanmaları, deri tümörleri, burun ve meme estetiği konularına özel ilgi duymaktadır.
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahide, ameliyatlara ek olarak saç ekimi, kırışıklıkların tedavisinde kullanılan dolgu, kollajen ve yağ enjeksiyonları gibi cerrahi olmayan birçok tedavi yönteminden de yararlanıldığını anımsatan Opr. Dr. Arıcı, Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Kliniği’nde verdikleri hizmetlerle ilgili şu bilgiyi verdi:
Doğum lekeleri, benler, hemanjiomlar, anormal meme gelişimi, dudak damak yarıkları, el, parmak ve kol anomalileri, yüz, yüz kemikleri ve kafatası anormallikleri, kepçe kulak ve diğer kulak anomalileri, kadın ve erkek ürogenital sistem gelişim anomalileri gibi doğumsal eksiklikler ve gelişimsel anormalliklerin onarımının da yapıldığını kaydeden Opr. Dr. Arıcı, travma ve hastalıklar nedeniyle sonradan gelişen anormalliklerin onarımına ilişkin şunları paylaştı:
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, 29. GAPSHOES Uluslararası Ayakkabı, Terlik, Saraciye ve Yan Sanayi Kış Fuarı’nda stant açtı.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, 29. GAPSHOES Uluslararası Ayakkabı, Terlik, Saraciye ve Yan Sanayi Kış Fuarı’nda stant açtı.
Ziyaretçilerin ve katılımcıların ilgi gösterdiği stantta, dileyen katılımcı ve ziyaretçiler ücretsiz tansiyon ve kan şekeri ölçümü yaptırıyor.
Ayrıca hastane bünyesinde verilen sağlık hizmetleri ve uygulamalarla da ilgili bilgiler paylaşılıyor.
Ortadoğu Fuar Merkezi’nde, Gaziantep Valisi Davut Gül, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Osman Toprak, Şehitkamil Kaymakamı Ali Dursun, Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu, GSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cevdet Akınal, Güneydoğu Anadolu Hububat, Bakliyat, yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mahsum Altunkaya, Gaziantep Ayakkabıcılar Odası Başkanı Mehmet Emin İnce ve diğer davetlilerin katılımıyla açılan fuar, 5 Temmuz 2019 akşamına kadar ziyaret edilebilecek.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Psikolog- Bilişsel Davranışçı Terapisti Melis Tümer Süyür, kötü karneden sadece çocuğun sorumlu olmadığını belirterek, aileleri duyarlı davranmaya çağırdı.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Psikolog- Bilişsel Davranışçı Terapisti Melis Tümer Süyür, kötü karneden sadece çocuğun sorumlu olmadığını belirterek, aileleri duyarlı davranmaya çağırdı.
Karne döneminden sonra yaz tatilinde yapılabilecekler konusunda açıklamalarda bulunan Süyür, “Aileler ve öğrenciler karne heyecanı yaşadı. İyi karne kötü karne etiketi yapmadan önce aileler uzun soluklu bir dönemi değerlendirmeli” dedi.
Ortada bir sonuç varsa ve bu sonuç olumlu da olsa olumsuz da olsa tek bir kişiyi etiketlemenin doğru olmadığını kaydeden Süyür, “Dönem boyunca iyi koordine olmak çok önemli. Bu da aile üyelerinin ve eğitim kurumlarının desteği ile olur” diye konuştu.
Karnenin çocuğun öğrenme süreçleri ve davranışlarının bir geri bildirimi olduğunun bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Süyür, şöyle devam etti.
“Çocuğumuza kişiselleştirme yapıp, karnesi zayıf gelen çocuğa zayıf öğrenci muamelesi yapılmamalıdır. Çocuğun sadece karnesi zayıftır, kişiliği değil, kişiliğine genelleme yapılması doğru değildir. Kişiliğine yönelik olumsuz davranışlarla karşılan çocuk yalnızca ’başarılıysam değerliyim ve yeterliyim, başarısız olursam kimse beni sevmeyecek’ gibi işlevsel olmayan gerçek dışı düşünceler geliştirebilir. Bu durum çocukta özgüven eksikliğine sebep olabilir. Ayrıca sadece başarılı olursam toplumdan onay ve değer görebileceğim inancı ile yalan söyleme ya da kaçınma davranışları gibi yollara başvurabilir.”
Kimi çocuğun sayısal derslerde iyiyken, kimisinin resimde, el becerisinde iyi olabildiğine vurgu yapan Süyür, ilgi ve becerilerin her çocukta farklı olduğunu anımsattı.
“Yaz tatili bir çeşit özgürlük gibidir. Arada bir soluklanmak, disiplinden az da olsa uzaklaşma fırsatıdır. Çocuklar kadar aileler için de önemi büyüktür” diyen Süyür, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuklar için gerçek anlamda dinlendirici, rahatlatıcı ve motivasyonla yeni döneme başlamalarını sağlamak ailelerin elindedir. Her öğrencinin tatille ilgili beklentisi farklıdır. Kimi öğrenci yaz tatilini, eksiklerini gidermek için ders çalışarak değerlendirirken kimi öğrenci günlerini televizyon veya bilgisayar başında geçirmeyi tercih ediyor olabilir. Fakat sonuç her ne olursa olsun kötü karnenin tek sorumlusu çocuk değildir, çocukla bu sorumluluğu paylaşmak gerekir.
Çocuğun okuldaki başarısızlığının nedenlerine gelince, bunlardan bazıları çocukların kendilerine has kişisel özellikleridir. Bilinmelidir ki her çocuk aynı değildir. Her çocuğun farklı kendi şahsına özel becerileri vardır. Önemli olan okul ve aile arasındaki uyumdur. Her iki gözlemci de çocuğun neye yeteneği olduğunu gözlemlemelidir ve o alanda çocuklarımız desteklenerek, geleceğimizin mirasları, özgüvenli çocuklar yetiştirilir.”
Başarısızlığın ikinci nedeninin, aileden kaynaklanan nedenler olabileceğine işaret eden Süyür, “Şöyle ki; anne-babanın sağlıklı model olması, kültürel seviyenin, ders çalışma ortamının sağlanması, ailenin disiplini, başarıyı olumlu etkileyen faktörlerdir” ifadelerini kullandı.
Diğer bir düşünülmesi gereken konunun, okuldan kaynaklanan nedenler olduğuna vurgu yapan Süyür, “Okuldaki eğitim ve öğretim programının çocukların gelişim seviyelerine uygun zenginleştirilmiş programlar olması gerekir. Ayrıca, çocuğun akademik başarısı beklenenin altında ise öncelikle bir araştırma yapılmalıdır” uyarısını yaptı.
Bazen çocukla aile ve okul uyum içinde olup, çocuk çalışsa bile başarı elde edilemediğinin altını çizen Süyür, şunları kaydetti:
“Bu noktada çocuktaki kaygı düzeyine bakılmalı. Çalışmasına rağmen bilgiyi kâğıda dökememesinin birçok nedeni olabilir. Bilişsel anlamda çarpıtmalar yapabilir. İşlevsel olmayan düşünceleri ele alınıp çalışılmalı. Bilişsel davranışçı terapi ile seanslar uygulanmalı. Çocuğun gelişim düzeyini, öğrenme biçimlerini ve dikkat becerilerini anlamayabilmenize yardım edecek, birtakım çocuk değerlendirme testleri var, çocuk-aile ve okula yönelik bir çalışma düzenlenmeli. Bu üçgen kurulabilirse, sorunu çözmeye adım atmış oluruz.”
Anne-babalara, “Karne ile birlikte güzel bir tatil heyecanı da beraberinde gelir, önemli olan karne heyecanını karne sendromuna çevirmemektedir. Karne almak, aksine çocuklara tatilin geldiğini çağrıştırmalıdır” diye seslenen Süyür, tatille ilgili şu önerilerde bulundu:
“Çocuğunuz düşük notlar getirmiş olsa da onunda tatile, okul düzeninden uzaklaşamaya ihtiyacı olacağını unutmayın. Bu sebeple düşük notu olsa bile çocuğunuz elinden gelenin en iyisini yaptı ise ona da bir ödül vermeniz, onu motive edecektir. Böylece çocuğunuzun sizin ona vereceğiniz ödül için çalışma gerekliliği yerini ‘kendim için çalışmalıyım’ düşüncesine bırakır. Bu da çocuğunuz da özdisiplin gelişmesini sağlayacaktır.
Çocuğun tatilde bol bol dinlenmesine ve tatilin keyfini çıkarmasına fırsat tanıyın. Tatil zamanını birlikte vakit geçirebileceğiniz, çocuğunuzun yeni dönem için enerji depolaması için bir olanak olarak görün. Tatil döneminde bilgisayar başında çok fazla vakit geçirmenin hem sağlıksız beslenmeyi tetikleyeceği hem de uyku düzeni olumsuz etkileyeceği bilinmelidir.
Bilgisayar başında çok fazla zaman harcayan çocukların obeziteye daha yatkın olabildiği araştırmalarla desteklenmiştir. Geç uyuyup, geç uyanan çocuk kahvaltı öğününü kaçırır. Kahvaltı öğünü mutlaka olmalı. Çocuğunuzu kitap okumak, bulmaca çözmek gibi aktivitelerde bulunması için onu teşvik edin. Havaların ısınması ile havuza girmek, denizde yüzmek gibi enerjisini atabileceği fırsatlar tanıyın.”
Okulun açılmasına doğru, bir önceki dönemi hatırlatıcı çalışmalarla ödül yöntemi uygulanarak çocuğa destek olunmasını isteyen Süyür, anne ve babalara, “Çocuğunuzun size karşı yapmasını istemediğiniz hiçbir davranışı siz de çocuğunuza sergileyemeyiniz. Unutmayın ki çocuk söylenenden çok, gördüğünü rol model olarak alır” diyerek sözlerini tamamladı.
Ramazan Bayramı, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde de kutlandı.
Ramazan Bayramı, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde de kutlandı.
Hastane Müdürü Hüseyin Söylemez ve Mesul Müdür Dr. Suat Özerbaş, yatan hastaları ziyaret ederek bayramlarını kutladı.
Bayramda çalışan personelin de bayramlarını kutlayan Söylemez ve Dr. Özerbaş, başarılar diledi.
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Merkezi Gaziantep’te bulunan Anadolu Sağlık İşletmeleri Derneği (ASİD) Genel Başkanı Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Ramazan Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Dr. Yıldırım, bayramların insanların bir araya gelmesine vesile olan, karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün anlamını bulduğu günler olduğunu kaydetti.
Birlik ve beraberlik içinde kutlanan bayramların, manevi değerlerin devamlılığı için büyük önem taşıdığına vurgu yapan Dr. Yıldırım, “Ne mutlu bizlere ki böylesine köklü geleneklere sahibiz. Sağlık, mutluluk, huzur dolu nice bayramları sevdiklerimizle geçirmek dileğiyle Ramazan Bayramımız mübarek olsun” dedi.
Gaziantep Uluslararası Sağlık Turizmi Derneği kuruldu. Dernek başkanlığına, Dr. Yusuf Ziya Yıldırım getirildi.
Derneğin amacı, Gaziantep’in sağlık turizmi potansiyelinin tanıtılması, stratejik konumu ile sağlık turizmi gelirlerinin artırılması hedefiyle sağlık turizmi altyapı çalışmalarının geliştirilmesi, sağlık turizmi ve turistin sağlığı ile ilgili izlenecek süreçler ve uygulamaların geliştirilmesi olarak belirlendi.
İftar yemeğinde bir araya gelen dernek başkanı ve üyeleri, yapacakları çalışmalar konusunda görüşme fırsatı da buldu.
Dr. Yıldırım, “Şehrimiz sağlık turizmi alanında derneğimizin de katkılarıyla mevcut dinamikleri harekete geçirme ve sinerji yaratma açısından önemli bir noktaya ulaşacaktır. Sağlık turizminde Global Destinasyon Gazişehrimiz olacaktır” dedi.
(YEREL: Metropol - Pusula - Ekspres - GAP - Olay - Ayıntab - Zafer - Güncel - Denge - Güneş - Egemen Adana)
- UZMAN PSİKOLOG, ÇİFT VE AİLE TERAPİSTİ MELİS TÜMER SÜYÜR:
- “SINAVLAR, PSİKOLOJİK ETKİLERİ AÇISINDAN SON DERECE ÖNEMLİDİR”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Psikoloğu Çift ve Aile Terapisti Melis Tümer Süyür, “Türkiye’de her yıl milyonlarca genci ve ailesini etkileyen sınavlar, psikolojik etkileri açısından son derece önemlidir” dedi.
Sınav dönemi öncesinde, sınav kaygısı ve başa çıkma yolları ile ilgili açıklama yapan Süyür, fiziksel, duygusal ve sosyal olarak yaşamlarının en zor yıllarında gençlerin bir de istedikleri eğitimi almak için yaşadıkları stres ve belirsizliğin, onların endişelerini daha da yoğunlaştırdığını söyledi.
Sınava hazırlık sürecinde öğrenciler kadar ebeveynlerin de heyecanlı bir bekleyiş içerisinde olduğunu belirten Süyür, “Sınava hazırlanan pek çok gencin ve ebeveynin benzer duyguları yaşadığı bu süreçte yaşanan duyguların ve sürecin doğru yönlendirilmesinin sınav performansına olumlu katkısı bilinmektedir” ifadelerine yer verdi.
ERGENLİK NEDİR?
Ergenlik döneminin erinlik ile başlayıp yetişkinliğe kadar süren, hızlı bedensel, ruhsal, sosyal değişiklikleri kapsayan, çocuklukla yetişkinlik arasında bir geçiş dönemi olduğunu ifade eden Süyür, bu dönemin, doğduğu andan itibaren sürekli gelişim içinde olan bireyin en önemli ve en uzun gelişim dönemi olduğuna vurgu yaptı.
Süyür, “Ergenlik, kendini yönetme ve kararlarını verme yeteneğinin kazanıldığı bir geçiş dönemi olarak tanımlanabilir. Yaşamın zor, karmaşık ve çalkantılı bir dönemidir. Ve tam da böyle karmaşık bir dönemde sınav stresi yaşama, başarılı olma duygusu geliştirirler” diye konuştu.
ERGENLERİN YAŞADIĞI KAYGILAR
Ergenlik döneminin bireyin kendisi ile ilgilendiği dönem olduğunu anımsatan Süyür, ergenlerin sağlık, kişilik, aile ve ev ortamı, sosyal ilişkiler, din, ahlak, siyaset, sınav, meslek ve okulla ilgili olmak üzere farklı türde kaygılar yaşayabileceklerine dikkat çekti.
KAYGI NEDİR?
Kaygının kaynağı belirsiz korku olduğunu vurgulayan Süyür, şöyle devam etti:
“O halde korku nedir? Korku, herkes tarafından tehlikeli olarak kabul edilen bir duruma karşı yaşandığı halde, kaygı kişinin kendisinin ürettiği bir duygudur. Genel olarak olumsuz duyguların yaşandığı durumlar kaygının ortaya çıkmasına sebep olur. Kaygı temelde yaşadığımız olaydan değil, yaşadığımız olaylara yüklediğimiz anlamlardan, yorumlardan kaynaklanır.
Duruma bağlı olarak gelişen kaygı, o şartlar içinde yaşanır ve kişiyi zorlayan durumun bitişi ile birlikte kaygıya ilişkin belirtiler de ortadan kalkar. Kaygılı insanların olaylara bakış biçimi oldukça karamsardır. Günlük olağan sorunları bile dünyanın sonu gelmişçesine yaşarlar.
Kaygının gelişimi çok karmaşıktır. Kaygı, kökenini bireyin çocukluk yaşantısından alır. Bu yaşantı, çocuğun ana babası, yakın arkadaşları ve öğretmenleri ile olan ilişkilerinden kaynaklanır. Kaygı, çocuğun çevresindeki kaygılı insanların varlığı ile gelişir. Çocukluğu izleyen ergenlik döneminde de ana baba ya da diğer yetişkinlerin tutumları kaygı düzeyini etkiler.”
SINAV KAYGISI VE NEDENLERİ
Süyür, sınav kaygısının sınav öncesi öğrenilen bilginin sınav sırasında kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun duygu hali olduğunu, kaygının bir türü olan sınav kaygısının temelinde de öğrencinin sınava yüklediği anlam ve değerler bulunduğunu anımsattı.
“Kaygı tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmaz, bir ya da birden fazla nedeni olabilir: Çevresindeki insanların (Ebeveyn, arkadaş, öğretmen vb.) kendisi hakkındaki değerlendirmelerine çok önem vermesi vs. gibi etkenler kaygıyı tetikler” diyen Süyür, ailelerin öğrencinin ilgi, ihtiyaç ve yeteneklerine uygun olmayan yüksek beklentileri ve öğrencinin, mükemmeliyetçi, rekabetçi ve kontrolü elinde tutmak isteyen bir yapıya sahip olmasının kaygıya yol açan etmenlerden olduğunu kaydetti.
SINAVA DOĞRU
Süyür, sınava girecek öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu:
“-Sınava bir hafta kala konu eksiklerini belirleyip bilgi eksiklerinizi tamamlamaya çalışın.
-Öğrendiğiniz ve bildiğiniz konuları tekrarlayarak pekiştirmeye çalışın.
-Belirli sürelerle kendinize deneme sınavı uygulayın.
-Sınav günü zinde olmanızı sağlayacak uyku düzeninizi daha önceden oluşturun.
-Fazla yorucu ve ağır olmayan fizik egzersizleri yapın. Dengeli beslenin.
-Sizin gibi sınava hazırlanan diğer öğrencilerle bir araya geldiğinizde sınavla ilgili konuşmamaya özen gösterin.
-Sınava son iki gün kala çalışmalarınızı tamamlayıp kendinizi rahatlatmaya çalışın.”
SINAVDAN BİR GÜN ÖNCE YAPILABİLECEKLER
Süyür, sınavdan bir gün öncesi için ise öğrencileri şu konularda uyardı:
“Gün içerisinde sınavla ilgili herhangi bir çalışma yapmayın. Sizi yoracak faaliyetlerden ve moralinizi bozacak haberlerden uzak durun. Yatmadan önce sınavda yanınızda götüreceğiniz belgeleri hazırlayın (sınava giriş ve kimlik belgesi, nüfus cüzdanı, bir fotoğraf, en az iki adet koyu siyah ve yumuşak uçlu kurşun kalem, leke bırakmayan ve yumuşak silgi, kalemtıraş). Normal yatış saatinizde uyumaya özen gösterin.”
SINAV ANI / SINAV BAŞLAMADAN ÖNCE
Süyür, “Heyecanlandığınızı fark ettiğinizde paniğe kapılmayın. Heyecan sınavın doğal bir sonucudur. Önemli olanın heyecanı paniğe dönüştürmemek olduğunu kendinize hatırlatın” uyarısında bulundu.
SINAV BAŞLADIKTAN SONRA
Süyür, sınav başladıktan sonra ise öğrencilerin şu noktalara dikkat etmesini istedi:
“- Soruları cevaplamaya en iyi bildiğinizi düşündüğünüz ve kendinizi güçlü hissettiğiniz bölümden başlayın.
-Bir soruyu yapamadığınızda endişeye kapılmak yerine sınavda yer alan farklı konulara ait diğer sorulara geçin. Ve sadece yeni soruyu düşünün. Soruyla inatlaşmayın.
-Emin olmadığınız sorulara daha sonra bakmak üzere boş bırakın. Bir soru üzerinde gereksiz zaman harcamayın.
-Başka adayların kaç soru yanıtladıkları ve neler yaptıklarıyla ilgilenmeyin.
-Cevaplarınız bittiğinde, son bir kez kontrol edin. Cevap kağıdınıza kitapçık türünü işaretleyin. Kodlamalarınızda bir hata ya da kaydırma olmadığını kontrol edin.”
AİLELER İÇİN ÖNERİLER
“İyi bir sınav performansı için ele alınmış tüm bu öneriler siz anne babaların sınava yönelik olumlu tavır ve davranışlarıyla desteklendiğinde anlamlı olacaktır” diyen Süyür, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kaygı, bulaşıcı bir duygudur. Sizin sakin ve olumlu tavır geliştirmeniz, çocuğunuzun da sakin olmasını sağlayacaktır. Hiçbir şey çocuğunuzla sizin aranızda olan iletişim ve sevgiden daha önemli değildir. Önemli olan çocuğun, başarısız olsa da bu sevgi ve iletişimin süreceğinin devam edeceğini hissetmesi, kendi gücünü sınayarak hatalarından ders çıkarmasına izin verilmesidir.
Tüm bunların dışında nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizleri kaygıyı azaltmaya yardımcı olacaktır. Kognitif terapi bilişsel davranışçı yaklaşımla çalışılırsa soruna yönelik kaygı için ev ödevleri, düşünceyi değiştirme egzersizleri eşliğinde terapiler, sorunu anlamaya ve çözümüne yönelik metotlar geliştirmek kaygıyı azalttığı gibi kişinin kendisine güvenini de destekler. Bu çalışmayı destekleyen Bileşsel Davranışçı Terapi yaklaşımına uygun terapi yapan uzmanlardan destek alabilirsiniz.
Çocuklarınıza verebileceğiniz en güzel destek stres yaratabilecek her türlü diyalogdan uzak durup her koşulda ve durumda kendilerini desteklediğinizi hissettirmeniz olacaktır.”
(YEREL: Sağlık Dünyası - Zafer - Güneş - Hakimiyet - Olay - Telgraf - Medya)
Merkezi Gaziantep’te bulunan Anadolu Sağlık İşletmeleri Derneği (ASİD) tarafından iftar yemeği düzenlendi.
ASİD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyelerinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen iftar yemeğinde, Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü Mehmet Uzun, İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serdar Sarıfakı, Sağlık Müdürlüğü İlaç, Tıbbi Cihaz ve Sağlık Hizmetleri Başkanı Mehmet Emin Bindal, Sağlık, Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü Ahmethan Akşahin, Müdür Yardımcısı İbrahim Halil Salah ile sağlık sektörü temsilcileri bir araya geldi.
İftar yemeğine katılan yöneticiler ve sektör temsilcileri, sağlık sektörünün sorunları konusunda fikir alışverişi yapma fırsatı da buldu.
(YEREL: Haber Postası - Zafer - Güncel - Çağdaş - Oluşum - Sabah - GAP - Metropol - Telgraf)
- SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ’NDE 1. SERTİFİKA PROGRAMI DÜZENLENDİ
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde, Sağlık Bakanlığı Onaylı Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifika Programı düzenlendi.
Sağlık Bakanlığı onaylı sertifika programı, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhemşiresi Uzm. Hem. Ceylan Özyılmaz koordinatörlüğünde 3 hafta (120 saat) teorik, 3 hafta (120 saat) pratik olarak gerçekleştirildi.
Program süresince SANKO Üniversitesi Anestezi ve Reanimasyon, Endokrinoloji, Nefroloji, Nöroloji, Gastroenteroloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Tıbbi Mikrobiyoloji, Genel Cerrahi, Çocuk Hastalıkları, Beslenme ve Diyet Uzmanları ile Ameliyathane ve Sterilizasyon Bölümü, Eczacı, Psikolog, Eğitim Hemşiresi ve Hemşirelik Bölümü’nden eğitimciler, konularıyla ilgili eğitimler verdi.
Eğitimlerin sonunda SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Metin Bayram, Genel Sekreter Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Müdürü Hüseyin Söylemez, Başhemşire Ceylan Özyılmaz ve eğitimcilerin katılımıyla düzenlenen törende katılımcılara sertifikaları takdim edildi.
Sertifika alan 7 katılımcı hemşire yoğun bakımda etik ve yasal durumlar, yoğun bakımda enfeksiyon kontrolü, sinir sistemi hastalıkları, gastrointestinal sistem hastalıkları, çoklu sistem organları, kardiyovasküler sistem hastalıkları, temel ve ileri yaşam desteği, yoğun bakımda kapsamlı hasta bakımı, solunum sistemi hastalıkları, transplantasyon, şok ve hemşirelik bakımı, vb. konularda eğitim aldı. Bu sertifikayla hasta bakım gereksinilmelerini karşılayabilecek yetkinliğe sahip, sorun çözme becerisi gelişmiş yoğun bakım hemşireleri olarak görevlerini daha profesyonel anlamda devam ettirecekler.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
SANKO Üniversitesi ve Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi öğretim üyeleri, idari personeli ile SANKO Park AVM yönetimi ve çalışanları aileleriyle birlikte iftar yemeğinde bir araya geldi.
SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ve Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Konukoğlu tarafından Şato Restoran’da verilen iftar yemeğine, SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, Genel Sekreter Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Tıp FakültesiDekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, SANKO Park Müdürü Niyazi Büyükaksu, SANKO Park İşletme Müdürü Taner Neng, Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Mesul Müdürü Dr. Suat Özerbaş, Hastane Müdürü Hüseyin Söylemez, Satış Pazarlama Müdürü Orhan Ahi ve SANKO Holding Personel Direktörü Gündüz Taşkın da katıldı.
SANKO Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı da olan Abdulkadir Konukoğlu tüm çalışanların Ramazan Ayını kutlayarak, “Herkese şimdiden iyi bayramlar diliyorum. İnşallah önümüzdeki yıl da hep birlikte bir araya geliriz” temennisinde bulundu.
Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Konukoğlu ve yöneticiler de masaları dolaşarak, tüm konukların Ramazanlarını kutladı.
İftarda ayrıca, SANKO’da 10, 15, 20, 25 ve 30 yıldan bu yana çalışanlara, kendi fotoğrafları lazerle işlenen kristal plaketler takdim edildi.
20 yıl ve üzerinde görev yapanlara, İstanbul Altın Rafinesinde özel olarak bastırılan SANKO logolu tam altın ile takım elbise, SANKO Holding bünyesinde 30. yılı olan, iftar yemeğindeki en kıdemli personel SANKO Üniversitesi Mali İşler Sorumlu V. Semra Kırtan’a “En Kıdemli Personel” olarak özel armağanı verildi.
İftar yemeğinin sonunda gerçekleştirilen çekilişle şanslı çalışanlar 5 tam ve 5 yarım altın kazandı.
(YEREL: Referans - Telgraf - Zafer - Olay - Denge - Metropol - Gaziantep27 - Haber - Oluşum - Güncel - Çağdaş - Hakimiyet - Haber Ajansı -GAP
- SANKO ÜNİVERSİTESİ VE SANİ KONUKOĞLU HASTANESİ’NDE, HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ AKADEMİSYENLERİ, ÖĞRENCİLERİ VE HEMŞİRELERE KARANFİL TAKDİM EDİLDİ
SANKO Üniversitesi’nde Hemşirelik Haftası kutlamaları kapsamında hemşirelik bölümü akademisyenleri, öğrenciler ve Sani Konukoğlu Hastanesi’nde görevli hemşirelere, üniversite ve hastane yönetimi tarafından karanfil takdim edildi.
Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, Genel Sekreter ve Hastane Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, Hastane Mesul Müdürü Dr. Suat Özerbaş, Üniversite İnsan Kaynakları Müdürü Tuğba Özgüven, Hastane İnsan Kaynakları Sorumlusu Nazlı Kalender ve Başhemşire Ceylan Özyılmaz, hemşirelik bölümü akademisyenlerini, öğrencilerini ve hastanede görev yapan hemşireleri ziyaret ederek, 12 – 18 Mayıs Hemşirelik Haftasını kutladı.
Ziyaret sırasında karanfil takdim eden Üniversite ve Hastane yöneticileri, akademisyenlere, öğrencilere ve hemşirelere başarı diledi.
SANKO ÜNİVERSİTESİ
2013 yılında kurulan SANKO Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Hemşirelik, Beslenme ve Diyetetik ile Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümlerinde lisans düzeyinde, Moleküler Tıp, Hemşirelik, Biyolojik ve Biyomedikal Bilimler ile Fizyoterapi ve Rehabilitasyon alanlarında yüksek lisans ve Biyoistatistik alanında Doktora eğitimleri veriliyor.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Denge - Haber - Metropol - Pusula - Doğuş - Olay - Telgraf - Referans - Gaziantep27 - Oluşum - Çağdaş - GAP - Güncel - Güneş -Kahramanmaraş Gazetesi
- SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜRER:
- “BÖBREK NAKLİNİN YAPILABİLMESİ İÇİN UYGUN VERİCİ BULUNMALI”
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Orhan Gürer, “Böbrek naklinin yapılabilmesi için uygun vericinin bulunması şarttır” dedi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Merkezi Sorumlusu da olan Dr. Öğr. Üyesi Gürer, böbreklerin yeterli düzeyde kanı süzememesi halinde hastanın diyaliz tedavisine alındığını söyledi.
Böbreklerin tamamen işlevlerini yitirmesi halinde uygun bir vericinin bulunması ile canlıdan canlıya böbrek naklinin gerçekleştirilebileceğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Gürer, canlı verici olamayacak kişileri şu şekilde sıraladı:
“- 18 yaşından küçük kişiler
- Yüksek tansiyon hastası ve bu hastalık sonucunda end-organ (Örnek, göz) hasarı olan kişiler
- Tekrar eden böbrek taşı olan kişiler
- Şeker hastaları ve glikoz intoleransı olan kişiler
- Psikiyatrik hastalık sonucu tedavi gören kişiler
- Obez (şişman) kişiler. Özellikle vücut / kitle indeksi 35 üzeri veya vücut / kitle indeksi 30 üzerinde olup bunun yanında ek hastalığı olan kişiler)
- Kanser hastaları
- Kalp ve damar hastaları (Kalp damarları ve periferik damar hastalığı olanlar ile kalp kapak hastalıkları olanlar)
- Böbrek hastalığı olan kişiler (Proteinürisi olan, hematürisi olan ve glomerül filtrasyon hızının 80 ml/dakika altında olan kişiler)
- Kalıtımla geçişli böbrek hastalığı olan kişiler(Alport sendromu, Ig A nefropatisi)
- Enfeksiyon (AİDS, vs.) hastaları.”
(YEREL: Güncel - GAP - Haber - Pusula - Gaziantep27 - Çağdaş - Sağlık Dünyası)
- SANKO ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ BAŞHEMŞİRESİ CEYLAN ÖZYILMAZ: “HEMŞİRELER DİN, DİL, IRK AYRIMI GÖZETMEKSİZİN BİREYİN, AİLELERİN VE TOPLUMUN SAĞLIĞI İÇİN ÇALIŞIR”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhemşiresi Ceylan Özyılmaz, hemşirelerin din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin bireyin, ailelerin ve toplumun sağlığı için çalıştığını bildirdi.
Hemşirelik Haftası nedeniyle bir açıklama yapan Özyılmaz, “Hemşireler, mekân ve zaman ayrımı gözetmeksizin her ortamda, her yaştan insana bakım verir” dedi.
Hemşirelerin bu bakımı diğer sağlık çalışanları ile işbirliği içerisinde yürütürken, bizzat kendisi tarafından yürütülmesi gereken durumlarda da bilgi ve deneyimini kullandığını belirten Özyılmaz, şunları kaydetti:
“Her türlü olumsuzlukta, maddi ve manevi zorlukta, insan hayatının kutsallığından ödün vermeksizin, sonsuz sabır ve itina ile çalışan, ülkemizin her köşesinde görev yapan tüm hemşirelerimizin 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftasını kutlar, sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim.”
(YEREL: Telgraf - Güncel - Pusula - Oluşum - Metropol - Olay - Sağlık Dünyası)
- SANKO ÜNİVERSİTESİ VE SANİ KONUKOĞLU HASTANESİ’NDE, HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ AKADEMİSYENLERİ, ÖĞRENCİLERİ VE HEMŞİRELERE KARANFİL TAKDİM EDİLDİ
SANKO Üniversitesi’nde Hemşirelik Haftası kutlamaları kapsamında hemşirelik bölümü akademisyenleri, öğrenciler ve Sani Konukoğlu Hastanesi’nde görevli hemşirelere, üniversite ve hastane yönetimi tarafından karanfil takdim edildi.
Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, Genel Sekreter ve Hastane Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, Hastane Mesul Müdürü Dr. Suat Özerbaş, Üniversite İnsan Kaynakları Müdürü Tuğba Özgüven, Hastane İnsan Kaynakları Sorumlusu Nazlı Kalender ve Başhemşire Ceylan Özyılmaz, hemşirelik bölümü akademisyenlerini, öğrencilerini ve hastanede görev yapan hemşireleri ziyaret ederek, 12 – 18 Mayıs Hemşirelik Haftasını kutladı.
Ziyaret sırasında karanfil takdim eden Üniversite ve Hastane yöneticileri, akademisyenlere, öğrencilere ve hemşirelere başarı diledi.
SANKO ÜNİVERSİTESİ
2013 yılında kurulan SANKO Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Hemşirelik, Beslenme ve Diyetetik ile Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümlerinde lisans düzeyinde, Moleküler Tıp, Hemşirelik, Biyolojik ve Biyomedikal Bilimler ile Fizyoterapi ve Rehabilitasyon alanlarında yüksek lisans ve Biyoistatistik alanında Doktora eğitimleri veriliyor.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
- TARD ÇUKUROVA ŞUBE BAŞKANI PROF. DR. ATICI: “ANESTEZİ UZMANLARI RİSKLİ HASTA TAKİBİNDE CİDDİ DENEYİMLERE SAHİPTİR. OPERASYON ODALARI DIŞINDA DA ZOR HASTALARIN TAKİBİNDE SORUMLULUK ALMAKTADIRLAR”
Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD) Çukurova Şube Başkanı Prof. Dr. Şebnem Rumeli Atıcı, “Anestezi uzmanları riskli hasta takibinde ciddi deneyimlere sahiptirler, operasyon odaları dışında da zor hastaların takibinde sorumluluk almaktadırlar” dedi.
Prof. Dr. Atıcı, saha çalışması kapsamında SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde bölgemizdeki anestezi doktorlarıyla tanışma ve karşılıklı görüşmelerde bulunmak amacıyla bir araya geldi.
Anestezi uzmanlarının hasta takibinde her türlü kritik durum için yetkinlik kazanarak mezun olduklarını ifade eden Prof. Dr. Atıcı, uzmanlara meslekteki yeniliklerin duyurulması ve hastalara yeni tekniklerin uygulanabilmesi için bölgede TARD’ın bilimsel etkinlikler düzenleyeceğini söyledi.
Prof. Dr. Atıcı, anestezi uzmanının sadece ameliyathanelerde değil, ameliyathane dışında hastanın uyutularak işlem yapılması gereken pek çok klinikte, yoğun bakımlarda ve kronik ağrılı hastalara yapılacak girişimler için hizmet verdiklerini ancak koşullarının bu hizmetler için ciddi sıkıntılar içerdiğine vurgu yaptı.
Karşılıklı iletişim içerinde geçen toplantıda uzmanların sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Atıcı, Anestezi Derneği’nin uzmanların sorunlarına yönelik çözüm aşamalarına nasıl katkıda bulunduğunu anlattı.
- TARD ÇUKUROVA ŞUBE BAŞKANI PROF. DR. ATICI, ANESTEZİ UZMANLARIYLA BİR ARAYA GELECEK
Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD) Çukurova Şube Başkanı Prof. Dr. Şebnem Rumeli Atıcı, 3 Mayıs 2019 Cuma günü SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde anestezi uzmanlarıyla bir araya gelecek.
Prof. Dr. Atıcı saha çalışması kapsamında bölgemizdeki anestezi doktorlarıyla tanışma ve karşılıklı görüşmelerde bulunmak amacıyla bir araya gelecek.
Etkinlik, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Toplantı Salonu’nda 3 Mayıs 2019 Cuma günü saat 15.00’te başlayacak.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Olay - Pusula - Hakimiyet - Telgraf - Sağlık Dünyası - Oluşum - Sabah - Güneş - Denge)
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Antalya’da düzenlenen OHSAD (Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği) Kurultayı 2019’a katıldı.
Kurultaya, OHSAD Yönetim Kurulu Üyesi olarak katılan Dr. Yıldırım, OHSAD Başkanı Opr. Dr. Reşat Bahat ve SGK Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı’yla da bir araya geldi.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Olay - Pusula - Hakimiyet - Telgraf - Sağlık Dünyası - Oluşum - Sabah - Güneş - Denge)
- GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP MERKEZİ HİZMETE GİRDİ
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Merkezi hizmet vermeye başladı.
Merkez, Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Levent Bostancı başkanlığında hizmet sunuyor.
Opr. Dr. Bostancı, Sağlık Bakanlığı’nın GETAT’ı, “Geleneksel ve tamamlayıcı tıp, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı, izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür. Batı tıbbını destekleyici ve tamamlayıcı yöntemleri” olarak tanımladığını söyledi.
Sağlık Bakanlığı’nın, GETAT yönetmeliğinde yaptığı düzenlemeye değinen Opr. Dr. Bostancı, daha önceden merdiven altında, düzensiz ve bilgisizce yapılan bu uygulamaların, bu konuda eğitim alan ve eğitimin ardından sınava tabi tutularak, başarılı olan doktorların sertifikalandırarak daha bilinçli, modern tıbbın da desteğini alarak, yalnızca hekimlerin uygulayabileceği bir şekle dönüştürüldüğüne vurgu yaptı.
Böylece oluşabilecek tıbbi ve hukuki problemlerin de en aza indirilmesinin amaçlandığını kaydeden Opr. Dr. Bostancı, “Hastanemiz GETAT Merkezi bünyesinde Kupa Terapi ve Ozon Tedavisi hizmeti verilmektedir. İlerleyen günlerde sülük terapi ve akupunktur gibi uygulamaları da başlatacağız” dedi.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Ekspres - Ayıntab - Amatörce - Artı Haber - Analiz - Çağdaş - Referans - Oluşum - Denge - Olay - Metropol - Gaziantep27 - Telgraf -Güncel - GAP - Haber - Doğuş - Güneş - Pusula)
- HEMOTOLOJİ BÖLÜM BAŞKANI PROF. DR. YILMAZ: “AFEREZ, KANIN YABANCI VE ZARARLI MADDELERDEN TEMİZLENMESİ İŞLEMİDİR”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, açtığı yeni tıbbi birimlerle sağlık hizmeti sunumunda standardı yükseltmeye devam ediyor.
Hematoloji Bilim Dalı bünyesinde faaliyet gösterecek merkez, bölgedeki vakıf üniversitesi hastaneleri arasında ilk “Özel Terapötik Aferez Merkezi” oldu.
Merkezin sorumlusu olarak görev yapacak olan Hematoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, “Kanın yabancı ve zararlı maddelerden temizlenmesi anlamına gelen aferez işlemleri hematolojik, nörolojik, endokrinolojik, romatolojik, nefrolojik, kadın doğum ve yoğun bakım gibi birçok alanda kullanılmaktadır” dedi.
Prof. Dr. Yılmaz, bazı hastalık gruplarında temel tedavi olarak kullanılırken, bazılarında yardımcı tedavi olarak kullanılan aferez işleminin kömür zehirlenmesinde, bazı ilaç zehirlenmelerinde hayat kurtarıcı bir tedavi şekli olabildiğini söyledi.
Ünitede işlemlerin, Dünya Aferez Birliği Terapötik Aferez Kriterlerine göre yapılacağını belirten Prof. Dr. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ruhsatlandırma sonrası faaliyetlerine başlayan merkez, tıp alanında çok sayıda bilim dalına sağlık hizmeti verecektir. 600 yataklı SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Terapötik Aferez Merkezi’nin açılması ile bölgede önemli bir eksikliğin daha giderilmesine katkı sağlayacaktır. Terapötik Aferez Merkezi, kök hücre işlemleri ve hücresel tedaviler için de zorunlu ve gerekli bir ünitedir. Önümüzdeki dönemde kemik iliği nakil ünitesinin açılması da planlanmaktadır.”
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Telgraf - Gaziantep27 - Metropol - Haber - GAP - Güncel - Ekspres - Güneş - Çağdaş - Oluşum - Artı Haber - Barış - Gaziantep Postası)
-SANKO ÜNİVERSİTESİ SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ’NE TEŞEKKÜR BELGESİ VERİLDİ
Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı” kapsamında yaptığı uygulamalar nedeniyle, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ne teşekkür belgesi verildi.
İl Sağlık Müdürlüğü’nde düzenlenen törende SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Suat Özerbaş ve Başhemşire Ceylan Özyılmaz’a, İl Sağlık Müdürlüğü’nden Dr. Cihat Yılmazer tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF işbirliği ile yürütülen “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Hastaneler Programı” kapsamında yapılan değerlendirmeler sonucunda 2004 yılında “Bebek Dostu Hastane” ödülüne değer görülmüş ve o tarihten bu yana aynı duyarlılıkla hizmet vermektedir.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Ayıntab - Çağdaş - Oluşum)
- DOÇ. DR. GÜZEL: “TARAMA TESTLERİ TOPLUMDA SIK GÖRÜLEN SAĞLIK PROBLEMLERİNİ ÖNCEDEN TESPİT EDEBİLMEK İÇİN YAPILAN ÇEŞİTLİ KAN VE ULTRASONOGRAFİK İNCELEMELERDİR”
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali İrfan Güzel, gebelikte tarama testlerinin toplumda sık görülen sağlık problemlerini önceden tespit edebilmek açısından önem taşıdığını söyledi.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı da olan Doç. Dr. Güzel, tarama testlerinin çeşitli kan ve ultrasonografik incelemeler olduğunu belirterek, “Kan ile orak hücreli anemi gibi bazı hastalıkların tanısı konulabilirken, ultrasonografik inceleme ile spina bifida gibi sırtta açıklık orta hat açıklıkları taranabilir” dedi.
Doç. Dr. Güzel, tarama testlerinin çoğunlukla kesin teşhis koyma iddiası taşımadığını, bu nedenle tarama testinde risk belirlenen hastalarda başka metotlarla veya ek testlerle doğrulanma gerekebileceğini kaydetti.
Canlı doğumların yüzde 2.4’ünde anomali görüldüğünü anımsatan Doç. Dr. Güzel, “Doğum zamanına ulaşabilen gebeliklerde karşılaşılan anomalilerin önceden belirlenebilmesi için çeşitli çalışmalar yürütülmüştür. İlk olarak down sendromlu bebeklerin ultrasonografisinde dikkat çeken ve normalden farklı birtakım özellikler net olarak tanımlanmış ardından gebe kanında birtakım proteinlerin varlığı belirlenmiştir” dedi.
“Tarama testleri gebeliğin ilk zamanlarında (ikili test, 11-14 hafta arası), ortalarında (üçlü ve dörtlü test, 15-18 hafta) yapılabilir” diyen Doç. Dr. Güzel, şöyle devam etti:
“İkili test, ultrasonografik inceleme ile bebeğin ense kalınlığının ölçülüp kanda bakılan testler (serbest β-HCG ve PAPP-A) ile yapılır. Bu test ile Down sendromu olabilecek hastaların yüzde 80-90‘ı saptanabilir. Üçlü test ve dörtlü test ile de Down sendromu olabilecek hastalarının sırası ile yüzde 60-65‘i ve yüzde 80’i saptanabilir. Bu testler arasında ideal olan ikili testtir. Eğer hasta ikili test zamanında test yapmamış ise dörtlü test önerilmektedir.”
Doç. Dr. Güzel, bu testlerin bilgisayar programı ile değerlendirilerek, risk oranının kabul edilebilir sınırlarda olup olmamasına göre ileri tetkik için karar verildiğini belirtti.
Bu testlerle ilgili olarak akılda tutulması gereken en önemli şeyin bu testlerin tanı koyduran değil sadece yüksek risk taşıyan ve kesin tanı koyduracak ileri testlerin yapılmasına gerek olan bireyleri belirlemeye yarayan bir tarama testi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Güzel, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Test sonucunda risk saptanan hastalarda ayrıntılı ultrasonografik inceleme sonucu, aile ya da tıbbi özgeçmiş dikkate alınarak ileri test yapılıp yapılmayacağına karar verilir. İleri test olarak en sık amniyosentez yapılmaktadır. Amniyosentez doğum öncesi bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan annenin karnından ultrasonografik inceleme altında ince ve uzun bir iğne ile girilip örnek alınmasıdır.
Amniyosentez işlemi sonrasında yüzde 1’den daha az (1/150-1/200) düşük ihtimali, enfeksiyon, doğum öncesi su gelişi, erken doğum riski mevcuttur. Fakat bu ciddi risklerin görülme ihtimali azdır. Amniyosentez işlemi öncesinde ayrıntılı ultrasonografik inceleme yapılmalı, hastaya ve eşine riskler ayrıntılı olarak anlatılmalı, bu testin sadece kromozom bozuklukları ile meydana gelen bazı hastalıkların tanısını koyabildiği belirtilmeli ve daha sonra çiftlerin karar vermesi için zaman tanınmalıdır.
İşlemin kendisi çok ağrılı değildir. Adet döneminde görülebilen kramp tarzı ağrı olabilir. İşlem sonrası hastanede birkaç saat gözlem sonrası hasta günübirlik taburcu edilmektedir.”
Dünya Kadınlar Günü, SANKO Üniversitesi’nde de kutlandı. Üniversite yöneticileri, kadın personele karanfil takdim etti.
SANKO Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Metin Bayram, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Türkan Pasinlioğlu ile birlikte üniversitede akademik ve idari birimlerde görev yapan kadın personele karanfil takdim ederek Kadınlar Günü’nü kutladı, iyi dileklerini iletti.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ise hastanede görev yapan kadın personele karanfil takdim ederken Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı, sağlık ve başarı temennisinde bulundu.
(YEREL: Gaziantep27 - Barış - Olay - Güncel - Haber Ajansı - Çağdaş - Artı Haber - Denge - Metropol - Referans - Doğuş - Pusula)
- GAPFOOD VE GAPTARIM FUARI
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, GAPFOOD (Gıda, Gıda Teknolojileri ve Ambalaj Fuarı) ve GAPTARIM’da (Tarım, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Fuarı) stant açtı.
Açılışına Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Vali Davut Gül, Gaziantep Milletvekilleri Ahmet Uzer, Nejat Koçer, Mehmet Erdoğan, Derya Bakbak, Müslüm Yüksel, Sait Kirazoğlu, Muhittin Taşdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Gaziantep Ticaret Odası Meclis Başkanı Hilmi Teymur, Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı ve diğer yetkililerin katıldığı fuarda SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, standında katılımcı ve ziyaretçilerin ücretsiz kan şekeri ve tansiyon ölçümü yapılıyor, hastanede verilen sağlık hizmetleri ve uygulamalara ilişkin bilgiler paylaşılıyor.
Ortadoğu Fuar Merkezi'nde (OFM) düzenlenen fuar 9 Mart 2019 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuarı, Obezite ve Metabolik Cerrahi Kliniği ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
- SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ’NDE YOĞUN BAKIM HEMŞİRELİĞİ SERTİFİKA PROGRAMI DÜZENLENECEK
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde, 11 Mart – 19 Nisan tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı Onaylı Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifika Programı düzenlenecek.
Programa katılmak isteyenler 1 Mart 2019' tarihine kadar yogunbakimhemsire@sankotip.com adresine mail yoluyla ya da SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhemşireliği’ne gelerek, doğrudan başvuru yapabilirler.
KİMLER BAŞVURU YAPABİLİR?
Sertifika programına yoğun bakımda çalışan veya çalıştırılması planlanan (yoğun bakımda çalışacağını belgelemesi kaydıyla) hemşire, ebe (hemşire yetkisi almış), sağlık memurları (toplum sağlığı) katılabilecek.
Sağlık Bakanlığı onaylı sertifika programı, SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhemşiresi Uzm. Hem. Ceylan Özyılmaz koordinatörlüğünde gerçekleştirilecek.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Hematoloji, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite ve Metabolik Cerrahi Kliniği ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor.
(YEREL: Olay - Gaziantep27 - Güne Bakış - Bizim Nizip - Güncel - Güneş - Oluşum - Metropol - Hakimiyet - Ayıntab - Denge - GAP - Çağdaş -Hayat - Kahramanmaraş Gazetesi- Egemen - Sağlık Dünyası)
- SANKO ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. KÜÇÜKDURMAZ:
- “ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU KALICI BÖBREK HASARINA SEBEP OLABİLİR”
- “SÜNNETİN İDRAR YOLU ENFEKSİYONU GEÇİRME RİSKİNİ YÜZDE 80-90 ORANINDA AZALTTIĞI ORTAYA KONMUŞTUR”
- “GEREKSİZ ANTİBİYOTİK KULLANIMI İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONLARINI TETİKLEYEN BİR BAŞKA ETKENDİR”
SANKO Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Küçükdurmaz, çocuklarda idrar yolu enfeksiyonun kalıcı böbrek hasarına neden olabileceğini söyledi.
Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Üroloji Uzmanı da olan Doç. Dr. Küçükdurmaz, özellikle küçük yaştaki çocuklar için risk oluşturan idrar yolu enfeksiyonlarının henüz gelişmekte olan böbrekler için olumsuz sonuçlara yol açabileceğini kaydetti.
Böbrek hastalıklarının her yaştan insanı etkilediğini ve birçok çocuğun da yaşamın erken dönemlerinden itibaren böbrek hastalığı riski altında olduğunu kaydeden Doç. Dr. Küçükdurmaz, çocuklarda idrar yolu enfeksiyonlarının, üst solunum yolları enfeksiyonlarından sonra en çok görülen hastalık olarak kabul edildiğine vurgu yaptı.
Hastalığın çok küçük çocuklarda karın ağrısı, bulantı, kusma, ateş, iştahsızlık, göz kapaklarında, yüzde ve bacaklarda şişlik gibi bulgular gösterirken daha büyük çocuklarda idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma gibi bulguların gözlenebileceğini vurgulayan Doç. Dr. Küçükdurmaz, şöyle devam etti:
“Tuvalet eğitimini tamamlamış çocuklarda alt ıslatma sorununun başlaması, idrarın bulanık ve kötü kokulu olması idrar yolu enfeksiyonu belirtisi olabilir. Ancak bebeklerde enfeksiyon bulgularının anlaşılması zorlaşabilir. Küçük yaştaki bir çocukta herhangi bir muayene bulgusu olmaksızın ateş görülüyorsa idrar yolu enfeksiyonundan mutlaka şüphe edilmeli ve üroloji hekimi ile iletişime geçilmelidir.”
RİSK FAKTÖRLERİ VE KORUNMA YÖNTEMLERİ
Doç. Dr. Küçükdurmaz, bir yaşından önce erkeklerde, sonraki yaşlarda ise kız çocuklarında idrar yolu enfeksiyonlarının daha sık görüldüğünü anımsatarak, “İdrar yolu enfeksiyonlarına neden olan bakteriler mesaneye girerek yukarıya doğru ilerler. Kız çocuklarında mesaneye giden yol daha kısa olduğundan bakterilerin mesaneye ulaşmaları da daha kolaydır” dedi.
Erkek çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu ve sünnet arasında bir bağlantı bulunduğuna değinen Doç. Dr. Küçükdurmaz, şu bilgileri paylaştı:
“Sünnet derisi altında toplanan bakteriler hastalığa neden olabilmektedir. Yapılan çalışmalarda sünnetin idrar yolu enfeksiyonu geçirme riskini yüzde 80-90 oranında azalttığı ortaya konmuştur. Bu nedenle erkek çocukların, özellikle de bir kez ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren çocukların bir yaşından önce sünnet edilmesi önerilmektedir.”
Soğuk hava gibi dış etkenlerin vücudun bağışıklık sistemini zayıflatabileceğini ve idrar yollarındaki kan akımını azaltarak veya mikroorganizmaları vücut dışına atmaya yardımcı mekanizmaların çalışmasını engelleyerek enfeksiyonlara zemin hazırlayabileceğini anlatan Doç. Dr. Küçükdurmaz, “Bu yüzden kış aylarında idrar yolu enfeksiyonlarında artışlar görülebilir. Farklı hastalıklar sebebiyle, gereksiz antibiyotik kullanımı da idrar yolları enfeksiyonlarını tetikleyen bir başka etkendir” diye konuştu.
ENFEKSİYONUN ALTINDA YATAN SEBEPLER ARAŞTIRILMALI
Hastalığın tanısı için ilk olarak idrar tahlili ve idrar kültürü yapıldığını ifade eden Doç. Dr. Küçükdurmaz, enfeksiyonun altında yatan nedenlerin araştırılmasının çok önemli olduğunun altını çizdi.
Ateşli ya da tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarında (yılda üçten fazla) altta yatan ürolojik bir sorun olup olmadığının mutlaka araştırılması gerektiğine dikkati çeken Doç. Dr. Küçükdurmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hastalarda mesaneden böbreğe idrar kaçağı (vezikoüreteral reflü), üreteropelvik bileşke tıkanıklığı, böbrek ya da idrar kanallarında taş veya farklı bir lezyon olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve böyle çocuklar çocuk ürolojisi ile ilgilenen hekimlere yönlendirilmelidir. Çocuk hangi yaşta olursa olsun, idrar yolu enfeksiyonun kaynağının araştırılması büyük önem taşır.”
DOĞRU VE UYGUN TEDAVİ OLDUKÇA ÖNEMLİDİR
İdrar yolu enfeksiyonun tedavisi ve korunma yollarına değinen Doç. Dr. Küçükdurmaz, hastalığın tedavisine başlamadan önce çocukta işeme disfonksiyonu belirtileri (idrarını uzun süre tutma, işemeyi erteleme, altına kaçırma) olup olmadığının mutlaka değerlendirilmesini önerdi.
Enfeksiyonun ortadan kaldırılması için antibiyotikler kullanılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Küçükdurmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Antibiyotik seçiminde ampirik tedaviye başlanırken ilaç direnç oranlarının da mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Genellikle ilaç kullanılmaya başlandıktan 2 gün sonra şikâyetler azalmaya başlar. Bu sırada doğru antibiyotik kullanımına dikkat edilmeli, tedavi yarım bırakılmamalıdır. 7-10 günlük tedavinin sonunda yeni bir idrar tahlili ile tedavinin seyri belirlenmelidir. Çocuklarda idrar yolları enfeksiyonlarının tekrarlama riskinin olduğu akılda tutulmalı; hastalığın belirtileri görüldüğünde zaman kaybetmeden gerekli tahlil ve tedaviler için doktora başvurulmalıdır.”
(YEREL: Olay- Telgraf - Başkent Ankara - Şehir Bursa - Güneydoğu Ekspres - Güne Bakış - Denge - YeniMeram - İlkses Gazetesi- Giresun - İleri- Referans - Oluşum - Çağdaş - Haber - Artı Haber - GAP - Hayat)
- SANKO ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ UZM. KLİNİK PSİKOLOĞU CENGİZ:
-“KARNE OKUL TARAFINDAN AİLEYE SUNULAN VE ÇOCUKLARIN OKUL HAYATI HAKKINDA BİLGİ VERME AMACI GÜDEN BİR REHBERDİR”
-“ÇOCUĞUN KARNESİNİ SOSYAL MEDYADA PAYLAŞMAK DEMEK; ÇOCUĞUMUN KİŞİSEL SINIRINI İHLAL EDİYORUM DEMEKTİR”
SANKO Üniversitesi Hastanesi Uzm. Klinik Psikoloğu Didem Cengiz, karnenin, okul tarafından aileye sunulan ve çocukların okul hayatı hakkında bilgi verme amacı güden bir rehber olduğunu söyledi.
İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarında hafta sonu karne heyecanının yaşanacağını anımsatan Cengiz, “Bu heyecan bazı ailelerde mutluluk yaratırken bazı ailelerde maalesef şiddet boyutuna varabilen sorunlar yaratmaktadır. Bu sebeple karne ve karne alma psikolojisi hakkında söyleyeceklerimiz var” dedi.
“Karne, okul tarafından aileye sunulan ve çocukların okul hayatı hakkında bilgi verme amacı güden bir rehberdir. Fakat karne ‘çocuk’ hakkında hiçbir zaman bilgi vermez” diyen Cengiz, şöyle devam etti:
“Biz bir çocuğun karnesine baktığımızda o derse ait performans hakkında aşağı yukarı bilgi alırız. Fakat çocuğun o derste dikkati mi dağınıktı? Anne ve babasının kavgasına üzüldüğü için ders mi çalışamamıştı? Karnı mı açtı, yoksa üşümüş müydü? Ya da çocuk zeki mi, merhametli mi? Yardımsever mi? Arkadaşlarıyla iyi geçinir mi? Ya da çocuk cömert mi? Dürüst mü? İnsani değerleri nasıl? Bu konularda bilgi vermez.
Çocuk belki çok mutlu bir çocuktur ama matematikte iyi değildir. Ya da çocuk belki dansa yetenekli fakat fen bilimlerinde çok da iyi değildir. Bir dersten kötü not alması ya da düşük bir puan durumunun olması çocuğun insani değerlerini ya da tüm yönlerini değerlendiremez. Karnelere çocuğu değerlendirmek için değil, tüm ailenin değerlendirmesi olarak bakmak çocuk üzerindeki yükü hafifletecektir. Bir karne çocuğun tüm eksikleri hakkında bir rehber olabilir.”
AİLENİN ETKİSİ
Çoğu zaman çocuğun karneye yüklediği anlamın, ailenin karneye yüklediği anlamla ilişkili olduğuna vurgu yapan Cengiz, “Aile karne konusunda ne kadar kaygılıysa çocuk da karnesi konusunda aynı oranda kaygı duyacaktır. Bu da çocuğun kendisiyle ilgili düşüncelerini şekillendirmesinde doğru bir yol değildir” diye konuştu.
Karnesindeki düşük notlar yüzünden hakir görülen, eleştirilen, suçlanan çocukların karneyi kendi değerinin bir göstergesi olarak yorumlamaya başladığını, bunun da öğrencinin tüm eğitim hayatını etkileyebilecek bir inanca dönüşebileceğini savunan Cengiz, çocuğun karnesinin şu şeklide değerlendirilmesi gerektiğini belirtti:
-Öncelikle karne tüm ailenin başarısını yansıtmaktadır. Karneyi bu gözle görmek anlamlı olabilir.
-Her çocuk tek ve biriciktir. Çocuk karnesi ile kimse ile kıyaslanmamalıdır.
-Karnedeki düşük notlar dolayısıyla şiddet asla söz konusu olmamalıdır.
-Eleştiren, aşağılayan ifadelerden uzak durulmalıdır.
-Karnesi yüzünden cezalandırılan çocuk okula karşı motivasyonunu kaybeder. Tatil hakkının elinden alınması ya da karne başarısı ile ilgili cezalar çocuğun benlik saygısına zarar verirken çocuk ve aile arasındaki bağı da zedeleyecektir.
-Çocuk karnesi nasıl olursa olsun sevilmeye değer olduğunu bilmelidir.
-Çocuğun eğer kötü notu varsa önce o nottan daha iyi olan notu övülmeli ve sonra düşük notlar hakkında konuşulmalıdır. Düşük notlar için neler yapılabilir, neden ders hakkında performans sıkıntısı yaşanıyor? Çocukla konuşularak değerlendirilmelidir.
-Çocuğun karnesiyle ilgili görüşleri alınmalıdır. Çocuk kendi karnesini değerlendirebilmelidir.
-Çocuğun kapasitesi ve yetenekleri her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.
- Bazı çocuklar çok çaba gösterseler de başarısız olmaktadır. Bu çocukların başarısız olma sebepleri (mental durumu dikkat performansı aile sınıf uyumu öğretmenleri, vs.) araştırılarak bu çocuklara destek olunmalıdır.
-Tatilin her zaman dinlenmek ve eğlenmek için var olduğu unutulmamalıdır. Tatil tabi ki eksiklerin de giderileceği bir alandır fakat öncelik dinlenmektir. Tatil zamanı çocuklarla kaliteli vakit geçirmek hem ebeveynler hem de çocukları için önemli bir beslenme kaynağıdır.
-Bu konuya özellikle yer vermek isterim ki; sosyal medyada çocuğun karnesi paylaşılmamalıdır. Son yıllarda maalesef çokça karşılaştığımız bir tutum. Çocuğun karnesini sosyal medyada paylaşmak demek; çocuğumun kişisel sınırını ihlal ediyorum demektir. Ya da pek çok çocuğun çocuğumla kendisini kıyaslamasına alan açıyorum demek olabilir. Bu sebeple çocukların karneleri hiçbir durumda beğeniye açılmamalıdır.
-Aileler kendilerini çaresiz tükenmiş mutsuz ve gergin hissederlerse her zaman bir psikolog, pedagog, psikiyatrist desteği alabileceğini unutmamalıdır.
- SANKO ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ UZM. KLİNİK PSİKOLOĞU KIRATLI:
-“YALNIZ FİZYOLOJİK İHTİYAÇLARIMIZDAN DOLAYI YEMEK YEMİYORUZ”
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzm. Klinik Psikoloğu Gözde Kıratlı, beslenmenin yaşamımızı sürdürebilmemiz için gereken fizyolojik ihtiyaçlarımızdan biri olmasına karşın yalnız bu ihtiyacımızdan dolayı yeme davranışı göstermediğimizi söyledi.
Kıratlı, duygusal yeme bozukluğu konusuna değinerek, “Bazen altta yatan duygusal zorluklardan dolayı da yeme davranışını gösterebiliyoruz” dedi.
Duygusal yemenin aslında hepimize tanıdık gelen bir durum olduğunu kaydeden Kıratlı, şöyle devam etti:
“Tok olduğumun farkındayım ama kendimi yemek yemekten alıkoyamıyorum. Kilomdan memnun olmadığım için diyetisyene gidiyorum bunun faydasını görüyorum, kilo verebiliyorum ancak yine de diyete devam edemiyorum; kendimi yine yemeğe veriyorum. Son zamanlarda sevgi ya da ilgi göremediğimi düşünüyorum, karşılaştığım herhangi bir stres faktörüyle kendimi yemeğe veriyorum diyorsanız o zaman duygusal yeme bozukluğunuz olabilir.
Duygusal yeme bozukluğuna sahip bireyler yaşamlarını sürekli yemek yeme ihtiyacı içerisinde geçirirler. Aslında duygusal yemede aç olan karnınız değil, zihniniz ya da duygularınız oluyor. Doyma hissiniz kaybolmaya başlıyor. Yakın çevrenizde sevgi görmediğinizi düşündüğünüzde gidip o sevgiyi yemekten almaya çalışıyorsunuz. Ya da yemeye keyif alma şeklinde bir anlam yükleyerek aşırı yemeyi gerçekleştirebiliyorsunuz.”
Aşırı yeme isteğinin genellikle duygusal nedenlere bağlı olarak ortaya çıktığına dikkat çeken Kıratlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Duygusal yeme bozukluğu iki şekilde yaşanıyor. İlki stres, üzüntü, yalnızlık gibi olumsuz duygulardan kurtulmak için yemek. Örneğin; işyerinde mobinge maruz kalıyorsunuz. Çözümü sanki yemekteymiş gibi kendinizi çekmecelerdeki, çantadaki çikolatalar, bisküvilerle stresin acısını atıştırmalıklardan çıkarırken bulabilirsiniz. Üstelik günlük kalori ihtiyacı 1500 iken, 4000-5000 kalorilik ürünleri tek seferde tüketmiş, boş paketlere bakarak bunları ne ara yediğinizi fark etmemiş olabilirsiniz. Böylelikle olumsuz duygularınızı zihninizden bir süre uzaklaştırabilirsiniz.
Ancak yemeyle gelen rahatlama hissi bir süre sonra yerini suçluluk ve pişmanlığa bırakacağından, bu üzüntüyle zaten ben kilo veremeyeceğim diye düşünerek kendinizi cezalandırmış gibi yeniden yemeye vererek duygusal yeme döngünün içerisine girersiniz. Böylece kilo alarak, ayna karşısında kendiniz için olumsuz tanımlamalar kullandığınız bir hale gelirsiniz.
Bir diğeri ise, pozitif duygularla birlikte daha fazla keyif almak için aşırı yeme davranışı ortaya çıkabilir. Bu bir bakıma kendinizi yemekle ödüllendirmektir. Örneğin; işe kabul edildim, haydi kendime gidip bir İskender ısmarlayayım hem de 1,5 porsiyon olsun. Yani pozitif duygularınızı ödülmüşçesine yemek yemeyle birleştirip, bununla birlikte ortaya çıkan haz alma bir süre sonra bizi benzer duyguları hissedebilmek için yememiz konusunda koşullandırır.”
Hem olumlu hem de olumsuz duygu ve düşüncelere sahipken ortaya çıkan aşırı yeme davranışının duygusal yeme olarak adlandırıldığını anımsatan Kıratlı, “Aşırı yemenin temelinde bu iki farklı koşullanmadan biri yer alıyor. Bedeniniz size bu koşullanmanın sinyallerini verdiği zaman her şeyden önce burada bir sorun var bu bana iyi gelmiyor, tekrar tekrar aynı şeyi yaşıyorum, kilo alıyorum kendimden memnun değilim diyorsanız o zaman bu döngüyü kırmak önemli hale gelir” diye konuştu.
NE GİBİ ETKENLER DUYGUSAL YEMEYE YOL AÇAR?
Düşünce hatalarının duygusal yeme bozukluğunun sürdürülmesine yol açtığını anlatan Kıratlı, “Başkaları tarafından kabul edilmenin bir yolunun ‘kusurlu olarak’ olabileceğini düşünen bir yanınız olabilir. Kusurlu yanınız da kilodur. Eğer bunu düşünerek bir düşünce hatasına düşmüşseniz bu kusuru kabul ediyorum, ben kiloluyum, kilomu vermek istemiyorum diyebilirsiniz” ifadelerine yer verdi.
“Bir diğer düşünce hatası yemek yemenin hayattan zevk almanın tek yolu gibi zihninizde bir eşleşme yapmanızdır” diyen Kıratlı, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yemek yemek sizin için hayattan zevk almaktır, diğer her şey olumsuz, tek keyif aldığınız şey yemek yemektir gibi kendinize yaşadıklarınız karşısında bir çıkar yol bulmuş olabilirsiniz. Bir başka düşünce hatası kutlamaların en iyi yolu yemektir diye düşünmektir. Kutlamalar sadece yemekle yapılır gibi eşleşmiş bir düşünceniz varsa ve bu size tanıdık geliyorsa, burada da duygusal yeme vardır.
Mezuniyet, yıldönümü, doğum günü gibi yemekli kutlamalar çevrenizde sık sık karşınıza çıkar. Kutlamalar tabi ki güzel, tabi ki bir araya gelip yemekler yenilecek, yemek de bir sosyal paylaşım aracıdır. Oraya yemek yemek için mi, yoksa sosyal paylaşım için mi gidiliyor bunu mutlaka ayırt etmek gerekir.
Yemek odaklı mısınız, yoksa o kutlamayı yaptığınız kişiden keyif alıyor musunuz; bu önemli bir noktadır. Çünkü karşınızdakinin sohbetinden keyif almak yerine sadece tabağınızdakini bitirmeye odaklandıysanız, onu bitirip sonrasında ne yiyeceğiniz düşünüyorsanız yine duygusal yeme olabilir.”
YEMEK, DUYGULARI BASTIRMANIN YOLU MU?
Yemek yemenin duyguları bastırmanın kolay bir yolu olduğunun düşünülebileceğini ifade eden Kıratlı, şunları kaydetti:
“Streslisiniz, canınızı sıkan şeyler var o zaman kendimi yemeğe vereyim diye düşünmek yine bir düşünce hatasıdır. Çünkü stres hala yerinde dururken, siz yemeye başlıyorsunuz. Fazla kalori aldığınız için de kilo da alıyorsunuz o zaman stresinizin üzerine bir yenisi eklenmiş oluyor. Burada bir problem var diyerek bu problemin üzerine gitmek yerine bunu bastırmanın bir yolu olarak yeme davranışını seçiyorsunuz?
Düşünce hatalarından bir diğeri, ‘Kilolu olmak beni cinsellikten uzaklaştırıyor’ olabilir. Yeme davranışıyla cinsellikten kaçış için zihninizde bir bağlantı kurmuş olabilirsiniz. Eğer bu düşünce hatası size tanıdık geliyorsa mutlaka sorunun kaynağına ulaşıp psikolojik bir destek almak gerekir.
Son olarak, istediğim şeyi istediğim zaman yemezsem o zaman kendimi engellenmiş hissederim gibi bir düşünce hatası yapıyor olabilirsiniz. Örneğin; canım şimdi şöyle kocaman bir yaş pasta yemek istiyor diyebilirsiniz. Tamam, canınız yaş pasta istediğinden küçük bir kısmını yediniz ve bu bulunduğunuz öğün için yeterli. Hayır, hepsini, şimdi yemek istiyorum diyerek onu hemen yemezseniz ve o engellenmişlik hissi olacaksa eğer bu da duygusal yeme davranışıdır.”
DUYGUSAL YEMEDE NEDEN AŞIRI KALORİLİ YİYECEKLER TÜKETİRİZ?
Kıratlı, brokoli, havuç, salatalık gibi gıdaların duygusal yemede tüketilmediğine, bir anda çikolata, şeker, cips, fast food gibi aşırı yağlı, kan şekerini hızla yükseltebilecek gıdalara yönelme eğiliminde olduğumuza dikkat çekti.
“Peki neden havuç, salatalık gibi gıdalar tüketmek yerine aşırı kalorili gıdalara yöneliyoruz?” sorusunun evrimsel bir temeli olduğuna vurgu yapan Kıratlı, “Evrimsel olarak bugüne kadar geldiğimizde ilk insanlar, doğada hayatta kalabilmek için bol enerjili gıdalara yönelmişler, ancak doğada sürekli hareket halinde avcılıkla uğraşarak, koşarak, toplayıcılık yaparak o enerjiyi fazlasıyla yakıyorlarmış. Biz de atalarımızla benzer DNA kodlarına sahip olduğumuz için besinler üzerinde bu yönelime sahibiz, ancak bunu sınırlamamız gerekiyor. Bunun için de dürtüsel davranarak ani adımlar atmak yerine daha kontrollü ilerlemek gerekir” dedi.
ÇÖZÜM İÇİN NE GEREKİYOR?
Kıratlı duygusal yeme için şu çözümleri önerdi:
“Duygusal yemenizin farkındasınız, o halde çözüme problemi tanımlamakla başlayın. Sizi yemek yemeye ancak aşırı yemeye iten, öğün dışında sağlıklı beslenmenize engel olan duygu ve düşünceleriniz neler bunları keşfetmek duygusal yeme bozukluğunun önüne geçebilmenin tek yoludur. Şunun farkına varmalısınız ki sorunları halletmenin yolu yemek yemekten geçmiyor.
Fark ettiğiniz düşünce hatalarınızı kendinize tekrar tekrar hatırlatmak, yemeğe yöneldiğinizde bir dakika deyip kendinizi durdurmaya çalışmak, 10 dakika beklemek, bir su içmek, nefes egzersizi çalışmak, belki bir havuç, salatalık yemek, odağınızı değiştirmek sizin için bir çözüm yolu olacaktır.
Ancak bunları yapmanıza rağmen duygusal yemenin üstesinden gelemiyorsunuz, zaten o kadar stres ve üst üste gelmiş sorumluluklar var bir de duygusal yemenizi de aşmak için kendi kendinize yola çıkmışsınız ve başaramamışsınız bunun da yoğun duygusal yükünü hissediyorsanız mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.”
Hem duygusal sorunları hem de duygusal yeme bozukluğu için klinik psikologla birlikte diyetisyenden de destek almanın ilerlemenin temeli olduğunun altını çizen Kıratlı, “Çünkü kişinin bu süreçte sağlıklı beslenmeyi de öğrenmesi gerekir ve bunu ancak bir beslenme uzmanı sağlayabilir” uyarısını yaptı.
Sağlıklı beslenme sürecinde asıl amacın sağlıklı yaşam ve bilinçli yemek yemeyi danışanlara kazandırmak olduğunu belirten Kıratlı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Amaç, size kısa sürede şu kadar kilo verdireceğim ya da bir hafta şunu uygulayın demek değil. Aslında bunu bir yaşam tarzı haline getirmektir. Şu kadar zamanda şu kadar kilo verdireceğini söyleyen beslenme uzmanı o kiloyu verdiriyor ancak sonrasında kişi bir hırsla yemek yemeye devam ediyor. Yıllarca, tekrar tekrar o kiloyu verdiren diyetleri uygulamış, tekrarlamış ama sağlıklı beslenmeyi sürdüremeyip kiloları yeniden alan, sonrasında kendini suçlayan danışanlarla çok sık karşılaşıyoruz ve kişiye bu ciddi bir yük oluyor.”
- İÇ HASTALIKLARI UZMANI DR. ÖĞR. ÜYESİ AHMET ZİYA ŞAHİN HASTA KABULÜNE BAŞLADI
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi uzman kadrosuna yeni isimler eklemeye devam ediyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Ziya Şahin hasta kabulüne başladı
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Ziya Şahin 1982 yılında Adana’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Adana’da tamamladı. Derece ile girdiği Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 2006 yılında mezun oldu. Aynı yıl Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçesi’nde devlet hizmeti yükümlülüğü görevine başladı.
2008-2013 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi İç Hastalıkları Kliniği’nde uzmanlık eğitimini tamamladı. 2013-2018 yılları arasında Adana Seyhan Devlet Hastanesi ve Çukurova Devlet Hastanesi’nde İç Hastalıkları Kliniği idari sorumluluğu görevini yürüttü.
Geniş bir yelpazesi olan İç Hastalıkları Kliniği’nde özellikle anemiler, diyabet, sindirim sistemi rahatsızlıkları, lipid metabolizması bozuklukları ve uzmanlık tez konusu olan tiroid hastalıkları ilgi alanlarını oluşturmaktadır. Bu alanlarda uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmış makale ve ulusal- uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan birçok bildirisi bulunan Dr. Öğretim Üyesi Şahin diyabetle ilgili ulusal ve uluslararası araştırma projelerinde görev almıştır.
Aralık 2018’de SANKO Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalında Dr. Öğretim Üyesi olarak göreve başlayan Şahin aynı tarihte SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği’nde hasta kabul etmeye başladı.
Evli ve iki çocuk babası olan Dr. Öğretim Üyesi Şahin iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. Klinik Endokrinoloji ve Diyabet Derneği ile Gaziantep Tabipler Odasına üyelikleri bulunmaktadır.
SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği’nde Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Ziya Şahin’in yanı sıra, Uzm. Dr. Lütfi Baran ve Uzm. Dr. Dilek Sarsu da hasta kabul etmektedir.
SANİ KONUKOĞLU UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen hastanede, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Pediatri, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Hematoloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite ve Metabolik Cerrahi Kliniği ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman kadro ve modern cihazlarla hizmet verilmektedir.
2019'un ilk üçüz bebekleri hastanemizde dünyaya geldi. Edibe ve Servet Algın çiftinin üçüzleri saat 00.05'te dünyaya geldi. 2 kız, 1 erkek olan üçüzlerin isimleri ise, Doğa, Defne ve Eyüp koyuldu.
Üçüz bebekleri olan Algın çifti üçüzleri olduğu için çok mutlu olduklarını, yeni yılın dünyaya barış sağlık ve huzur getirmesini diledi.